Takip Et
  • 23 Kasım 2017, Perşembe

O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler...

Değerli Okurlarım,

 

Bundan sonra, her hafta Perşembe günleri sizlerle bu köşede buluşacağız. Buluşma yerimizin adını "Dil Hanesi" olarak belirledik. Muhakkak ki manasını bilenler vardır, ama bilmeyenler için hemen söyliyelim; dil farsça bir kelime olup "gönül" demektir. Hane kelimesi de "ev" demek olduğuna göre, köşemizin ismi de "Gönül Evi" manasına gelmektedir.

 

Neden bu ismi seçtik peki?

 

Kısaca söylemem gerekirse, niyetimiz bu köşeden gönüllere girmek, gönüller yapmak ve gönüller tamir etmektir. Bizim işimiz, sevgi, dostluk ve muhabbettir kısaca. Yunus Emre'nin dediği gibi;

 

Ben gelmedim dava için,

Benim işim sevi için

Dost'un evi gönüllerdir,

Gönüller yapmağa geldim..

 

---------

 

O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler...

 

Cinayet, katliam, kadına şiddet, çocuk istismarı, kamu malına zarar, hayvanlara işkence, terör, savaş ve buna benzer birçok hadiseyle dolu haberler; Hergün binlerce yaralanma ve ölüm haberi geliyor dünyanın dört bir yanından. İnsanın haberleri dinleyesi gelmiyor. Kan ve gözyaşı adeta kaderimiz olmuş gibi. Herkes şikayetçi, herkes rahatsız ve hepimiz çaresiz.

 

Bu global sorunların çaresi olarak hiçkimse sorumluluğu üzerine almak istemiyor. "Yetkililer nerede? Neden birşeyler yapılmıyor bu sorunların çözümü için? Bitsin artık bu zulümler, işkenceler ve ölümler!" diyerek herkes topu ortaya bırakıyor.

 

Oysa ki, sorunun sebebi de, çaresi de biziz; hepimiziz. Bunu söylediğimizde bazılarımız şunu diyecektir hemen, "Kabul etmiyorum, ben iyi bir vatandaşım; vergimi veriyorum, çocuklarım için güzel bir gelecek hazırlıyorum, onlara güzel bir dünya bırakmak için varımı yoğumu harcıyorum".

 

Sokaktaki insanlara sorsak ve desek ki, "Bizden sonra gelecek nesiller ve dünyamız için yapabileceğiniz en hayırlı iş ne olabilir? Hemen hemen herkes şu cevabı verecektir; "Çocuklar için geleceğe iyi bir dünya bırakmak". Bu cevap o kadar klişeleşmiş ve sıradanlaşmıştır ki,

1979 Dünya Çocuk Yılında bir şarkısı bile yazılmış ve TRT çocuk korosu tarafından sürekli olarak TV'de söylenmiştir.

 

Bir dünya bırakın biz çocuklara,

Yazalım üstüne “sevgili dünya”.

Oynaya oynaya gelin çocuklar,

El ele el ele verin çocuklar.

 

Peki, yazımızın başında bahsettiğimiz sorunların çözümü için "Çocuklarımıza iyi bir dünya bırakmak" çare olabilir mi? Bunu başarırsak geleceğimizi kurtarabilir miyiz?

 

Bu soruyu çoğumuz "Evet" diye cevap verebilir, fakat ben "Hayır" diyorum, tıpkı Aziz NESİN'in dediği gibi. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, fakat "doğru her yerde ve zamanda doğrudur"; kim söylerse söylesin, kim yaparsa yapsın.

 

Aziz NESİN diyor ki;

 

"Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine,

dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız,

sorun kendiliğinden çözülecek aslında."

 

Bu sözün altına imzamı atarım. Çünkü, ne güzel şehirler, ne güzel medeniyetler kötü insanlar eliyle mahfedilmedi mi? Bunun tersi olarak ta, ne harabe yerler, ne çorak topraklar iyi insanlar tarafından cennete çevrilmedi mi?

 

İyi çocuklar yetiştirmediğimizde, bıraktığımız güzel dünya bizzat onlar eliyle mahfedilecektir, bundan hiç şüpheniz olmasın. Oysa ki, ancak  yetiştirdiğimiz iyi çocuklardır, geleceğimizi ve dünyamızı güzelleştirecek olanlar.

 

Bugün her türlü teknolojiye sahibiz çok şükür. Bilgisayarı ve akıllı telefonu olmayan kaç kişi kaldıki aramızda. Büyük büyük şirketlerimiz var. Yerel yönetimleriyle birlikte devletimiz çok güçlü. Çok büyük yatırımlar yapılmakta dünyada ve ülkemizde. Devasa köprüler, hava alanları, otobanlar, barajlar, son derece teknolojik silahlar ve daha nice büyük sermayeli işler yapılmakta. Şehirler modernleşmekte ve hayat daha da kolaylaşmakta. Büyün bunlar hayatın güzel yanları. Lakin unutulmaması gereken birşey var; şehirleri imar ederken, nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, bir gün gelir, ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder.

 

Bu nedenle, bizim önceliğimiz ve asıl hedefimiz iyi insanlar yetiştirmek olmalıdır. Bozulmuş yetişkinleri adam etmeye çalıştığımızdan çok, iyi çocuklar yetiştirmeye gayret etmeliyiz. Ünlü Rus yazar Dostoyevski'nin dediği gibi, “Sağlam çocuklar yetiştirmek, bozulmuş yetişkinleri düzeltmekten daha kolaydır.”

 

Eğer bunu başaramazsak, ne ülkemizde ne de dünyada terör son bulmayacak, savaşlar bitmeyecek, her ne sebepten olursa olsun zamansız ölümler sürüp gidecektir. Biz, iyi çocuklar yetiştirmeye, var olan iyi insanların sayılarını artırmaya bakalım. İnsanlığın kurtuluşu ancak bununla mümkündür. Eskiden iyi insan sayımız fazlaydı ve tarihimiz şahsiyetl, iyi insanlarla dolu. Lakin, bugün insan kalitemizin çok yükseklerde olduğundan bahsetmemiz mümkün değil. İyi insanlar geçmişte kaldı malesef. Yaşar KEMAL'in dediği gibi;

 

“O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler.  Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.”

 

Muhabbetle Dostlarım... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.