Bir kurum, şirket ya da başka herhangi bir organizasyon düşünün ki, başındaki yönetici sorun çözmek, iş bitirmek ya da çalışanlara ilham vermek yerine, çalışanlar için stres kaynağı ve onların gelişmelerinin önündeki en büyük engel olsun...
Bir yönetici düşünün ki, ünvanı haricinde hiçbir yöneticilik vasfı olmasın, çalışanlarına katkı sunmaktan aciz, kendini çalışanlardan ve dış dünyadan soyutlamış, sosyallik adına sıfır mesabesinde olsun...
Bir çalışan düşünün ki, yetenek ve imkanlarını kullanmaktan mahrum edilmiş, hevesi kırılmış, ve rızkını temin ettiği kurum, şirket ya da organizasyona küstürülmüş olsun...
Sizce, saymış olduğum özellik ve ahval içerisindeki bir müessesenin başarılı olma şansı nedir?
Hepinizin vermiş olduğu ortak cevabın, koskoca bir "Sıfır" olduğunu duyar gibiyim.
İşin vahim yanı, böylesi bir durumun özel sektörde tolere edilme şansı neredeyse hiç yok iken, bu durum kamu kesimi için bazen kolaylıkla vaka-i adiyeden sayılabilmektedir.
Söylemek istediğim şey, ne yazıktır ki, özel sektörün kaygı ve öncelikleri ile kamu sektörünün önceliklerinin farklı olduğudur.
Özel sektör için yönetici demek, işi en iyi bilen, hedefleri olan, başında bulunduğu kuruma hedeflenen katkıyı sağlayabilecek niteliklere sahip ve nihayet liderlik özelliği ile müşahhas insan demektir. Hal böyle iken, kamu kesimi için bu vasıfların çok da fazla önem arzetmediğini görmek ne acıdır...
Kamu kesiminde, bir yere ya da makama atanmış ya da seçilmiş olmak, yönetici olmak için yeterli görünmekte ve malesef, "Şimdi çok fazla tecrübesi olmasa da zamanla öğrenir, taç giyen baş akıllanır" gibi bir mantıkla hareket edilmektedir. Oysa ki bir makama ya da pozisyona atanmış ya da seçilmiş olmak, yönetici ünvanını almaya hak kazanırdırmış olsa da, gerçek manada yöneticilik vasfını asla kazandırmaz. Nitelik ve kişilik olarak pek çok eksiği bulunanların bu hallerine bir de önlenemez ihtirasları eklenince, başarısızlık, gerileme ve zulüm kaçınılmaz olmaktadır.
Diyebilirim ki kifayetsiz ve muhteris yöneticiler sorunu, malesef kamu kesiminin en büyük sorunlarından biri haline gelmiş vaziyettedir.
Sözlük anlamıyla ele alındığında, yönetme gücünü elinde bulunduran kişi anlamına gelen yönetici, pratik anlamıyla, değer üretmek için farklı faktörlerin bir araya getirilmesini organize eden kişi demektir. Yönetme gücünü elinde bulunduranların, yönetimin sözlük anlamıyla yetinmeyip, üstlendikleri görevin derinliklerine inmeleri gerekmektedir. Bunu gerçekleştiremeyen sözde yöneticiler, hem kendilerini hem de sorumlu oldukları kurum, organizasyon veya kişileri hedeflerinden uzaklaştırmış olurlar...
İnsanı geliştiren, motive eden ve her konuda destek olan iyi yöneticilere mukabil, ne yazık ki çalışanlarını mutsuz eden, işten ve hatta hayattan soğutan kötü yöneticilerin varlığı da bir vakıadır. İyi ya da kötü, her yönetici bir şey öğretiyor bu hayatta; birileri nasıl iyi bir yönetici ve hatta insan olunacağını, diğerleri ise nasıl biri olunmayacağını öğretiyor...
Günümüz dünyasının modern organizasyonları, yönetim kadrolarında liderlik vasıflarına sahip yöneticilere görev verirlerken, yönetmeyi bilmeyen bir lider, ya da liderlik yapamayan bir yönetici, kurum, kuruluş ya da organizasyonlar tarafından tercih dışı tutulmaktadır.
Yeni bir yönetim anlayışı olarak ortaya çıkan “Lider Yöneticilik”, yöneten ve yönetilen kesimi de içine alan geniş bir tabaka için daha insani, daha demokratik, daha akılcı, daha sistematik ve daha modern bir yönetim anlayışı getirmiştir.
Lider yöneticiler, toplumsal değerleri kendi özünde kabul etmiş ve davranışları ile de toplum tarafından kabul görmüş kişilerdir. Unutulmaması gereken bir diğer husus ise, sözde yönetici olan anti sosyal insanların, özde asla gerçek bir yönetici ve lider olamayacaklarıdır...
Diğer taraftan, kurum, kuruluş veya organizasyonların itibarı ile bu müesseseleri temsil eden yöneticilerin itibarları arasında doğrusal bir ilişkinin mevcut olduğu da göz önünde tutulması gereken önemli bir husustur. Böylesi bir durumda, itibarsız bir yöneticinin, başında bulunduğu müesseseye vereceği zararı varın siz düşünün...
Efsanevi İran Hükümdarı Keyhüsrev'in bu konuda söylediği şu söz ne kadar da manidardır;
"Bir insanın başkalarını yönetebilmesi için, kendisinin onlardan üstün olması gerekir"
Son söz;
"Kendisi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede"
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.