Takip Et
  • 29 Ekim 2021, Cuma

CUMHURİYET

Bugün 29 EKİM 2021 Cumhuriyet Bayramı. Cumhuriyetimizin 98.yılı kutlu olsun. 29 Ekim 1923’te 1921 Anayasasının 1. Maddesine ‘ Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir’ cümlesi eklendi. Böylece Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin gerektirdiği ‘kayıtsız şartsız milli egemenliği’ gerçekleştirmek için bu egemenliğin önündeki kayıt ve şartlar;

Bu topraklarda bağımsızlığa, ulusal birlik ve bütünlüğe, çağdaşlığa, laikliğe, akla ve bilime, özgürlüklere, fırsat eşitliğine, liyakate, kadın haklarına, meclisin ve hukukun üstünlüğüne, barışa ve demokrasiye sahip çıkmak Cumhuriyete sahip çıkmakla başlar. Cumhuriyetimi bağımsızlıkçıdır, bizim cumhuriyetimiz bir bağımsızlık savaşının kızgın ateşinde harlanmıştır.

Meclis başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 28 Ekim 1923 akşamı arkadaşlarına ‘ yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz’ demesiyle 29 Ekimde Cumhuriyet ilan edildi. Gazi Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhuriyet ilanını bu olaya indirgemek iki yüzeysel fakat yaygın yanılgıya yol açıyor.

-Ülke Cumhuriyete hazır değildi. Gazi bir imkanı nı yaratıp Cumhuriyeti ilan etmişti fakat yaşaması için sıkı tedbirler gerekecekti.

-Cumhuriyet bir gecelik ani bir kararla ilan edilmişti… Bu düşünceye de Osmanlı nostaljisi eşlik ediyor.

Cumhuriyet bizde de dünyada da evrimleşmenin eseridir. Tarihte mutlak krallıkların ağır sorunları, yeni arayışlara yol açmıştı. Bizde Namık Kemal, Ziya Paşa ve radikal Ali Suavi ana yasasıyla sınırlanmış, kuvvetler ayrımı yapılmış liberal monarşiyi, yani meşrutiyeti savunuyorlardı. Fakat Cumhuriyete de karşı çıkmadılar.

Hatta Ziya Paşa ‘Cumhuriyet fazilettir, Cumhuriyetlerde halkı birleştiren hükümdar değil, vatanseverliktir.’diye yazmıştır. Fransız ihtilalinden esinlenen bu görüşleri ‘yabancı fikirler’ diye yaftalamak yanıltıcı olur. 3. Selim ve 2. Mahmut’ da klasik saltanatın artık sorun çözme de yetersiz kaldığını görmüşler, yeni kurumlara ihtiyaç duymuşlardı. Bunun devamı tanzimat ve meşrutiyettir. Osmanlı modernleşmesinde genel düşünce İngiltere modeliydi, anayasa ve kuvvetler ayrılığı ile sınırlandırılmış bir ‘meşru saltanatın’ ‘birleşik krallık’ gibi birleştirici olması umuluyordu. Balkan harbi bu umutları maalesef söndürdü. Saltanatın son itibarını da padişah Vahdettin yok etti. Daha milli mücadele başlamadan önce; İzmir işgal edildiğinde İstanbul’da protesto mitingleri yapılıyordu. Bu sırada bir heyet padişaha gitti fakat kabul edilmedi. Heyette bulunan Halide Edip Adıvar şöyle yazar; ‘içimde Osmanlı hanedanının son günlerini yaşadıkları hissi hasıl oldu.’

Namık Kemal’den itibaren gelişen kültür toplumda ‘meclis, milli hakimiyet, milli irade’ gibi kavramları yerleştirmişti. Nitekim Milli Mücadeleyi Mustafa Kemal Erzurum ve Sivas kongrelerinde seçilen ‘heyet-i temsiliye’ yetkisiyle organize edecek, meşruluk temeli Büyük Milet Meclisi olacaktır. 1 kasım 1922’ de, muhafazakarların da oylarıyla mecliste saltanat kaldırıldığında adı konmamış Cumhuriyete geçilmişti zaten. Lozan’ dan sonra ‘yeni anayasa’ konusu gündeme geldi.meclis’ te Yunus Nadi Başkanlığında komisyon kuruldu. Basında nasıl bir cumhuriyet olması gerektiği tartışılıyordu. Hatta Ankara bu tartışmaları erken bularak Vatan gazetesi sahibi Hüseyin Cahit Yalçın’ı uyarmıştı. Cumhuriyetin ilanından bir ay önce Hüseyin Cahit’ in Tanin gazetesi manşet atmıştı.

‘Türkiye Halk Cumhuriyetinin yeni anayasası tanzim edilmiştir. Mebuslarda bu sisteme eğilim vardır.(26 Eylül 1923) tartışılan, Cumhuriyet değil, modeliydi. Hüseyin Cahit ve Ahmet Emin beyler Cumhurbaşkanının partiler üstü olacağı, kuvvet ayrılığına dayalı bir cumhuriyet istiyordu. Yunus Nadi ve Celal ile Suphi Nuri beylerin savunduğu ise geniş yetkili ve partili Cumhurbaşkanına ve kuvvetler birliğine dayalı cumhuriyetti.’

Cumhuriyetimiz uzun bir evrimin eseridir, evrimleşerek devam edecektir. Kuvvetler ayrılığı ve huhuk devleti ilkeleriyle bütünleşmek üzere değişimlerde devam edecektir, ilelebet payidar olacaktır. Ama son yıllarda bayram kutlamaları bazı kesimlerin Atatürk’ün bizzat kendisinin kurduğu diyanet işleri başkanlığı hutbelerde ne hikmetse cumhuriyetimizin kurucusuna bir Fatiha’ yı çok görmekte camilere bayrak asılmamaktadır. Atatürk’ e küfreden, keşke yunan galip gelseydi diyenleri; Diyanet İşleri Başkanı ziyaret etmekte, sanki Allah’ın günleri çuvala girmiş gibi ziyaretini 9 Kasım’ a yani Atatürk’ün ölüm yılını anmasına bir gün önceye denk getirebiliyor. Diyanet işleri Başkanlığı, bir genelge yayınlansa ve ulusal bayram günlerimizde camilere bayrak asılmasını sağlasa…

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş; ‘Camiler ümmetin yeridir. Camilere her milletten insanlar gelir. O yüzden bayrak asılması uygun değildir!’ diyerek karşı çıkmaktadır.

Cuma günleri okunan hutbesinde bayram nedeniyle Atatürk’le ilgili bir anma bir dua okunacak mı? Cuma günleri okunan hutbeleri tek elden hazırlayıp camilere gönderen diyanettir.

Bakalım bugün hutbesinde bayram nedeniyle Atatürk ve silah arkadaşlarından bahsedecekler mi?

Diyanetin kendi kurucusu Atatürk’le sorunu nedir? Doğrusu anlamış değilim, ama bunun büyük bir nankörlük olduğunu da biliyorum.

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.