Takip Et

Jeotermalde savcıllı öncesi ve sonrası-7

Jeotermal enerji-ÇED raporu bağlantısını ele aldığımız yazımıza bugün devam etmekteyiz.

5868 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu, üretim, mülkiyet, ruhsat ve diğer benzeri konulara ağırlık verirken, jeotermal sistemlerin çevre etkileri konusunda net, anlaşılır kavram ve hükümlere yer vermemiş, herkes hükümleri dilediğince yorumlayabilmiştir.

5686 sayılı yasa 167 sayılı su yasası,3573 sayılı zeytinciliğin ıslahı ve korunması,2872 sayılı çevre yasası ile ilişkilendirilmemiştir.5686 sayılı yasaya tabi olan kurum, şirket ve kişiler bahsettiğimiz bu yasalarla, çevreyi kirleterek, tarıma, yeraltı sularına, doğaya zarar vererek, insan hak ve hürriyetlerine, çevre halkının yaşama biçimine müdahale ederek, dalgalarını geçmişler, bu kanunların uygulayıcı kurumları ile adeta alay eder hale gelmişlerdir.

Jeotermal enerji uygulamalarında, yukarıda bahsettiğimiz gibi net hükümlerin olmaması, müeyyidelerin, kasalarından para taşan şirketler için, fındık-fıstık parası derecesinde idari para cezalarını içermesi, bazı jeotermal imtiyaz şirketlerini şımartmış, halka zulmetmeyi, halkı yerlerinden söküp atmayı, tarımsal faaliyetleri önlemeyi kendilerine görev bilmişlerdir. ÇED raporları ise onlar için “anlamayan halk(!) için ,köy kahvesinde harcanacak birkaç saatlik zaman durumunda idi. Ta ki Savcıllı’da 8 Ekim 2015 tarihinde yapılan toplantıya kadar.

Bazı jeotermal imtiyaz şirketler, önceleri ÇED raporu işle adeta alay etmekteydiler. Bürokrasiye istedikleri gibi etki yapmakta, yönetmelikleri istedikleri gibi değiştirebilmekteydiler:

Jeotermal tesislerde öncelikli olarak bir Ön ÇED raporu oluşturup Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Müdürlüğü, Çevre Envanteri Dairesi Başkanlığı’na başvuruda bulunulur ve incelemeler sonucu ÇED Raporu’nun gerekli olup olmadığı kararı verilir. ÇED Raporu gerekli değildir kararı verilen tesisler işletme ruhsatını alarak faaliyete geçerler.

Nitekim özellikle Jeotermal Binary Santrallerindeki değerlendirmeler genelde bu yönde olmuştur. Örneğin, Salavatlı-Aydın’da kurulan ve 2006 yılında faaliyete geçen 7.3 MWe kapasiteli Jeotermal Elektrik Santralı için ÇED Raporu istenmezken, yine Tuzla-Çanakkale’de kurulması planlanan 7.5 MWe kapasiteli Jeotermal Elektrik Santralı için de “ÇED Raporu gerekli değildir” kararı çıkmıştır.

Daha sonraki uygulamalar ise daha karmaşık hale gelmiş, bir kısmından ÇED raporu istenirken bir kısmında gerekli görülmemiştir.

Daha sonra yönetmelikle ÇED raporu verilip verilmesi kararı valilere bırakılmıştır.

Bu yönetmeliğin yayınlanmasından sonra Aydın Valiliği jeotermal sistemler için,-bildiğimiz kadarı ile -2014 ve 2015 yılları içinde “ÇED raporu gerekli değildir kararı vermiştir.

Valilik bu tutumu ile kamu yararını, çevre ve tarımdan değil enerjiden yana koymuş anlamı çıkmaktadır.

Ancak geçtiğimiz Eylül ayı içerisinde Aydın Özel İdare Mahkemesi, yönetmeliğin bu hükmünü esastan bozarak, ÇED raporu gereklidir kararı vermiştir.

Bu karar da Aydın halkı, çevreye duyarlı olan, tarımla uğraşan, Büyük Menderes ile bağlantısı olan, gelecek kuşakların telaş ve kaygısında olanlar arasında sevinçle karşılanmıştır. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.