Takip Et

2015 Yılı Türk Tarımının Değerlendirmesi Zeytin-1

Küresel ısınma adı verilen ve beklenmeyen sonuçlarla beraber afetler yaratan iklim değişiklikleri, en önemli etkisini tarım ürünlerinde ortaya çıkarmaktadır.

Nedense bu konu, tarım ile ilgili yazanların az ilgilendiği bir alan. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) 2015 yılı Mayıs ayı içinde tamamladığı genel kuruluna sunulan ve Türk tarımı için başvuru kitabı durumunda olan “ZİRAİ VE İKTİSADİ RAPOR, 2011-2014” bu alanda da ayrıntılı bilgiler vermekte. Bu raporda iklim değişikliklerinin tartıma etkileri ayrı bir bölüm olarak ele alınmış.

Bu rapora göre son otuz yılda on yıllık süreçler halinde alınan ölçümler, her on yılın bir önceki on yıldan daha sıcak olduğunu göstermektedir. İçinde bulunduğumuz kuzey yarım kürede 1983-2012 yılları arasındaki dönem son 1400 yılın en sıcak dönemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

20. Yüzyılın başından 2012 yılına kadar uzanan süreçte iklimde 0,9 C0’luk bir ısınma görülmüştür ki bu hiç de küçümsenecek bir rakam değildir. Olası en kötü senaryolara göre kutuplardaki buzların ve yüksek dağ silsilelerindeki buzulların erimesi zaman içinde daha da vahim sonuçlara yol açacak ve hatta daha ileri bir görüşe göre de Sibirya’da bulunan buzların erimesi ile bataklıkların altında bulunan milyarlarca ton metan gazı serbest kalarak atmosferimizi solunamaz hale getirecektir. Bu da insanlığın sonu demektir.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün sosyal hayatımızı ve tarımımızı etkileyen afetlerle ilgili tespitleri daha fazla endişe vericidir.1940-2008 yılları arasındaki süreçte afet ve beklenmeyen iklim olaylarının istatistiği ele alındığında, 1963 yılında bu tanıma giren 329 olay tespit edilirken, 2009 yılında 461, 2010 yılında 555, 2011 yılında 324, 2012 yılında 538, 2013 yılında 461 olay gerçekleşmiştir.

Kısacası son beş yılda gerçekleşen 2 bin 339 beklenmeyen iklim olayı ve afet gerçekleşmişken bunların yıllık ortalaması 467 olmuştur. Bu da yaklaşık olarak afetlerde yüzde 30 artış anlamına gelmektedir.

Küresel iklim değişikliklerine en fazla maruz kalan alanlardan birisi de zeytinin yetişme bölgelerini ihtiva eden Akdeniz havzası. Bu havza içinde yer alan ülkemiz. Ülkemizin ise Marmara‘nın İstanbul’a yakın bölgelerinden başlayarak GAP’a kadar uzanan sahil ve sahile yakın şeritler.

Anti parantez olarak belirtelim ki zeytin halkımız tarafından o kadar benimsendi ki Eskişehir’ ve Kütahya’nın bazı bölgelerinde zeytin yetiştirilmekte. Konya gibi iklimin zeytin yetiştirilmesine imkan vermeyen bölgelerinden zeytin fidanı talebi alınmakta.

Zeytin de dünya liderliğine oynayan bir ülke olarak elbette 168 milyon ağacın yetmeyeceğinin farkındayız. Ancak zeytin ağacı sayısını artırmak amacı ile doğal zeytin alanları dışında verimsizlik yaratacak denemelerin de beyhude olduğu inancındayım. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.