Bu haftaki yazımda egzersizin psikolojik etkilerine dikkat çekmek istedim. Egzersizin insan bedenine ve sinir sistemine olan faydalarını bir çok araştırmacı bilimsel çalışmalarla ortaya koymuştur. Düzenli egzersizin iyilik hali hissini ve yaşam kalitesini artırdığı bilinmektedir. Düzenli egzersizle stres azalır, günlük yaşam aktivitelerine tolerans artar. Tabii ki, egzersiz ciddi sonuçları olan hastalıkların gelişmesini engellediği için de ayrıca yaşam kalitesini yükseltmektedir. İleri yaşa kadar hastalıklardan bağımsız kalmak ve fiziksel olarak aktif olmak, kişilerin egzersiz yapmayanlara göre 10-20 yıl daha uzun süre işlevlerini kimseye bağımlı olmadan yerine getirmelerini sağlamaktadır. Sadece bedensel sağlığımızı değil aynı zamanda ruh sağlığımızı da garanti altına alan bir süreç olması nedeniyle son yıllarda hayatımıza daha fazla yerleşmeye başlamıştır.
Egzersizin faydalarını inceleyecek olursak;
1- Egzersiz yapan insan sağlıklı bir beden kondisyonuna sahip olduğunu düşünür ve huzurlu olur ; burada kastedilen vicdani huzurdur. "Bedenime özenle bakıyorum, sağlığımı korumaya yönelik olarak çaba gösteriyorum." felsefesine sahip olur.
2- Egzersiz yapmak birçok ruhsal bozukluğa iyi gelecektir ; şayet vücudunuz fiziksel olarak hareket etmezse beyninizde de bir süre sonra bazı stres faktörlerinin biriktiğini göreceksiniz. Örneğin stres bozukluğu ve ileriki durumlarda yaşanabilecek ruhsal çöküntü, kısa süreli ve uzun süreli depresyonun da temelindeki sebeplerden birisi olarak karşımıza çıkacaktır. Uzun süre hareket etmeyen bünye beyin tarafından algılanacaktır. Dolayısıyla beynimiz açığa çıkmayan enerjiyi bir şekilde atmak eğilimine girecektir ki hareketsiz ve kapalı kalmış bir bünye de bu yoğun stres durumu ve öfke nöbetleri, sinirlenme olarak kendini gösterecektir. Kısaca söylemek gerekirse bedensel olarak atılamayan olumsuz enerji fiziksel olarak somatizasyon bozukluklarına neden olabilirken, ruhsal olarak stres bozuklukları veya depresyona neden olabilmektedir.
3-Daha kuvvetli bir vücut, kuvvetli bir ruhsal denge getirecektir. Vücut performansınız ne kadar güçlendirirseniz, fiziksel olarak kendinizi ne kadar geliştirirseniz bu strese girme sürenizi uzatacaktır. Yapılan araştırmalara bazı egzersiz türlerinin uzun vadede beynin kapasitesini artırmak için ideal olduğunu saptamıştır. Yani egzersiz yaparak sadece iyi görünmekle kalmayıp iyi düşünmeyi ve daha kapsamlı bakış açıları geliştirmeyi, sorunlara farklı yönlerden yaklaşmayı, hızlı ve doğru çözümler üretmeyi, doğru iletişim kurmayı da becerebilirsiniz. Bu da hem insan ilişkilerinde, hem de iş hayatında başarımızı arttıracaktır.
Pekâlâ, egzersiz beynimizi nasıl etkiliyor?
• Vücudumuzu doğru ve bilinçli bir biçimde harekete geçirmek kan dolaşımını düzene sokuyor ve beynin özellikle zorlandığı zaman ihtiyaç duyduğu oksijeni almasını sağlıyor.
• Egzersiz, bize zarar veren ve düşünme gücümüzü azaltan stres hormonlarını etkisiz hale getiriyor.
• Yaratıcılık hormonunu artırıyor ve vücudumuzdaki endorfin hormonunu aktif hale getirerek kendimizi daha mutlu ve enerjik hissetmemizi sağlıyor.
• Sinir hücrelerinin yeniden yapılanmasına yardımcı oluyor. Ayrıca beyindeki hücrelerin yaşlanmasını geciktiriyor. Sinir hücreleri arasındaki ilişkiyi düzenleyerek özellikle hızlı tepki verme ve koordinasyon yeteneğini geliştiriyor.
Yetişkinler kadar çocukların da egzersize yönlendirilmesinde büyük faydalar bulunmaktadır. Çocuklarımız bir sınavdan diğerine koşuyor. Böylece çocuklarımızı egzersizden uzaklaştırıp sağlıksız yetişmelerine neden oluyoruz. Oysa erken yaşta spora başlamanın pek çok avantajı oluyor. Bunların arasında en önemlisi çocuğa düzenli spor yapma alışkanlığının kazandırılması. Fiziksel aktivite, durağan yaşam ve obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli rol oynuyor. Ayrıca, kas-iskelet sistemi gelişimini olumlu yönde destekliyor. Bunlara ek olarak da çocuğun sosyalleşmesine yardımcı oluyor, özgüvenini artırıyor. Her egzersizin, kendi içinde barındırdığı kurallar, düzenlemeler ve uygulamalar; aslında disiplin dediğimiz sistemi, yaşantısal olarak çocuğunuza sunar. Antrenman yapmak, zamanında oyuna başlamak, kurallara uymak, çocuğunuzun tüm hayat kalitesini etkileyecek davranışlar kazanmasını sağlar. Yenilgiyle, rekabetle baş etme, tekrar deneme, hakemle, koçla, takım arkadaşlarıyla ilişki, belli bir amaca yönelme, hedefe ilerleme gibi durumlar, çocuğunuzun ileride yetişkin bir birey olduğunda, hayatında kullanacağı önemli ve gerekli yetilerdir. Egzersiz etkinliklerinin kazandırdığı sosyal ve fiziksel beceriler, çocuğunuzun toplum içindeki kabulünü artırır, sağlıklı olmasını destekler, kötü alışkanlıklardan uzak durmasına yardımcı olarak, sorumluluk duygusunu besler.
ÇOCUĞA UYGUN EGZERSİZ
Çocuğa uygun egzersiz seçmek, gelişimi açısından büyük önem taşır. Burada ailelerin çocukları için yapabilecekleri şeylerden en önemlisi; çocuğunuzun yaparken başarısızlığa düştüğü aktiviteler üzerine değil, tam tersi, yaparken başarılı olduğu aktiviteler üzerine yoğunlaşmaktır. Çocuğunuz belki iyi bir şekilde yüzemeyebilir, fakat bunun aksine iyi basketbol oynayabilir. Çocuğun yeteneği, isteği ve rızası göz önünde tutulmaz ise çocuk bir süre sonra aktiviteden kaçınmaya başlayacaktır.
Hangi yaşta, hangi egzersizin seçilmesi gerektiğini özetleyecek olursak; Yüzme tüm yaşlar için uygun bir spor olmakla birlikte, futbol ve basketbol gibi sporlar çocukların koordinasyonlarının yeterli duruma geldiği 6 yaş ve sonrası için uygun oluyor. 6 Yaş öncesi için yüzmenin yanı sıra, jimnastik, karate, tenis gibi sporlar daha uygundur. Uzmanlar, bir çocuğun organize takım oyunlarına katılabilmesi için en azından 6-7 yaşlarında olması gerektiğini ifade etmektedirler. Bu görüş genellikle doğru kabul edilmesine rağmen, bazen de çocuğun gelişim düzeyi ile ilgilidir. Bu katılım kimi zaman bahsedilen yaş gruplarının altında veya üstünde de olabilmektedir. Unutulmamalıdır ki, çoğu takım sporları fiziksel temas içermektedir. Bu nedenle, 6 veya 7 yaşından küçük çocukların bu tür yoğun fiziksel temas içeren spor aktivitelerine katılmaları ve bu tür sert temaslara dayanabilmeleri, fiziksel yapıları yönünden uygunluk göstermemektedir. Bu, bedensel açıdan yaralanma riskiyle beraber, duygusal yaralanmaları da beraberinde getirir. Bir oyunda kazanma ve kaybetme olgusu vardır. Kaybetme durumu duygusal olarak çocuklarda, büyüklere oranla daha büyük yıkımlara neden olabilmektedir. Çünkü bu yaş grubu çocuklarında, kimin kazanıp, kimin kaybettiği durumu, oynama şansı bulmaktan daha önemlidir.
Birçok uzmana göre, 8-12 yaş arası genellikle takım sporlarının keşfedildiği zaman olarak belirtilir. Takım sporları olarak, futbol, basketbol, voleybol, hentbol gibi spor dallarını sayabiliriz. Ortaokul seviyesindeki çocuklara kısa ve orta mesafeli koşular yaptırılabilir. Bir spor branşının çocuk için uygun olup olmaması genellikle aktivitelerin süresi ve yoğunluğu ile ilgilidir. Bu yaş grubunun bedensel ve ruhsal özellikleri gereği uzun süre ve yoğun devam eden spor dallarına katılımları önerilmez.
Bazı çocuklar, spor aktivitelerine katılmaktan çekinirler, çünkü hata yapıp başarısızlığa uğramaktan ve akranlarına karşı mahcup olmaktan korkarlar. Bu nedenle, çocuklarınızı katılım için teşvik edin, destekleyin ama asla isteksiz olan çocuğunuzu aktiviteye katılmak için zorlamayın.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.