Takip Et
  • 14 Mart 2014, Cuma

Aynalar Yolunu Kesti...

AYNALAR YOLUNU KESTİ…

Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;

İşte yakalandık, kelepçelendik!

Çıktınız umulmaz anda karşıma,

Davulun tokmağı indi başıma.

Suratımda her suç bir ayrı imza,

Benmişim kendime en büyük ceza!

Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme

Acı, hapsettiğin sefil gölgeme

Nur topu günlerin kanına girdim.

Kutsi emaneti yedim, bitirdim.

Doğmaz güneşlere bağlandı vade,

Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

Günah, günah, hasat yerinde demet

Merhamet, suçumdan aşkın merhamet

Olur mu, dünyaya indirsem kepenk,

Gözyaşı döksem, Nuhtufanına denk?

Çıkamam, aynalar, aynalar zindan

Bakamam, aynada, aynada vicdan

Beni beklemeyin, o bir hevesti;

Gelemem, aynalar yolumu kesti.

 

Yukarıdaki mısralar Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çok sevdiği şair Necip Fazıl Kısakürek’e aittir. Kısa bir süre sonra sayın başbakanın halka hitaben olmasa bile aynalar karşısında bu şiiri okuması mukadderdir.Zira artık cin şişeden çıkmıştır.

Askeri vesayetin bitirildiği,Türkiye’nin demokrasisinin güvenli sularında yelken açtığı tezi tatlı bir masaldı.Star gazetesinde yazan başbakanın danışmanı Yalçın Akdağan’ın “cemaat orduya kumpas kurdu” ihbarıyla birlikte gemiler açık denizlerden limanlara dönmeye başladı.Balyoz davasının mahkumiyetleri kesinleşmiş muvazzaf sanıklarının emeklilik işlemleri Genelkurmay Başkanı’nın kararıyla donduruldu.

Eski Genelkurmay Başkanı Silivri’den çıkışında basına verdiği demeçte “Hayatımın 26 ayını benden çaldılar, benim bu esaret döneminden kurtulmam bir başlangıçtır, devamı mutlaka gelecektir, bundan emin olun balyoz davasındaki bütün arkadaşlarımızında özgürlüğü yakındır. Be vicdansızlar sizde hiç vicdan yok anladıkta Allah korkusu da mı yok?” diyordu.

Kendisini müebbete mahkum eden kararın gerekçesi 15 günde yazılması gerekirken 7 ay boyunca yazılamamıştı.Belki de bilerek yazılmadı ardından gelecek beraat kararlarına zemin hazırlansın.Diğer sanıklar da Başbuğ kararını emsal gösterilerek salıverildi.İ.İçeride kalanlarda eninde sonunda aramıza katılıp, mücadelerine kaldıkları yerden daha büyük hınçla devam edecekler. Zira keser döner, sap döner bir gün gelir hesap döner o hesap gününün ışığı görünmüştür.

Askerler hesap gününü planlı bir şekilde beklemektedirler.Çünkü devlet mekanizmasının nasıl işlediğini onlar herkesten daha iyi bilir. Hükümetler devletin sadece bir organıdır, tamamını asla temsil edemez. Devlet, hükümet etmesine izin verdiği insanların attığı her adımı, aldığı her nefesi daima kayıt altına alır. Sırası geldiğinde hesap sorar Bir zamanlar Encümeni Danış diye bir söylenti çıkmıştı ama bir daha hiçbir şekilde duyulmamış ve ortadan kaybolmuştu.Devletler çağımızda çok ama çok geniş bir konsorsiyumlardan oluşur. Hükümetlerin bu karmaşık yapıya açtıkları savaşı kazanmaları mümkün değildir.AKP şimdilerde bütün suçu cemaatlerin, çetelerin üzerine atarak bu girdaptan kurtulmaya çalışıyor.Bunu kimse yemez.

Başbakanın Cumhurbaşkanlığı hayalleri daha şimdiden suya düşmüştür.Kendi koyduğu ve yakın zamana kadar arslanlar gibi savunduğu üç dönem milletvekilliği şartını kaldırmazsa tamamen açığa, düşeceğinden, partisi gereğini yapacaktır.

İşin garibi Erdoğan kendi Cumhurbaşkanlığı hayallerini yok ederken Abdullah Gül’ün şansını da zayıflatmıştır. 17 Aralık sonrası yaşanan olaylar halkın gözünde ikisinin birbirinden farkı yokmuş kanısı yaratmıştır.

Bu durumda sistem Cumhurbaşkanlığı için karşımıza yeni adaylar çıkarabilir.

Sadece tahliyelerle değil son MGK kararlarıyla belini doğrultan askerler Yüce Divan’da aklanacak olan İlker Başbuğ’u Cumhurbaşkanlığı sahnesinde görmek isteyebilir. Burada önemli olan İlker Başbuğ’un Köşk’e çıkması değil görkemli bir şekilde meydan okumasıdır. Devlet konsorsiyumu 26 aylık esaretin sadece onun hayatından çalınmış bir zaman dilimi olmadığını dosta düşmana göstermek durumundadır.

Peki İlker Başbuğ Cumhurbaşkanlığına aday olursa karşısında kim olabilir? Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, muhafazakar demokrat kimliğiyle Gül’süz ve Erdoğan’sız kalacak olan seçmene bir umut ışığı olabilir mi? Cevabı netleştirmek için 30 Mart’ın sonuçlarını görmemiz lazım, yani biraz daha yol almamız gerekli. Yalnız sezgilerim beni doğrularsa o zaman sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çok sevdiği şair olan Necip Fazıl üstadın Aynalar şiirini ayna karşısında o güzel sesiyle ve üslubuyla okumak için çok zamanı olacağı kanısındayım. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.