Takip Et
  • 24 Ocak 2020, Cuma

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

Güzel bir söz vardır, bize geçmişteki anılarımızı hatırlatır. “Geçmiş zaman olur ki hayal cihana değer, iyi değerlendirilmiş ise eğer…”

Bir de atasözümüz var çok sevdiğim: ‘Gençler bilse ihtiyarlar yapabilse…’

Eskiden: Çocuklar doğduğunda telefon başvurusu yapılırdı. (Telefon sırası 10-15 yılda gelirdi.) Telefonun ve radyonun üzerine dantel örtü konurdu. Gazocağı ve tel dolabımız vardı. Annem gazocağının fitilini değiştirirken sürekli söylenirdi. (Zira çok zordu)

Banyoda tuhaf uzun bir soba vardı, tuhaf bir yakacakla ısıtılırdı. Banyomuz kurnalıydı, hamam tasımız vardı. Naylon terlikler çıkmadan önce tuvalette takunya k bulunur ve herkesin ayağına olması için en büyük numara seçilirdi.

Okul kapısında ayva, şamtatlısı, macun şeker, susamlı şeker, pamuk helva, kestane satılırdı. 5 kuruşa ince bir dilim şamtatlısı alırdık. Renkli patiskadan dikilme beli lastikli külotlarımız vardı. Artık yünlerden örülen fanilalara, nazardan korunmamız için muska takarlardı.

Okul açılacağı zaman Sümerbank ayakkabıları alınır, çok sevdiğim modeller için de bayramı beklemem söylenirdi. Bayramlarda, kıyafetlerimiz ve yeni ayakkabılarımız baş ucumuzda dururdu. Bazılarımız koynuna alır, yatardı. Uyduruk oyuncaklarımız vardı. Hatırlı bir kişiden çok güzel bir oyuncak araba veya bebek geldiği zaman, bozulmaması için kaldırılır, bize verilmezdi! Biz ona o bize bakardık. İlkokulda büyük bir kurdale takardık. Ne kadar kabarık ve büyük olursa o kadar makbuldü.

Babalarımızın gömlek yakaları, bizim okul yakalarımız Pazar akşamları kolalanırdı. Genellikle herkes Pazar günleri yıkanırdı! Banyo kazanı merasimle yanar, herkes yıkandıktan sonra sıra çamaşırlara gelirdi. Filmler, sokak sokak dolaşan arabalardan duyurulur, sinemaların reklamı yapılırdı. Sokaklardan yoğurtçu, yorgancı, kalaycı, dondurmacı, eskici, bileyici geçerdi.

25 kuruşa bisiklet kiralar, “Şans, kader, kısmet, talih, niyet 5 kuuruuş” diye bağıran ilkel piyangocunun peşine Fareli Köyün Kavalcısı gibi takılırdık. Herkesin en güzel ve en büyük odası, misafir odası olarak tanzim edilirdi. Kapısı da kapatılırdı. Sonra da tüm aile küçük bir odaya tıkılınır hayat geçirildi.

Radyo en kıymetli eğlencemizdi. Orhan Boran ve Yuki kaçırılmazdı. Uğurlugil ailesindeki Arap Bacı’ya herkes hayrandı. İlkokulda okuma bayramı, herkes gösterilen metni okumaya çalışır, kimse de bayram etmezdi. Aşı olunacağı zaman tek iğne ile neredeyse koca sınıf aşılanırdı. Aıds henüz çıkmamıştı, eşsinsellik ise duyulmamıştı.

Okulda Kürt, Türk, Ermeni, Yahudi, köylü, şehirli bilmezdik. Kimse kimseye garip sorular sormaz, merak dahi etmezdi. Herhangi bir sebeple götürülen hediye paketini açmak, geleneklerimize aykırıydı, ayıptı. Misafir gidince ilk iş onu açmak olurdu. Misafirlikte ne kadar aç olursan olun, ikram tabağındakileri bitirmek de ayıptı, görgüsüzler hepsini yerdi. Dondurma, Mayıs sonunda çıkar, büyüklerimiz Temmuz’a kadar almamıza izin vermezlerdi.

Erkek çocuklar misket, kuka, bezden yapılmış topla futbol oynarlar; kızlar daha çok ip atlarlardı. Kız ve erkek çocukların en sevdiği oyun saklambaç ve 7 adet kırık testi parçasının üst üste konularak önce topla yıkılıp sonra tekrar dizilmesi suretiyle oynanan dalya diğer adıyla dombik oyunuydu.

Sokakta oynarken en sevdiğimiz yiyecek, bir dilim taze ekmek üzerine sana yağı ve toz şekerdi. Külotlu çoraptan önce tüm kadınlar jartiyer kullanır, yaşlılar, baldırlarına lastik takardı. Fotoğraflarda gülmek laubalilikti. Pek çok kişinin düğün resimleri cenaze törenlerini andırırdı. Ağır, vakur ve ciddi olmak çok önemliydi. Anneler, vapurda, trende, otobüste rahatlıkla bebek emzirirlerdi.

Çarşıda, pazarda anne ve babamızdan bir şey istemek ayıptı. Ancak sorulursa yanıtlardık. Canımız istediği halde çoğunlukla da red etmek durumunda kalırdık. Defter-kitap kaplama kağıtları ya mavi ya da kırmızı olurdu. Gazete kağıtlarından kese kağıdı yapar, undan yapılmış tutkalla yapıştırırdık. Bir maniniz yoksa annemler bu akşam size gelecek diye çocuklarla komşulara haber verdirilir, ancak bir teklif değil, bir kararın iletilmesi gibiydi. Bu soruya hayır demek mümkün değildi, adetlerimize göre ayıptı. Önemli bir program varsa (sinema, başka ziyaret vs.) derhal iptal edilir, aile telaş yumağına dönerdi. Ne demişler “Geçmiş zaman olur ki Hayali cihan değer…”

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.