Takip Et
  • 30 Mart 2018, Cuma

GENÇLİĞİN ACI GERÇEĞİ

Ben Aydın’da ilk işime bir büyük dershanede üniversiteye hazırlanan gençlere dil yeteneği dersleri vererek başladım.

Daha sonra değişik işlerde çalışsam da üniversite sınavları ve üniversite gençliği hep ilgi alanımda oldu. Aydın’ın en büyük dershanesinde idarecilik yaparken de üniversiteye hazırlanan gençlerle, üniversite sınavları mesleken ilgi alanımdaydı.

Gençler önceki yıllarda Mart ayı geldi mi rapor almaya başlar, okula gitmezler, test çözümlerine odaklanırlardı. İleriki senelerde Anadolu Liselerinde okuyan çocuklarımız son sınıflarda düz liselere geçmeye ve oradan mezun olmaya başladılar. Zira düz liselerden alacakları puan diğerinden (Anadolu Lisesinden) fazla oluyordu. Şimdi yine üniversite sınavına girecekler yeni sınav sistemiyle ilk kez tanışacaklar.

23 Haziran’daki Temel Yeterlilik Testi’ne (TYT) 2 milyon 322 bin 421; 24 Haziran’daki ikinci oturum Alan Yeterlilik Testi’ne (AYT) ise 1 milyon 982 bin 669 kişi girecek. Herkesin girmesinin zorunlu olduğu TYT’nin baraj puanı 150. Ancak puanın hesaplanması için Türkçe ve matematikten en az yarım net şart. Bunu yapmayanlar sosyal ya da fen bilimlerinden hepsini doğru yanıtlasa dahi puanları hesaplanmayacak. Gençler AYT’de tercih hakkı kazanabilmek için 180 barajını geçmeleri gerekecek. Bu durumda LYS ve YGS kaldırılmış oluyor. TYT’de 15, AYT’de 20 net yapanlar üniversiteli olabilecek.

Gelelim gençlerin acı gerçeğine: Bu ülkenin gençleri sınav için okullarını terk ediyorlarsa bu ciddi bir sorundur. Eğitim bu ülke için her sektörden daha önemlidir. Ülkemizin geleceği için ekmek kadar değerli olan üreten gençliğin yetiştirilmesi hayati önemlidir. Peki, bunu ne kadar başarıyoruz? Ama eğitimcilerin ihtiyaçları hiyerarşisinde olduğu gibi ülke olarak bir türlü üst aşamalara geçemiyoruz. Halen eğitim denince en alt kademedeyiz. Yani fiziki yapı, okul güvenliği, öğretmen ihtiyacı, kitap ihtiyacını konuşmaktan öteye gidemiyoruz. Oysa bu aşamaları geçip endüstri 4.0, inovasyon gibi konuları konuşmamız gerekiyor. Maalesef geçen hafta olumsuz bir eğitim verisi açıklandı. Bu verilere göre (2017 Eğitim Değerlendirme Raporu) açık öğretim liselerine kayıtlı öğrenci sayısının son 5 yılda yüzde 65 arttığı ve lise çağında 100 gençten 18’inin okul dışında olduğu belirtildi. 2011 yılında açık öğretim lisesine kayıtlı öğrenci sayısı 1 milyon 554 bin 938 olmuş. Dolayısıyla son 5 yılda açık öğretim liselerine kayıtlı öğrenci sayısında yüzde 65 oranında bir artış kaydedilmiş. 2017 – 2018 eğitim öğretim yılında lise son sınıfta okuyan öğrencilerin yüzde 15’inin açık öğretim lisesine kayıt yaptırdığı anlaşılıyor.

Peki ama bu çocuklar neden örgün eğitim yani okulu bırakıp açık liseye yani okulsuz eğitime geçiyorlar? Bunun nedenlerine geçmeden önce şunu belirtmeliyim. Eğitimin amacı bir süreç dahilinde öğrencilere beceri ve olumlu davranış kazandırmaktır. Peki ama bu çocuklar ve aileleri neden acaba okul sürecini terk ediyorlar? Bunun en net ve doğru yanıtı liselerimizi üniversite sınavlarına o kadar bağladık ki öğrencilerin ve ailelerinin liselerden tek beklentisi üniversite sınav başarısı haline geldi.

Bu da sınav başarısı için “her yol mubahtır” kavramını doğurdu. Yani öğrencilerimiz yazımın başında da belirttiğim gibi okulunu, öğretmenlerini, dersi, okul sosyalliğini bir kenara bırakıp sınav hazırlığı ve sınav başarısı için okulu terk ediyor.

Üstelik bu süreç son 5 yılda sürekli gelişerek devam ediyor. Üniversite sınavlarında çıkan sorular okul müfredatından olmasına rağmen, yani okulda öğretmenin dersini dinlemeleri gerekirken, o dersi dinlemeyi ve okulda olmayı tercih etmiyor öğrenciler. Okullarda üniversite sınavlarında soru çıkmayan derslerden kaçıyorlar.

O derslerin yerine test çözmek için açık liseyi tercih ediyorlar. Okulda iseler Mart ayından itibaren rapor alarak okula gitmiyorlar.

Sayın Milli Eğitim Bakanı ve yöneticileri bu çok ciddi bir durumdur. Bu çocuklar liseye sadece üniversite sınavları için gitmemeli eğer öyleyse vay halimize. O zaman şu soru akla gelmiyor mu?

Biz üniversite sınavları için sadece test çözecek nesil mi yetiştiriyoruz?

Bugün Türkiye’de genç nüfusun en az 5 milyonu işsiz, bu işsizlerin ise bir milyona yakını maalesef üniversite mezunu… Siz gençlere ilerisi için gerek bilgi, yetenek ve beceri vermezseniz, sadece test çözmede başarılı olabilir ama hayatın sorunlarını çözmede sınıfta kalır.

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.