Yazıma başlamadan önce 2020'deki olimpiyatların İstanbul'da yapılması için iktidarın gösterdiği çabayı takdirle, hatta saygıyla karşıladığımı belirtmek istiyorum. Bugüne kadar böylesine bir çaba olmamıştı. Olimpiyatları neden kaybettiğimize ilişkin olarak sporla ilgisi olan ya da olmayan birçok insan yorum yaptı, yazdı ve çizdi. 1993’de 2000 Olimpiyat Oyunları için Monte Carlo’da 7 oyla başlayan olimpik maceramız, 2004, 2008, 2012’den sonra Buenos Aires’teki 2020 adaylığımızla bizi önce coşturdu, sonra da şoka uğratan bir oylamada yine “mutsuz son” la bitti. 96 delegenin katıldığı ilk turda Tokyo, beklenenin üstünde bir başarıya ulaşarak 42 oyla birinciliği elde etti. Geride İstanbul ve Madrid 26’şar oy alınca, elenecek ilk kenti belirlemek için ikinci oylama yapıldı. İstanbul 49 - 45’le günün ilk sürprizini yaptı ve zaman zaman favori olarak gösterilen Madrid’i elemiş oldu. 2020 Olimpiyat Oyunlarını düzenleme hakkını elde edebilirdik ama edemedik. Peki, nedeni ne olabilir?
Benim düşünceme göre; dopingli sporcularımızın oranı elemelerde rol oynadı. 2012 yılında 25 olan dopingli sporcu sayımız, bu yılın ilk 6 ayında 120’ye yükselmiştir. Dünyada dopingli sporcular yüzde 1,5 oranındayken, bizde yüzde 15’e yaklaşıyor. Türkiye’de dünya ortalamasından on kat fazla dopingli sporcunun olması önemli bir etken bu yüzden sayın bakanın dopinge sıfır tolerans söylemleri yetmedi.
Gezi Parkı protestolarının ve polisin aşırı şiddet kullanması, dünya basınında nasıl bir Türkiye portresi yarattı? Hükümetin aksi yöndeki açıklamaları ve çabalarına rağmen, İstanbul merkezli barışçıl protestolarla “baş etme” biçimi, “güvenli, hoşgörülü, huzur dolu, demokrat bir ülke” imajını yerle bir etti. Şehrin göbeği hâlâ çevik kuvvet kuşatması altında savaş alanını andırmaktadır.
İktidar bu olimpiyatları neden çok istedi? Kendimizi kandırmayalım. Olimpiyat ruhu ve spor aşkından ziyade, hükümetin 2023 hedeflerine denk düştüğü için seçimlerde göz kamaştırıcı bir kampanya malzemesi olacaktı. İnşaat, ekonominin lokomotifi, hatta kurtarıcısı olduğu için İstanbul için merkezden planlanan ve vatandaşa sorulmadan yapılacak yol, kentsel dönüşüm, köprü vs. için ideal bir kampanyadır.
Son dönemde Suriye’den bölgeye yayılan iç savaşın ve Türk dış politikasının bu kararda etkisi oldu mu? Kırılgan, geleceği soru işaretleriyle dolu bir barış süreci... Komşularla bol miktarda yaşanan sorunlar. Ne kadar süreceği, nasıl şekilleneceği belli olmayan, hükümetin sertlikle taraf olduğu Suriye savaşı, Reyhanlı’da patlayan bombanın kaynağı belli değil, sınırdan uçuşan havan topları, Rusya ve İsrail’le gergin ilişkiler, Efendim ne dediniz, barışa mı susamışız?
“İstanbul değil, olimpiyat kaybetti” şeklindeki çocukça avutmalara sarılacağımıza, dürüst olmaya çalışalım. Gelecekte bir gün, İstanbul olimpiyatlara ev sahipliği yapacak. Ancak Demokrasiyi, Barışı içimize sindirdiğimiz zaman. İl yönetimin sorunlarımızı medenice çözüp John Lennon’un şarkı sözlerini sansürlemediğimizde, halkımızın spor denildiğinde futbol yerine diğer spor branşlarını da düşündüğünde ya da dile getirdiğinde, kadın sporcuların mayolarını sorun etmediğimizde ve halterle atletizmin ötesinde, spora samimi yatırım yaptığımızda. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesinin ve Spor Bilimleri ile ilgili sivil toplum ve akademik kuruluşların Türk Sporunu yönetme ve sporun eğitimine katkı konusunda yeterince yetki ve sorumluluklarının olmaması, Olimpizm kültürü ve etik ilkelerini ihlal edici söylemlerinin varlığı, düzenlediğimiz uluslararası organizasyonlardaki bazı sporcu ve yetkililerin uygunsuz davranış ve söylemleri ve bu konudaki medyamızın balık hafızalı davranış alışkanlığı, okullarımızda Beden Eğitimi derslerinin üvey evlat muamelesi görmesi ve öğrencilerin bütünsel gelişimlerinin yerine yoğun şekilde akademik yarışa tabi tutulmaları, Olimpik spor ruhunun eksikliği ve Olimpik branşlarda istikrarlı şekilde sporcu yetiştirememesi, savaşmaya ve şiddette bu kadar heveskâr olmamız olimpiyatları alamamamızın nedenlerinden...
Olimpiyat hazırlıkları süresince fazla pragmatist davranıp, Olimpiyatın anlamına yeterince kafa yoramamamız, insana yeterince yatırım yapmamamız ve her yatırımdan kısa süreli ve maddi kazanç beklememiz… Bu ve buna benzer nedenler 2020 Olimpiyat Oyunları’nı alamamamıza neden olmuştur. 2024 ya da 2028 için umutlu olmamak için hiç bir neden yoktur. Nedenler var ise de bunları ortadan kaldırıp olumsuzu olumluya çevirecek potansiyele de yeterince sahibiz. Yeter ki doğru insanlarla doğru adımlar atılsın.
Sağlıklı ve spor dolu günler diliyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.