Takip Et

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA TARIMIN VERGİLENDİRİLMESİ

Tarımsal vergiler ile tarımdaki gelişmeler birbirlerini doğrudan etkileyen iki unsurdur. Günümüz tarımsal vergileri ile Cumhuriyetin ilk dönemi vergilerini karşılaştırmak için 1923-1950 döneminin tarımsal politikalarını gözden geçirmek gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi içinde ilk ve en önemli sırada bağımsızlık düşüncesi yatmaktadır. İkincisi ise sefil durumda yaşayan Türk köylüsünü refaha kavuşturmak.

Yeni Türk Devleti'nin amacı siyasi bağımsızlığın yanında iktisadi bağımsızlığı da elde etmektir. Bundan dolayı da hızlı bir şekilde iktisadi bağımsızlığı temin edici yollara başvurulmuştur. İktisadi bağımsızlığın iktisadi gelişmeden geçtiği görülmüş ve iktisadi gelişme de sanayileşme ile özdeşleştirilmiştir. Sanayileşmek gerek Osmanlı da gerekse Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinde birinci ekonomik hedef olmuştur. Osmanlıdan beri merkezi yönetim, devleti çöküntüden kurtaracak, halka refah sağlayacak bir yöntem olarak sanayileşmeyi benimsemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında (1923- 1932) bu amacı gerçekleştirme görevi özel sektöre devredilmiştir (354).

Kurtuluş savaşını izleyen yıllarda nüfusun büyük bir bölümünün köylerde yasıyor olması ülkenin kalkınmasına yönelik yaklaşımlarda köy ve köylü sorununa ağırlık verilmesine yol açmıştır. Yeni devletin kuruluşunu takip eden yıllarda, adeta perişan durumda bulunan kırsal alan nüfusunun ekonomik durumunun iyileştirilmesine yönelik çabalara girişilmiş ve hizmetler götürülmeye çalışılmıştır. Bu faaliyetlerin bir bölümü altyapıya yönelik olurken (yol, içme suyu, elektrik vb.), bir bölümü ise ekonomik ve sosyal faaliyetlere (tarımda makineleşme, hayvan ıslahı, tarımsal destekleme, eğitim vb.) yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarını kırsal kalkınma açısından bir enkaz kaldırma ve yeniden düzenleme dönemi olarak değerlendirmek mümkündür (355).

Türk köylüsü ve çiftçisini kalkındırmanın bir diğer cephesi ise varlığı ve haklarını yasal güvence altına almaktı.

18 Mart 1924 yılında kabul edilen 442 sayılı Köy Kanunu Cumhuriyet tarihinin ilk kanunlarından biridir. Kırsal kesimin çağdaşlaşmasını sağlamaya yönelik Köy Kanunu iki açıdan önemlidir. Birincisi bu yasa ile kalkınmanın köyden balsama gereği vurgulanmış, ikincisi de köylere hukuki bir kişilik tanınmış ve tarihimizde ilk defa köy kanunu ile köy toplulukları özerk bir yapıya kavuşturulmuştur. Köye tanınan özerklik ile birlikte, seçilen yönetsel organlara ve köy halkına köy yasamı için gerekli alt yapı ve benzeri hizmetleri yapma ve daha iyi yasam koşulları yaratma yükümlülüğü getirilmiştir. Böyle bir yaptırımın temel özelliği, toplumu kalkınmaya, çağdaşlaşmaya ve daha iyi yasam koşulları oluşturmaya yönelik olmasıdır (356).

Köy kanunun kabul edilmesinin yanı sıra 1924 yılında gerçekleştirilen tarımsal ve kırsal alanı ilgilendiren diğer bir yasal düzenleme ise; Osmanlı döneminde ilk adımı 1846 yılında atılan tarımsal kamu hizmetlerinin bir örgütlenmesi olarak kurulan Ziraat Vekâletinin tekrar işlerlik kazanmasıdır. 1924 yılı 432 sayılı kanunla yalnızca tarım sektörüyle ilgili ilk bakanlık olan “Ziraat Vekâleti” kurulmuş olması idari açıdan önemli bir değişim olarak değerlendirilebilir. Tarım ve kırsal alan faaliyetleri ile ilgili kurumsal düzenlemelerde meydana gelen değişiklikler ileriki yıllarda da devam etmiş ve bakanlık birçok kez isim ve kapsam değişikliğine uğramıştır (357). (NAİM ÖZDAMAR-DENGE YAZAR VE BUHARKENT MUHABİRİ)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.