Takip Et
  • 20 Mart 2025, Perşembe

ELİNE BELİNE DİLİNE SAHİP OL...

Hacı Bektaş-ı Velinin "Eline, beline, diline sahip ol" sözünü bilmeyeniniz yoktur. Başta İslam olmak üzere, bütün dinlerde var olan ahlaki prensiplerin adeta bir özeti olan bu söz, Bektaşiliğin özü ve Türk tasavvuf geleneğinin de ata sözüdür...

Eline sahip ol denilirken, kişinin eliyle yapması mümkün olan her tür kötülükten uzak durması, mesela hırsızlık yapmaması veya cana kıymaması, buna mukabil eliyle yapabileceği iyiliklerden de geri durmaması;

Beline sahip ol denilirken, cinsellik konusunda genel ahlak kurallarına uyulması, mesela başkalarının ırz ve namusuna göz dikilmemesi veya şehvetin esiri olunmaması;

Diline sahip ol denilirken ise, insanın diliyle doğruları ve güzellikleri söylemesi, dedikodu ve gıybet etmemesi ve her türlü kötü, aşağılayıcı ve incitici sözden uzak durması öğütlenmektedir...

Hacı Bektaş-ı Veli'nin bu sözleri bahsi geçen manalara geliyor olsa da, sözün derinliklerine inildiğinde bambaşka anlamlarla karşılaşırız. Aslında "eline sahip ol" ifadesindeki "el", "il"dir, yani yurt ya da vatandır. O halde, eline sahip ol sözüyle bizlere "vatanına sahip çık" tembihi yapılmaktadır.

"Beline sahip ol" ifadesindeki "bel" ise bir rivayete göre "toprak", bir rivayete göre "soy", bir başka rivayete göre ise dağlar arasındaki geçit veren alçak yerlerdir. Anadolu'daki "Çamlıbel ve Otlukbeli" gibi bazı yerleşim yerlerinin isimlerinde geçen "bel" kelimesi de bu manada kullanılmaktadır.

Bildiğiniz üzere, toprak Türkler için kutsaldır. Toprağı işleyerek ürün elde eder ve toprak sayesinde karnımızı doyururuz. Bu nedenle Hacı Bektaş-ı Veli, "Karnını doyuran toprağı kutsal bil ve toprağına sahip çık" demektedir.

Sözün diğer anlamıyla ise, soyuna sahip çık ve güzel çocuklar yetiştir öğüdü verilmektedir.

"Beline sahip ol" sözünün bir diğer manası ise, "yurduna göz diken düşmanın gelebileceği yollar konusunda uyanık ol ve onun gelebileceği yolları iyi koru"dur.

Sözün söylendiği zaman ve şartlar göz önüne alındığında "beline sahip ol" sözünün anlamı daha da kolay kavranılabilecektir. Bir ülkenin güvenliği, muhtemel saldırıları bertaraf etme kapasitesiyle doğru orantılıdır. Bu nedenle de düşman taarruzlarının gerçekleşebileceği yolların güvenliğini sağlamak oldukça önemlidir.

Şimdi gelelim kritik soruya;

Savaşların kılıçla kalkanla yapıldığı zamanlarda düşman saldırılarını önlemek için onların geçiş yollarını kapatmak, yüksek yerlere kalın duvarlı kaleler inşa etmek gibi önlemler yeterli iken, teknolojinin geliştiği çağımızda böylesi tedbirler hala işe yarar mı?

Malum olduğu üzere günümüz savaşlarında bırakın kılıç kalkanı, artık top tüfek bile işe yaramaz hale geldi. Savaşlar artık bilgisayar başında planlanıyor, havada ve denizde icra ediliyor. Bu nedenle de günümüzün "bel"lerini bulup ona göre tedbir almak, özellikle hava ve deniz savunmasını güçlü kılmak lazımdır...

Peki, kültürümüze yapılan ideolojik taarruzlara karşı ne yapmak ve ne gibi tedbirler almak gerekir? Zira düşman artık cephede değil, internet yayınları, medya ve ürettiği filmler yoluyla yatak odamız dahil her yerde. Yapılması gereken şey, düşmanın hileleri konusında uyanık olmak ve düşmanın silahıyla silahlanmak. Özellikle çocuklarımızı internetin, sosyal medyanın ve yabancı filmlerin zararlı yönleri hususunda bilinçlendirip bilgilendirmek asli görevlerimizden biri olmalıdır...

Hacı Bektaş-ı Veli'nin "diline sahip ol" ifadesindeki "dil" ise ağzımızın içindeki organ değil, konuştuğumuz lisandır...

Dil, bir milletin millet olmasın sağlayan en önemli unsurların başında gelir. Dil kimliktir ve varoluşun sembolüdür. Bu nedenle, dilini korumakla aslında kendi kültürünü ve değer yargılarını korumuş olursun.

Aslında Hacı Bektaş-ı Veli'nin "diline sahip ol" sözlerinin altında bir ulusun kavgası, bir milletin mücadelesi yatar. bunu anlamak için Hacı Bektaş-ı Veli'nin yaşadığı dönemi iyi kavramak lazımdır. O'nun dönemi Anadolu'nun Moğol istilası ile yanıp kavrulduğu, ihanetin, kahpeliklerin kol gezdiği bir dönemdi. Konya'daki Selçuklu sarayı Moğollar'ın kuklası haline gelmiş, Moğol istilasına direnen ve örgütlenen Türkmenler devlet eliyle katledilir olmuştu. Daha da ötesi, Türkçe yerine Farsça devletin resmi dili yapılmıştı. İşte böylesi bir dönemde ortaya çıkan Karamaoğlu Mehmet Bey, "Bugünden sonra divanda, dergâhta ve bargâhta, mecliste ve meydanda türkçeden başka dil kullanılmayacaktır" fermanını yayınlamış, yıllarca Moğol istilasına ve işgalci Moğolların kuklası haline gelen Selçuklu sarayına karşı mücadele etmiş ve sonunda şehit olmuştur...

Son söz;

İster yüzeysel anlaşılsın ister derinlere inilsin, Hacı Bektaş-ı Velinin sözleri her halukarda güzel ahlakın ve vatanseverliğin en yalın haliyle ifadesinden başka birşey değildir. O bizlere özetle, "Çalmayacaksın, başkasının namusına göz dikmeyeceksin, yalan söylemeyeceksin, vatanını koruyacaksın, düşmanın saldırılarına karşı uyanık olacaksın ve lisanına sahip çıkacaksın" demektedir

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.