Daha doğarken başlıyor hayat mücadelemiz; ilk nefesimiz ilk başarımız oluyor. Refleks olarak gerçekleşmiş olsa da, o ilk nefes için verdiğimiz mücadele hayatta karşılaşacağımız zorluklara karşı vereceğimiz mücadelelerin küçük bir provası gibi...
Dünyaya gelişimizin üzerinden daha bir yıl geçmeden, bu defa da yürüme çabalarımız başlıyor. Ayakta durabilmek ve yürüyebilmek için ne büyük zahmetler çekeriz bir düşünün bakalım; yerde sürünmeler, emeklemeler ve defalarca düşmeler...
Konuşma çabamız ise anlamsız seslerle başlıyor; sonrasında kelimeler ve nihayetinde cümleler...
Yaşadıkça ne hedeflerimiz bitiyor, ne de başarıya olan isteklerimiz. Kazanım ve başarı, her işin son noktası ve mücadelemizin de sadece görünen yüzüdür. Oysa ki her başarının görünmeyen tarafında, katlanılması gereken ciddi zorluklar ve verilen büyük mücadeleler yatar...
Hiç şüphesiz ki, başarılı bir mühendisin zirve yolculuğu parmaklarını saymakla başlar. Ünlü bir tenör sanatçısına, belki de sesi kötü diye küçükken şarkı bile söyletmemişlerdir. Ya da başarılı bir yazarın okul yıllarındaki en kötü dersinin dilbilgisi ve edebiyat olmadığını kim bilebilir ki...
Hal böyleyken, acaba başarılı insanların başarılarının arkasında yatan en önemli nedir diye hiç düşündünüz mü?
Kesinlikle söyleyebilirim ki, kazara başarılı olanlar hariç, başarılı her insanın başarısındaki temel faktör, başarıya giden yolda verilen zorlu mücadele, azim, inanç ve hiç tükenmeyen umuttur...
Sakın unutmayın ki, hiçbir başarıya bir anda ulaşılmaz. Zaman zaman hata yapsalar, eleştirilseler, yorulsalar, üzülseler de, istisnalar haricinde, sadece çabalayanlar ve yılmadan mücadele edenler kazanır. Bu nedenle, başarılı insanların başarılarını "sadece şans" diyerek küçümsemek, onlara haksızlık etmenin yanısıra, kendimizi de avutmaktan başka birşey değildir.
Öte yandan, çabalamadan ve şans eseri gelen hiçbir başarının kalıcı olma şansı da yoktur...
"Hiçbir başarıya çiçekli yollardan gidilmez" diyen La Fontaine ne kadar da doğru söylüyor...
Emeğin ve binbir sıkıntının sonucu olduğundan, başarının tadı hiçbir şeyde yoktur. Bu konudaki şu kıssa ne kadar da manidardır;
Kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenarına oturduğu otlardan birinin dalında küçük bir kelebek kozası gördü. "Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez" diye düşünerek, bir kelebeğin dünyaya gelişinin ilk dakikalarına şahit olmak istedi.
Adam kelebeğin kozadan çıkışını görmek için uzun süre kozayı izlediği halde, kelebeğin küçük bedeni bir türlü o delikten çıkmadı. Daha fazla sabredemeyen adam, kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşünerek, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi. Cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı ve böylece bir-iki dakika içinde kelebek kolayca kozadan dışarı çıkıverdi. Fakat dışarı çıkan kelebeğin bedeni kuru ve küçücük, kanatları ise buruş buruştu.
Adam, kelebeğin kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umarak kelebeği izlemeye devam etti. Ama bunlardan hiçbiri olmadı ve kelebek ne kadar denese de asla uçamadı. Zavallı kelebek hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi...
Bu hikayedeki adam, iyilik yapayım derken aslında kelebeğe kötülük yapmıştı. Oysa ki kelebeğin daracık bir delikten dışarı çıkmak için gösterdiği çaba esnasında bedenindeki sıvıdan bir kısmı kanatlarına gitmekte, bu sayede de kozadan çıkar çıkmaz kolayca uçabilmekteydi. Adam bu durumu bilmediğinden, farkında olmadan kelebeğin oluşum sürecindeki muhteşem doğal akışı bozmuştu...
Birazcık düşündüğümüzde, bizim de buna benzer pek çok hatamızın olduğunu farkedeceğiz. Mesela, henüz yürüme çabasında olan bir çocuğu kendi halinde bırakmak yerine, elinden tutup ayağa kaldırarak yürütmeye çalışmak, çocuklarımızın yerine ödevlerini yapmak, lise çağına gelmiş çocuğumuzu, sırf yorulmasın diye, özel arabamızla okuluna götürüp getirmek bu örneklerden sadece birkaçı...
Bazen hayatta tek ihtiyacımız olan şey çabalarımızdır. Mücadelemiz olmadan ne güçlenebilir, ne de başarıya ulaşabiliriz. Başarı yolunda bazen tökezleyeceğiz, düşeceğiz ve bazen de umutsuzluğa kapılacağız; fakat asla pes etmeyeceğiz. Kanat vurmadan hiçbir kuşun uçamayacağı gibi, ayakta ve hayatta kalabilmek için daima mücadele halinde olacağız...
Her nimetin bir külfeti olacağından, hiç çabalamadan başarıya ulaşmayı bekleyenlere şu atasözünü hatırlatmakta fayda var;
Zahmetsiz rahmet olmaz...
Ne demiş Mehmet Akif;
Allaha güven, sa'ye sarıl, hikmete ram ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol...
Başarı, rahatını feda edebilen ve ona ulaşmak için ter dökmeyi göze alabilen insanların ulaştığı bir ödüldür.
Son söz J. Keth Moorhead'dan gelsin;
Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.