Bu haftaki yazımızda bir çok bayanı yakından ilgilendiren yüksek topuklu ayakkabı kullanımının ve buna bağlı olarak ayak ve ayak bileğine bağlı ağrıların ortaya çıkmış olması sorunlarını ele almaya çalışacağım. Bu konu yakın çevremde bulunan öğrencilerimin ve çok sevdiğim bir arkadaşımın bana ilettiği sorunların neticesinde konuyu ele aldım. Özellikle yüksek topuklu ayakkabılar pek çok kadın için şıklığın vazgeçilmez bir parçasıdır. Hatta bazen topuklu ayakkabıları ile sanki spor ayakkabı giyiyormuş kadar kolay ve rahat hareket edenler olabilir. Ancak ne kadar alışılsa da, topuklu ayakkabıların ayağa ekstra yük bindirdiği bir gerçektir. Bir de bu çok yüksek topuklular sivri ve dar burunluysa sorunlar çok fazla artar. Genel olarak ayakkabı topuğu 4-5 santimi geçtiği takdirde artık ayak zorlanacak ve hareketler farklı bölgelerde tahribat yaratacaktır. Ayrıca bu sorun özellikle ayak tendonu ve baldır kaslarının kısalmasına, ayak şekil bozukluklarına, ayakta nasır, ayak ağrısı ve hatta diz ve bel ağrılarına neden olmaktadır.
Özellikle yüksek topuklu ayakkabıların ayak ağrısını artırdığı bir gerçek. Ayak ağrısı ise bizi en çok etkileyen ağrılardan biridir. Vücudumuzu gün boyu oradan oraya taşıyan ve dengede durmamıza yardımcı olan ayaklarımızda sorun olduğunda, işlerimiz de aksamaya başlar. Ayak ağrısı yürümeyi ve ayakta durmayı zorlaştırdığından gün içinde, çalışırken veya gündelik işlerimizi yapmak istediğimizde zorluk çekebiliriz. Yorgunluktan, çok yürümekten, uzun süre ayakta durmaktan dolayı ayak ağrısı oluşabilir. Bununla birlikte ayak ağrısının başka nedenleri de olabilir tabii: Bu ağrıyı geçirmek için ilk iş olarak elbette ağrının kaynağını bilmek gerekir. Bazen ayak ağrısının tedavisi doğru bir ayakkabı seçmek bile olabilir ama en doğru teşhis ve buna uygun tedavi için doktorunuzla görüşmeniz en iyisidir.
Yapılan bazı araştırmalarda Amerikan Hackensack Üniversitesi doktorlarından Morris Morin topuklu ayakkabının zararları konusunu şöyle açıklıyor:
“Topuklu ayakkabılar uzun süreli olarak kullanıldığında, çok acı verici olabilirler. Özellikle topuk ve bileklere verdiği zararlar zaman gittikçe artar. Bu durumun kadınlar üzerinde psikolojik açıdan da olumsuzluklar yarattığı tespit edilmiştir. Amerikan Pediyatri Derneği ile yaptığımız bir araştırmada, topuklu ayakkabından vazgeçemeyen kadınların % 42’isinin acı hissettikleri fakat görünüşün onlar için daha önemli olduğundan bu durumu önemsemedikleri tespit edilmiştir. Bu, üzerine düşünülmesi gereken bir konu." Ülkemizde yapılan bir araştırmada ise; Denizli Devlet Hastanesi Ortopedi Uzmanı Dr. Ersin Kuyucu, halk arasında 'topuk dikeni' olarak bilinen hastalığın, yüksek topuklu ayakkabı giyenlerde daha çok görüldüğünü söyledi. Ayak taban kasının topuk kemiğine yapışma bölgesinde fazla zorlanma yüzünden oluşan yaraların sürekli hale gelmesi sonucunda ortaya çıktığını söyledi. Ana etkenin, ayaktaki adalenin yeteri kadar esnek çalışmaması olduğunu ifade eden Kuyucu, "Yürürken ayağın üzerine baskı uygulanır. Yürürken, spor yaparken sert ayakkabılar giyildiğinde ya da çıplak ayakla sert zeminde yüründüğünde topuk ağrısı başlar. Pekçok kişi bu ağrıyı başta görmezden gelir ve günlük aktivitelerini sürdürmeye devam eder. Belli bir zaman sonra topuk dikeni ağrısı kronikleşecek ve beraberinde birçok sorunu da getirecektir" dedi. Topuk dikeninin genellikle yaşlılarda, obez ve yüksek topuklu ayakkabı giyen kişilerde daha çok görüldüğünü vurgulayan Uzm. Dr. Kuyucu, "Ayakta fazla zaman geçiren meslek gruplarında, ev hanımlarında, aşırı kilolu kişilerde ortaya çıkabilir. Hastalar, sabahları yere bastıkları zaman ciddi bir ağrıyla karşılaşır. Biraz yürümenin ardından ağrı azalır fakat uzun süre ayakta kalındığı zaman tekrarlar" diye konuştu. Topuk dikeni hastalığında ayakkabı seçiminin önemli olduğunu anlatan Ersin Kuyucu, şunları kaydetti: "Tedavide birinci basamakta verilen ayak egzersizleri, hasta tarafından yapılmalıdır. Ek olarak destekleyici, uygun tabanlı ayakkabılar kullanılmalıdır. Tüm bunlara rağmen herhangi bir iyileşme olmazsa cerrahi işlem yapılmaktadır."
Uzmanlar yüksek topuklu ayakkabının oluşturduğu risklerin yaşlanma ile beraber daha da arttığını belirtmektedirler. 20′li ve 30′lu yaşlarda topuklu ayakkabı giymek daha az tehlikeli iken, 40′lı ve 50′li yaşlarda sağlık acısından daha tehlikelidir. Yaşınız ilerledikçe ayaklarınızı koruyan yağ depozitlerinin oluşumu da yavaşlar ve azalır. Bütün bu tehlikelere karşı yüksek topuklu ayakkabıdan vazgeçemeyenler için bazı tavsiyelerimiz olacak:
1- En konforlu topuklu ayakkabıyı tercih edin. Ancak topuk boyu mümkünse 4-5cm geçmesin
2- Özellikle silikon tabanlar kullanmaya çalışın. Olası düşme ve kayma durumlarında, silikon tabanlar ayağınız için iyi bir koruyucu olacaktır.
3- Eğer ayağınız ağrımaya başlarsa kesinlikle bir doktora görünün. Ona sorunlarınızı anlatın ve ağrılarınızı kesinlikle hafife almayın.
4- İnce topuklardansa kalın topuklu ayakkabıları tercih edin. Ayakkabınızın topuğu ne kadar kalın olursa, üzerinde taşıdığı ağırlığı daha fazla yayar bu da ayak sağlığınıza önemli bir katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda aşil tendonunuzla ilgili oluşabilecek sorunların da büyümesini engelleyebilir kalın topuklu ayakkabı kullanmak.
Sonuç olarak, topuklu ayakkabı kullanma konusunda ısrarcıysanız bu verdiğimiz püf noktalara dikkat ederek oluşabilecek sağlık sorunların bir parça da olsa önüne geçmiş olursunuz. Ancak arkası alçak ayakkabılar veya topuk kısmında aşil için U şeklinde çentik olan lastik ayakkabılar bu bölgedeki enflamasyonu azaltmada yardımcı olabilirler. Arka bacak ve hamstring kaslarının germe ve kuvvetlendirme egzersizleri aşil tendonunun daha etkin işlev görmesini sağlar. Günde 10-15 kez, 30 saniye 2-3 kez yapılacak ayak bileği dorsifleksiyon germe egzersizleri ağrının azalmasına yardımcı olabilir. Theraband egzersizleri veya parmak ucuna yükselme egzersizleri şeklinde yapılacak ev güçlendirme egzersizleri de etkili olabilir. Bu ağrıları gidermek için aşil tendonu içine kortizon enjekte edilmesi önerilmemektedir. Kortizon tendonun zayıflamasına neden olabilir. Sağlıkla kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.