Takip Et
  • 11 Mayıs 2013, Cumartesi

Fiziksel aktivite beyin hücrelerini yeniliyor

Bugüne dek fiziksel aktivite yalnızca kasları geliştirip, kalp hastalıklarını önlediği sanılıyordu. Oysa son bilimsel çalışmalar, kemikler, solunum, dolaşım, sinir sistemi ve beyinde de yeni sinir hücrelerinin oluşumuna ve sinir hücreleri arasındaki bağlantıların çoğalmasına yol açtığını gösteriyor. Böylece Alzheimer ile mücadelede yeni bir umut ışığı doğmuş oldu. 20 yaşında yaptığınız fiziksel aktivitenin yararını 60-70 yaşına kadar süreceğini düşünüyorsanız aldanıyorsunuz. 70 yaşındayken sağlam bir beyne sahip olmak istiyorsanız aradaki 50 yıl boyunca fiziksel aktiviteyi bırakmamanız gerekir. 

Mary Carmichael tarafından kaleme alınan bu yazının orijinali 26 Mart 2007 tarihli Newsweek Dergisinde; Reyhan Oksay tarafından yapılan çevirisi ise 20.04.2007 tarihli Cumhuriyet-Bilim Teknik’te yayınlandı. Fiziksel aktivite yapmak beyin hücrelerini yeniliyor. Illinois Üniversitesi Sinirbilim ve Kinesiyoloji Bölümü'nden Charles Hillman'ın egzersiz-beyin gücü ilişkisini ortaya çıkartmak amacıyla ilköğretim kurumlarından 259 öğrencinin katılımı ile yaptığı araştırma, fiziksel aktivitenin beyni nasıl etkilediğini ortaya koydu. Diğer öğrencilere göre beden eğitimi derslerine daha fazla zaman ayıran denekler, sosyo-ekonomik statülerinden bağımsız olarak, matematik ve okuma derslerinde daha üstün bir performans sergilediler. 2008 yılında yayınlanan bu çalışma, tek başına belirleyici olmamakla birlikte, son yıllarda çok sayıda bilimsel araştırmadan da benzer sonuçların alınması, egzersizin zihinsel gücü geliştirdiği tezini doğrular nitelikte. Kaldı ki son çalışmalardan birinde, üç ay gibi kısa bir sürede, yoğun bir aerobik programının beyinde yeni sinir hücrelerinin oluşumuna yol açtığı görüldü. Uzun süredir bunun mümkün olamayacağını düşünen bilim adamları, şimdi yaşlı sinir hücrelerinin bile yoğun ağlar oluşturabileceğini kabul ediyorlar. Bu ağlar insanların daha hızlı ve daha verimli düşünmesinin yolunu açıyor. Ayrıca fiziksel aktivitenin, Alzheimer'ın, dikkat eksikliği hiperaktivite sendromunun ve diğer bilişsel hastalıkların ortaya çıkışını geciktirdiği ve engellediği ileri sürülüyor. Sonuçta yaşa bağlı olmaksızın, güçlü ve zinde bir bedenin güçlü ve zinde bir beyin yarattığı bilimsel olarak kanıtlanmış oluyor.

Bilim adamları sağlam vücudun sağlam bir beyin anlamına geldiğinin farkındaydı ancak ellerinde somut bir kanıt yoktu. "Atletik bilim adamı" yalnızca NCAA'nın (National Collegiate Athletic Association-Amerikan Üniversite Atletik Birliği) düşlediği bir pazarlama manevrası değildi; bu kavram, tarihte Eski Yunan'a kadar uzanan bir geçmişe sahipti. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden John Ratey , "Sportmen bir vücuda sahip olmak akademik eğitim kadar önemliydi" diyerek tarihte spora verilen değere dikkat çekiyor. Bu arada Batılı bilim adamları da sporcu kalbinin, vücudun diğer organlarıyla birlikte, beyne daha fazla kan pompaladığını fark etmişlerdi.

FİZİKSEL AKTİVİTENİN BEYİNDEKİ ETKİSİ NEDİR?
Daha fazla kan, daha fazla oksijen anlamına geldiği için egzersiz yapan bir kişinin beyin hücreleri daha iyi beslenir. Onlarca yıldır atletik vücut ile zihinsel güç arasında bilimin bulduğu tek bağlantı buydu. Şimdi, beyin tarama cihazları ve biyokimya alanındaki gelişmelerden yararlanan bilim adamları, egzersizin beyinde yarattığı etkileri daha derinlemesine araştırabiliyorlar. Fiziksel aktivitenin etkisi önce kaslarda kendini gösterir. İki veya dört başlı bir kasın her kasılması ve gevşemesinde, IGF adı verilen bir proteinin de aralarında bulunduğu kimyasal maddeler salgılanır. Bu maddeler kan ile birlikte yol alır ve sonunda beyne ulaşır. IGF, beyinde, vücudun "nörotransmiter fabrikasındaki ustabaşı" gibi çalışır. Bu protein, başka kimyasal maddelerin üretilmesi için emirler yağdırır. Bu maddelerden biri de beyinde üretilen BDNF'dir (Brain Derived Neurotrophic Factor). "Spark: The Revolutionary New Science of Exercise and the Brain- Egzersiz ve beynin devrim yaratan yeni bilimi " isimli kitabın yazarı Ratey, "Mucize" olarak değerlendirdiği bu molekülün daha üst düşüncelere varan faaliyetleri tetiklediğini belirtiyor.

Düzenli fiziksel aktivitenin yardımıyla vücudumuzda BDNF düzeyi gelişir ve bunun sonucunda beynin sinir hücrelerinde dallanmalar başlar. Böylece birbirleriyle birleşen yeni yollar haberleşme alt yapısını geliştirir. Öğrenme olgusunun altında yatan bu süreçtir. Beyin hücreleri arasındaki tüm birleşme noktaları, ileride kullanılmak üzere bir kenarda tutulan yeni yetenek veya bilgilerdir. Bu süreçte çok önemli bir rol oynayan BDNF'nin miktarı çok ise, beynin kapasitesi de o kadar genişler. UCLA’ dan sinirbilimci Fernando Gomez-Pinilla , BDNF'nin az olması durumunda beynin yeni bilgilere kendisini kapattığını söylüyor. Gomez-Pinilla, yaptığı deneylerde sıçanları tekerlekler üzerinde koşturarak, beyinlerindeki BDNF miktarını artırdı. Daha sonra hayvanların yarısını özgür bırakan Gomez-Pinilla, diğer yarısında BDNF'nin etkilerini ilaçla bloke etti. Bir sonraki aşamada atletik sıçanların zekâlarını ölçmek için gizlenmiş bir nesneyi bulmalarını istedi. İlk grup kolayca nesneyi bulurken, BDNF'leri bloke edilen ikinci grup ilki kadar başarılı olamadı. Nature dergisinde yayımlanan benzer bir çalışmayı insanlar üzerinde gerçekleştirdi. BDNF üretiminden sorumlu genlerinde bozukluk olan talihsiz insanların, yeni bilgileri belleklerinde tutamadıkları ve eski bilgileri hatırlamakta zorluk çektikleri izlendi.

Illinois Üniversitesi'nden psikolog Arthur Kramer, "Bu yaşlanma sürecinin yavaşlatıldığı anlamına gelmiyor. Tam tersi bu işlem, yaşlanmanın tersyüz edilmesidir" diyor. Kramer ayrıca karar verme, birden fazla işlevi aynı anda yürütme ve planlama gibi üst düzey düşüncelerin yürütüldüğü frontal lobun egzersiz sonucu boyutlarında genişleme olduğunu fark etti. Daha önce 60-70 yaşlarındaki kadın ve erkekler üzerinde yürütülmüş bir düzine kadar eski çalışmada, hızlı yürüyüş ve diğer aerobik egzersizlerin frontal lob'u geliştirdiğini ortaya çıkartmıştı. Bilim adamlarına göre nöronlar, beynin bunların dışında kalan kısımlarında gelişmez. Ancak beynin bu diğer bölgeleri egzersizden başka şekillerde yararlanır. Small, beyin hacminin egzersiz yardımı ile genişlediğini söylüyor. Ratey ise "Dopamin, serotonin, norepinefrin gibi salgılar da egzersiz ile birlikte artar. Dolayısıyla fiziksel aktivitenin yapmak bir miktar Prozac, bir miktar da Ritalin almak gibidir" diyor. Fiziksel aktivite esnasında görülen etkileri , oluşumu haftaları bulan nörojenez'den farklı olarak, diğer etkiler egzersizden hemen sonra hissedilir. Hillman, koşu bandında yarım saatlik bir egzersizden 48 dakika sonra beynin daha zinde olacağını söylüyor. Ancak işin bir de kötü yanı vardır ki; o da bütün bu etkilerin geçici olmasıdır. İnsanların kilosu gibi, zihinsel formun da korunması gerekir. Yeni nöronlar ve aralarındaki bağlantılar yıllarca dayanabilir. Ancak egzersize son verildiği zaman birkaç ay içinde "astrositler" büzülür ve nöronlar eskisi gibi görevini yapmaz. Bu nedenle egzersizin etkisini sürdürmek için egzersize devam etmek gerekir. Illinois Üniversitesi'nden psikolog William Greenough , "20 yaşında yaptığınız egzersizlerin yararının 70 yaşına kadar süreceğini düşünüyorsanız aldanıyorsunuz. 70 yaşındayken sağlam bir beyne sahip olmak istiyorsanız aradaki 50 yıl boyunca egzersizi bırakmamanız gerekir" diyor. Sağlık ve egzersiz dolu günler diliyorum.

Kaynaklar: www.kigem.com/beyninizi-sasirtin-dusunme-biciminiz-degissin.html,* Mary Carmichael, 26 mart 2007, Newsweek , http://www.msnbc.msn.com/id/17662246/site/newsweek/Çeviren ve Derleyen: Reyhan Oksay (20.04.2007, Cumhuriyet-Bilim Teknik) ***www.faydalibilgiler.com/.../Beyin-hucrelerimiz-surekli-oluyorlar-mi.htm.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.