Şurası muhakkak ki bir eylemi gerçekleştirmekte serbest olmamız, bu eylemi gerçekleştirmekte hiçbir sınırlamaya tabi olmadığımız manasına gelmez; zira özgürlüklerimiz serbestiyetimizin önündeki en büyük engellerdir...
Bu söz size garip geldi değil mi?
Çünkü çoğumuz hatalı olarak özgür olmakla serbest olmayı aynı şey zannediyoruz. Oysa ki ikisi arasında önemli farkların olduğunu bilsek, hiç şaşırmazdık.
Özgür olmak mutlak serbest olduğumuz manasına gelmez. Bir başka deyişle, serbestiyet her zaman özgürlüğümüzü garanti etmez. Hayatın pek çok alanında istediğimiz gibi düşünmek ve hareket etmekte serbestiz, ama özgür değiliz.
İnsanoğlu kendine çizilen sınırlar içinde özgür olduğunu düşünerek geçirir ömrünü. Oysa ki kanunlar, ahlaki kurallar, vicdan gibi faktörler yüzünden özgürlüklerimiz kısıtlanmış, geriye sadece serbestiyetimiz kalmıştır...
Mesela, istediğimiz yere tatile gitmekte serbest olmamıza rağmen, şartlar her zaman bunu gerçekleştirmemize imkan tanımaz. Yani serbestiz, ama şartlar nedeniyle özgür değiliz. Ekonomik zorluklar, değer yargılarımız, zaman vs gibi pek çok faktör, bizim tatil kararlarımızın önündeki önemli engellerdir...
İç mahkeme dediğimiz vicdan da bireylerin her istediklerini yapmalarını engelleyen önemli bir faktördür. Birisiyle kavga ettiğimizde bazen içten içe o kişiyi öldürmek isteriz ve belki buna gücümüz de vardır; fakat kanuni yaptırımlar ve vicdanımız, bu özgürlüğümüzün önüne engel olarak çıkar. İçerde saz çalmayı, boncuktan kuş yapmayı öğrenmeyi göze aldıktan sonra, adam öldürmek herkese serbesttir...
Gene bir başka örnek;
Oturduğumuz apartman dairesinde istediğimiz gibi şarkı söylemek, dans etmek veya bağırıp çağırmakta serbestiz, fakat bunları yapmakta özgür değiliz. Çünkü bunu yapma özgürlüğümüzün önünde, toplu yaşama kuralları durmaktadır. Bizim özgürlüğümüz, alt ve üst kat komşularımızın evlerinde rahatça yaşama özgürlüklerinin önüne geçemez. Kısacası, başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde bizim özgürlüğümüz biter. Bu bağlamda düşünüldüğünde de insanların bir arada yaşadığı hiçbir ortamda mutlak özgürlükten söz etmenin mümkün olmadığı aşikardır...
Özgürlük ve serbestiyet konusundaki bir başka örneği ise ülkemizdeki seçim sisteminden vermek istiyorum;
Ülkemizdeki seçimlerde oy kullanmakta serbest, fakat istediğimiz kişi ya da partiye oy vermekte özgür değiliz. Çünkü bizler istediğimiz adaylara değil, sadece bize sunulan adaylara oy verebiliyoruz. Bu nedenle de, kısıtlı bir özgürlük içindeki serbestiyet durumu ile karşı karşıyayız...
Bütün bu anlattıklarıma mukabil, bazen serbestiyetini kaybetmiş birinin de özgür olabileceğini belirtmem lazım. Bunun en güzel örneği, hapishanedeki bir mahkumun halidir. Hapishanede yaşayan bir mahkum, her ne kadar pek çok serbestiyetten yoksun olsa da, düşüncelerine ve vicdanına gem vurulamadığından, bir başka deyişle, bunlara dışarıdan müdahalede edilemeyeceğinden hala özgür sayılır...
Peki "serbest" kelimesinin manası hakkında hiç kafa yordunuz mu?
Serbestlik bizim bildiğimiz manada bir "başıboşluğu" mu ifade eder?
Evet, diyorsanız yanılıyorsunuz...
Serbest kelimesi Farsça kökenli olup, “ser” ile “best” kelimelerinin birleşiminden meydana geliyor ki "ser" "baş", "best" de "bağlamak" demektir. Yani serbest demek, sanılanın aksine, "başıboş" demek değil, "başı bağlı" demektir...
Başıboş olmamak için başı bağlı olmak gerekir. Kendilerini başıboş gören ve öyle davranan insanlar aslında hür değil, tam tersine tutsakdırlar...
İnsan yaradılış olarak serbest (başı bağlı) bir varlıktır. Fakat Onun bağlılığı ve bir anlamda da özgürlüğü kendini var eden Allah'a bağlılığı (kulluğu) ile mümkündür.
İnsan olarak bizler yalnız, terkedilmiş ve başıboş bırakılmış değiliz. Unutmayalım ki her birimiz birer kuluz ve bu yüzden de kulluğumuzla zıt düşen bütün insani vasıflardan uzak olmak zorundayız. Şunu asla unutmayalım ki, gerçekten hür ve serbest olanlar, ancak ve ancak Allah’a kul olanlardır...
İhsan Fazlıoğlu der ki;
“İnsan Tanrıya muhatap olduğunda özgürdür, Tanrı dışındaki bir şey tarafından muhatap alınmak ya da Tanrı dışındaki bir şeyi muhatap almak insan için özgürlüğün kaybıdır.”
O halde, özgür olmak ile serbest olmak arasındaki farkın farkına varmak durumundayız. Gerçek özgürlük için, “özgür” olmayın serbest (başı bağlı) olun…
Son söz Yüce Kitabımızdan;
"İnsan, başıboş bırakılacağını ve yaptıklarından hesaba çekilmeyeceğini mi sanıyor?"
(Kıyamet-36)
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.