Takip Et

Tipik Bir Üretim Alanı: Buharkent ve İncir-1

İncirin öyküsü İzmir-Aydın hattında nasıl geliştiyse de çok az farklarla tipik bir incir üretim merkezi olan Buharkent’te de benzer şekilde gelişmiştir. İncir Avrupa ülkelerinde aranan bir meyve iken üretim genellikle iç tüketime yönelik idi. Avrupa’nın incire olan talebi arttıkça incir ticareti gelişmiş ve bu gelişmeler sonucunda İzmir merkezli bir ihracat düzeni ortaya çıkmıştır. Bu düzen fakir incir üreticisinin emeğinin en ucuz şekilde İzmirli Levanten tüccarların hizmetine sunulması idi.

İzmir-Aydın demiryolunun Sarayköy’e ulaşması, bu hat için sosyal ve ekonomik değişim çağının başlangıcı olmuştur. Bu tarih öncesinde bölgede yoğun bir incir üretimi sürdürülmekte idi. Ancak Osmanlı Devletinin incir için geliştirdiği ticari politika daha çok ülke içi beslenmeye yönelik olduğundan XIX. Yüzyıl başlarına kadar dişe dokunur bir incir ihracatından ve bu ihracatın tüccar-komisyoncu-deveci-üretici zincirine yansıdığını söylemek zordur.

XIX. Yüzyıl öncesinde Büyük Menderes vadisinde sulama imkânlarının kısıtlılığı köylü ve çiftçileri bitkisel üretim açısından su gereksinimi en az olan zeytin ve incir üretiminde yoğunlaşmasına yol açmıştır. Her iki ürün de Buharkent ve çevresinde yoğun olarak üretilirken, bunlardan zeytin ürünü olan zeytinyağı küçük de olsa bir endüstri tesisine ihtiyaç göstermesi nedeniyle ticari bakımdan incire göre daha geri kalmıştır.

İncirin ise üretim, ambalajlama, sevkıyatı yerel imkânlarla daha kolay karşılanabildiği için üretimine ve ticaretine daha fazla önem verilmiştir.

Ancak adı geçen dönemde azınlık ve Levantenlerden bir tüccar sınıfı oluşmamış; yukarıda bahsettiğimiz deveci ağaları eliyle ticaret sürdürülmekte idi. Farklı olan 1882 sonrasında develerin yönlerinin batıya, İzmir’e yönelik iken, bu dönem öncesindeki çağlarda çok yöne dönük olmaları idi. Kuru incir develerle o dönemin büyük merkezleri sayılabilen Denizli, Tavas, Eğridir, Dinar, Afyon, Kütahya’ya kadar taşınmaktaydı.

İncir kurutulmasının ardından çuvallara doldurulmakta, develere çuvallar halinde yüklenerek pazarlara ulaştırılmaktaydı.

1882’de tren yolunun Ortakçı’ya ulaşması ile deve kervanları yavaş yavaş önemini kaybederken, istasyon çevresinde incir alımı ile ilgili tesisleşme de başlamış oldu. Pamuk depoları incir deposu olarak kullanılırken, daha küçük boyutlarda yeni incir depoları da inşa ediliyordu. Her tarımsal üründe olduğu gibi Tariş ve Tariş öncesi milli kuruluşlar vücuda getirilinceye kadar, incir ticareti de yabancıların ve azınlıkların ellerinde kalmıştır. İncir alımını da yerli Rumlar yapmakta idi. İstasyonda yerleşik olan Rum tüccarlar Pelitçi (Pellis), Andon Sabuncu oğlu, Vasil idi. Ve Buharkent ve çevresinin incir ticaretini ellerinde tutmakta idiler.

Yine tren istasyonunda evi ve işyeri bulunan Rumlardan ticari bakımdan en aktif olan da Tüccar Andon idi. İncir, pamuk, meyan kökü, palamut ticareti ile uğraşır, Ortakçı’dan çıkarılan demir cevherini trenle İzmir’e gönderir, İzmir’den Buharkent’e kumaş, ilaç ve diğeri mamul malları getirir satardı.

Andon tren yolunun 1881 de Buharkent’e ulaşmasının ardından Buharkent’e yerleşerek tarım ürünlerinin tatlı kârından yararlanmak ve aynı zamanda Yunan işgalini kolaylaştırmak amacı ile Ege Adalarından Yunan hükümetince getirilen Rumlardandı.

Bu Rum tüccarların hiçbirisi yerli olmayıp 1882 yılı sonrasında Kıta Yunanistan’ından Buharkent’e gelerek ticaretle uğraşanlardı. Gerçek amaçlarının ticaret yapmak olup olmadığı da şüphelidir.

Yazar İbrahim Kiraz’a göre: Andon, Yerli Rum çetelerinden olan Civinis’in muhbiri durumundaydı(207). 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.