Takip Et
  • 12 Mayıs 2017, Cuma

BUGÜN CANIM YAZI YAZMAK İSTEMİYOR

Haftaya iki can alıcı, kahrolduğum iki trafik kazası haberiyle başladık. Çok sevdiğim kardeşim Cem Ulucan’ın eşi Gülcan’ın trafik kazasında aramızdan ayrılışı diğeri ise Didimli kardeşim Aytaç Kurt’u aramızdan alan trafik kazasıydı.
Sözün bittiği yerdeyim. Acımı, üzüntümü ifadeye kelimeler yetersiz kalıyor. O nedenle bugün canım yazı yazmak istemiyor. Ses Gazetesi’nin köşe yazarı Şenol Babacan’ın benim hislerimi de aynen yansıtan, Gülcan Ulucan ile ilgili yazısını sizinle paylaşmak istiyorum.

 

ACILAR DENİZİ

Ben acılar denizinde boğulmuşum.
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını 
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni 
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını
 ***
Ölüyüm çoktan bir baksana gözlerime 
Gör, içimdeki cam kırıklıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle 
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
***
Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım tuzlu, sularım zehir, zemberek 
Baksana herkes içime dökmüş artıklarını
***
Bu karanlık bitse artık 
Bir ay doğsa 
Bir deli rüzgar çıksa alıp götürse 
Yılların içinde bıraktıklarını
(Ümit Yaşar Oğuzcan)


Bundan birkaç yıl önceydi. Nazilli Devlet Hastanesi Ortopedi Uzmanı dostum Op. Dr. Murat Muştu mesai arkadaşı Gülcan hemşirenin Cem Ulucan adlı bir gazeteci ile ciddi bir şekilde görüştüğünü ve Cem’in nasıl bir insan olduğunu araştırmamı rica etti.
Cem’i daha önce tanıyordum. Hayat dolu neşeli ve bir o kadar da babacan bir yapısı vardı.
Eş dost da aynı görüşteydi. Gülcan’a ve çocuklarına süper bir baba olacağı belliydi. Evlendiler.
Mutlulukları, Gülcan’ın her geçen gün daha çok parlayan gözlerinde, Cem’in hep gülücükler saçan çehresinden belliydi. İki çocuklu Gülcan yaşamı Cem’de… Cem’de Gülcan ve çocuklarında bulmuştu adeta..
Cem her görüştüğümüzde ‘’Benim küçük kız şöyle yaptı, benim büyük kız böyle yaptı’’ diye bahsederdi. Nehir ve Derin’i, Cem; Nehir ve Derin prensesler de Cem babalarını yürekten seviyorlardı. Ailenin yeni aldıkları arabanın plaka harfleri bile ND idi.
Geçtiğimiz perşembe günü Aydın Göz Hastanesi'ndeki basın toplantısında karşılaşmıştık Cem’le... Hafta sonunda akrabalarının düğünü için Eskişehir’e gideceklerini söylemişti can dostum.
Düğünde çok eğlendikleri, sosyal paylaşım sitelerinde paylaştıkları fotoğraflarından belliydi.
Pazar gecesi düğün bitiminde çıkmışlardı yola. Nereden bilebilirdi ki Pamukören yakınlarındaki mola yerine 5 km. kala kaza yapıp Gülcan’ın oracıkta can vereceğini... Alın yazısından kaçmak olmaz ki yıkılmıştı Cem, boynundaki ve belindeki kırıklara aldırmadan bir o yana bir bu yana koşuşturmaktan başka çare bulamadı.
Hani sözlerin bittiği, dudakların titrediği, için için acıdığı, başın zonkladığı anlar vardır ya bu çaresizlikle dolandı durdu sevdiğinin başında.
Bizler hemen hastaneye koşuştuk. Mesai arkadaşları, çaresiz gözyaşlarını siliyorlardı. 
Önce hafif yaralı Nehir ve Derin geldiler hastaneye, annelerini soruyorlardı yavrucuklar. Sadece uyuyor diyebildik. 'Ne zaman uyanacak' diye sormasalar bari diye yalvarıyorduk içimizden.
Sonra Cem geldi hastaneye . Boynu ve belinde kırıkları olmasına rağmen onun sadece içi acıyordu.
Derin nasıl? Nehir nasıl? diye titriyordu dudakları. Gitmeseydin be Gülcan! Ama gittin.
Cem artık Nehir ve Derin için yaşayacak. Emin ol, var olduğu sürece annelik şefkati dışında Nehir ve Derin asla bir eksiklik yaşamayacak.
Cennetteki güllere de can gerek… Cennet hiç gülsüz olur mu?
Gitmeseydin be Gülcan!
Artık gittin.
Bir gün gelecek
O güzel kızların mürüvvete kavuşup, çocuklarını Gülcan diye çağıracaklar. Belki kokunu duyamayacaklar ama canı gibi sevdikleri annelerinin adını kendi can parçalarında yaşatacaklar. 
Cem’in seni ömür boyu yüreğinde yaşatacağı gibi.
Rahat uyu ay yüzlü yengemiz...
Rahat uyu Gülcan hemşire...''
Yazı burada bitiyor ve benim tüm hislerime ayna tutuyor. Ben de buradan 'Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Allah kalanlara sabırlar versin' diyorum...
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge Gazetesi okurları...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.