Takip Et
  • 22 Ocak 2021, Cuma

QUO VADİS AMERİKA?

Amerikan rüyası, yeşil kart efsanesi, özgürlük ve demokrasinin kalesi diye bize tanıtılan Amerika’da neler oluyor?

Aslında Amerika’da olanlar aynı zamanda tüm dünyayı ilgilendiriyor. 1913’te başlayan birinci dünya harbinden sonra dünyayı İngilizler dizayn etmişlerdi. Ellerinde cetveller böldükleri ülkelerin sınırlarını çizmişlerdi. İkinci dünya harbinden sonra Amerika öne çıkmış, dizginleri ele almış dolar uluslararası para ünvanını almıştır. Altın karşılığı dolar basacaktı Amerika, bir müddet böyle devam etmiş ta ki atmışlı yılların sonuna doğru Fransız Cumhur Başkanı Charles de Gaulle altınlarını geri isteyince karşılıksız para bastığı anlaşılınca 1968 yılında Paris’te öğrenci hareketlerini başlattı Amerika… Biz üniversitede iken Amerika’nın bu yüzünü görmüş Karaköy limanına demirleyen 6.filo askerlerini “Go home yankee” diye protesto etmiştik.

Aradan 52 yıl geçmiş, o günden bu yana demokrasi götürüyorum diye ülkeleri bölmüş, milyonlarca çocuk ve sivilin kanına girmiş toplu ölümlere yol açmıştır.

ABD, 1945 yılından beri dünyanın idaresini elinde bulunduruyor. Nasıl idare ettiğinin yanıtı ise en kısa anlamıyla, dünyanın bugünkü hemen her bakımdan yaşanılmaz halidir.

Yeni kıtanın bu günkü sahipleri, İngiltere, Portekiz ve İspanya’dan buraya gelen kanun kaçaklarının çocuklarıdır.

İlk önce kanlı soykırımla Kızılderilileri yok etmişler, zencileri köleleştirmişler,(Kökler dizisini izleyin) sarı ırkıda sömürmüşlerdir.

Üzerinde oturdukları bu kan, gözyaşı ve zulmü unutturmak için ellerinde bulundurdukları emperyal gücü, büyük oranda propaganda amaçlı kullandılar.

Başta sinema (Hollywood) olmak üzere tüm iletim araçlarını bu işe tahsis ettiler; Amaçları zalimi mazlum, mazlumu, zalim olarak tanıtıp göstermek ve bütün insanları bu büyük yalana inandırmaktı.

Bunu başardılar ve böylece Amerika kabusunu, Amerika rüyası olarak kabul ettirdiler.

Amerika ile Türkiye 1950 yıllarında marşal yardımlarıyla tanıştı. NATO’ya girme sevdasıyla hiç alakamız olmayan bir harbe (Kuzey-Güney Kore savaşı) Mehmetçiklerimizi göndererek şehit ettik.

O zamanın Başkanı Rahmetli Başbakanı Menderes “Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız” diye övünüyordu.

Adnan Menderes Türkiye’yi küçük Amerika yapamadı ama, zaman Amerika’yı büyük Türkiye yaptı.

Televizyonlarda izliyorsunuz önce kongre binası basıldı, sonra yerlerde yatan Amerikan askerleri…

İletişim kanalları Trump’un tüm yazışmalarına yasak koydu. Nerde özgürlük, hani nerde demokrasi?

Avrupa’nın çeşitli milletlerinden oluşan kaçkınlar güruhu, savunmasız, biçare insanların üzerine yamyamlar gibi saldırdılar; zevk için insanları öldürüp dünyalarını başlarına yıktılar. Yerli halkın (Kızılderililer) kanlarını emerek, semirdiler ve devletleştiler. Aynı zulüm düzenine dünyayı sömürerek devam ettiler, halen de devam etmekteler…

Günümüzün yenilmez gücü de ABD idi. Herkese ve her şeye tepeden bakıyor, “Ben yaptım oldu”diyerek tüm dünyaya meydan okuyordu. ‘Amerikan rüyası diyerek göz boyadı’ gerçekte zorbalığın daniskasını tüm dünyaya dayattı.

Dünyanın dört bir tarafındaki tüm yıkımların, acı, kan ve gözyaşlarının ardında ABD’nin kirli eli ve “Madde in USA” gizli-açık imzası vardı.

Güç zehirlenmesine kapılan Amerika, kendi dışındaki dünyada yalanları doğru, alçakları yüksek, yatayları dikey, mazlumları zalim, vatan haini teröristleri masum siviller, ülkelerini savunan polis ve askerleri katil polis, askerleri işgalci diye yaftalayarak dünyayı da tüm bu kepazeliklere inanmaya, inanmasalar da bu şekilde kabule zorladı.

Kimse de delinin zoruna bak demedi, diyemedi. İkiz kuleleri bahane ederek “Müslüman ülkelere haçlı seferlerini başlattı. Ya benimlesiniz ya da bana karşısınız!” diyerek tüm dünya ülkelerine küstahça meydan okudu.

Başkan Trump’da “Golan Tepeleri İsrail’indir. Kudüs İsrail’in başkentidir.” diyerek Suriye’nin topraklarını İsrail’e verdi.”Venezuela’nın seçilmiş başkanı meşru değildir, onun yerine meşru başkan muhalefet partisi lideridir.” “YPG-PYD terör örgütü değil, İŞİD’e karşı savaşan ve vatanları savunan ve bizimde (ABD) her türlü silah ve mühimmat yardımında bulunduğumuz meşru örgütleridir.” “YPG, ABD’nin dostu ve kara kuvvetidir. O gibi bir çok boş sözler yumurtlarken, Allahın takdirine bakın ki ABD’nin dünyanın çeşitli yerlerinde dayattığı ve meşru ilan ettiği ayaklanmaların bir benzeri, bu kez “bumerang” gibi kendini vurdu.

ABD kongresi (Parlamento, senato ve Temsilciler meclisi) göstericileri tarafından işgal edildi. Dünyadaki bu tür ayaklanmaları “halk darbesi” olarak tanımlayan ABD,aynı şey kendi başına geldiğinde , olayı başkaldırı, bu kişileri’de “vatan haini” terörist olarak niteliyor.

ABD dünya da çalmadık kapı bırakmadı. Bir Arapça söylem var: (Men dakka dukka) onun gibi şimdi ilk kez kendi kapısı çalınıyor ve üstelik kapıyı çalanlar dışarıdan değil, kendi içinden…

ABD kongresinin basılması milat olup, ABD kalesi için nöbet borusunun baykuşlarca çalındığına işarettir.

ABD’nin başkenti de halk, dükkanlarının sokağa bakan yüzlerini tahtalara kapatmış, Herhangi bir terör eyleminin zarar ve ziyanından, mal ve mülkiyelerini korumaya çalışıyorlar.

Tüm dünyayı kendine gıpta ile baktıran ABD’ye ne oldu da bu hallere düştü, başkenti hayalet şehir haline geldi ?

Bu gördükleriniz sadece fragman asıl film geride... ABD’yi artık 79’luk Biden değil, mezardan Biden’in babası gelse kurtaramaz.

Zira “Rüya” diye yutturulan gerçeğin kabus olduğunu tüm dünya gördü!

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.