Takip Et
  • 22 Ağustos 2024, Perşembe

SANMA Kİ SADECE İNSANLAR AĞLAR ...

Büyük roman yazarı Yaşar Kemal “Hiç orman yangını gören var mı? Yanarken ağaçlar da insanlar gibi çığlık çığlığa ağlarlar” diyor...

Evet, ne yazık ki ağladı gene ağaçlar, tıpkı insanlar gibi ve de günlerce. Bu defa çığlıklar aynı anda 200'den fazla yerde yükseldi. Cayır cayır yandı güzelim ormanlar. Çıkan feryatlar arşa yükselirken, semayı kara bulutlar, havayı da kesif bir is kokusu kapladı. Keşke gökyüzü de ağlasaydı da, gönderseydi rahmetini yeryüzüne, sağnak sağnak...

Zannediyor musunuz ki yananlar sadece ağaçlardı?

Ağaçlarla birlikte börtü-böcek, kurtlar-kuşlar, nebatat, ciğerlerimiz, hülasa geleceğimiz de yandı...

Fayda etmedi onca insan, binlerce araç, yüzlerce gölet, göl, deniz, uçak, dron ve saire...

Herşeyimiz vardı yangına karşı, fakat nafile oldu bütün çabalar. Binlerce dekar ormanımız gitti birkaç günde; onlarca yıl sonra gelmek ya da bir daha hiç gelmemek üzere...

Bir ormanın yanması demek yalnızca ağaçların yok olması demek değil ki, öyle olsa işimiz nispeten kolay olurdu. Bitkilerin tohum ve fidelerini de yok eden yangınlarla birlikte, ormanda yaşayan ve ormanı yuva edinen bütün canlılar da yok oluyor. Yangınlardan canlarını kurtaranlar ise ya yaralı kalıyor ya da yaşam alanlarını kaybediyorlar. Hiç zarara uğramadı dediklerimiz bile (yoğun stres ve travma yüzünden) ölüm korkulu bir hayata mahkum oluyorlar...

Şimdi içinizden birileri "Giden ağaçların yerine fazlasını dikeriz" gibi hamasi konuşmalar edebilirler Kolay mı sanıyorsunuz siz yanan bir ormanı geri getirmeyi ve onun eko sistemde oluşturacağı boşluğu doldurmayı? Bırakınız oldukça külfetli ve maliyetli çabaları, onlarca yılı beklemek gerekir bir ormanı yeniden inşa etmek için. Bu nedenle yangın deyip geçmemek lazım. Yangın biter, ama etkileri uzun yıllar sürer...

Yaşadığımız iklim krizi nedeniyle ormanlarımız her zamankinden daha fazla risk altındalar. Artık küçücük bir kıvılcım bile çabucak ve kolaylıkla büyük bir yangına dönüşebiliyor. Dikkatsizce bir davranış hektarlarca ormanı kısa sürede yok edebiliyor...

Ağaçların tohum ve fidelerini de yok eden yangın, bitkilerin ve hayvanların doğal yaşam alanlarını da kökünden kazıyarak öldürüyor. Tarla ve bahçelerdeki ürünleri, ev, fabrika ve atölyeleri yakarak büyük maddi zararlara yol açabilen yangın, çoğu zaman insanların canlarını da tehdit ediyor...

Şimdi sizlere ağaç ve ormanlar yoksa, nelerin de olmayacağını kısaca özetlemek istiyorum;

Biliyor musunuz karada yaşayan hayvanların %80’inin hayatta kalması ormanlara bağlıymış. O halde orman yangınları sebebiyle hayvanların ölmesi demek, ekosistemde büyük bir boşluğun oluşması ve insanoğlunun besinden mahrum kalması demektir...

Sadece bir tane yetişkin ve büyük bir ağaç atmosfere yılda 150 ton su gönderebiliyor ve bu sayede yağmur yağabiliyormuş. Başta kıtlık olmak üzere, ağaçların sebep olduğu yağmurlar olmazsa yaşayacağımız felaketleri anlatmaya sanırım gerek yok...

Ağaçlar olmazsa sıcak havalarda sığınacağımız gölgeler de yok...

Ağaçlar olmazsa toprak kaymaları ve sel felaketleri artar ki, bu da büyük maddi ve manevi kayıplar demektir...

Ağaçlar, yalnızca karbondioksit değil, karbonmonoksit, kükürtdioksit ve azotdioksit gibi bizler için zararlı gazın temizlenmesini sağlayarak havayı temiz tutar. O halde ağaçlar yoksa temiz hava da yok...

Bugün kullanılan ilaçların pek çoğunun kaynağı orman ve ormanda yaşayan bitkilerdir. Ağaçlar olmazsa şifa kaynağı bitkiler de yok...

Ağaçlar yoksa orman ve orman ürünlerinden geçimini sağlayanlar için iş imkanı da yok...

Ağaçlar olmazsa kampçılık, doğa yürüyüşü, bisiklet, tırmanış, rafting ve bunlara benzer pek çok sporun yanısıra, ekolojik turizm de yok...

Yetişkin bir ağacın ortalama olarak 10-12 kişinin bir günlük oksijen ihtiyacını karşıladığı düşünüldüğünde, yok olan her ağaç 10-12 kişinin ömründen 1 günün eksilmesi demektir...

Ben bütün bu sebeplerle, sebepsiz yere bir ağacı yok etmeyi ve hele de bir ormanın yanmasına neden olmayı, ayağa kurşun sıkmakla eş tutarım. Bu nedenle de, daha iş işten geçmeden ağaç ve orman katliamlarına son vermek için elimizden gelen her türlü çabayı gösterelim...

Ne diyordu bir Kızıldereli sözünde;

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen birşey olduğunu anlayacak...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.