Takip Et
  • 27 Nisan 2018, Cuma

ALTININ GRAMI GENÇLERİN DRAMI

Çocuklarına, gençlerine bir bayram hediye eden bir başka ülke var mı?

23 Nisan’da gazetelerdeki resimlere baktım. Pırıl pırıl çocuklarımız gençlerimiz…

Yeter ki; gençlerimize eşit fırsatlar yaratılsın.

Gündemimizi siyasetin ötesine taşıyalım. Gençlerimizin girişimciliği, inovasyonu öğrenmesine yardımcı olalım.

Gençlerimizin hayal kurmalarına izin verelim. Gençlerimiz derken düğünlerin başladığı şu günlerde onların çok şikayetçi olduğu bir konudan bahsetmek istiyorum.

Bazı anne babalar düğün öncesi hazırlıklar esnasında akıl almaz biçimde davranıyorlar. Eskiden “iki gönül bir olunca samanlık seyran olur”du. Şimdilerde iki dünür bir olunca ortalık darmaduman oluyor!

Ömür boyu sürmesi beklenen bir mutluluk filminin daha ilk sahnesinde “bizim neyimiz eksik canım” cümlesiyle başlayan gerilim, “olmuşken en iyisi olsun” sözleriyle iyice tırmanıyor.

Oltaya yakalanan damat adayı “battı balık yan gider” misali filmi koparıyor fark etmeden…

Ve damat o noktadan sonra yan yan bile gidemiyor. Maddi durumu iyi olanlar için sorun yok. Ama durumu iyi olmayanlar için “biz bitti demeden bitmez” mantığıyla hazırlanan ihtiyaç listesi büyük sıkıntı oluyor gençlerimize…

Salonun halısı, mutfağın masası, yatağı bazası derken evler tepeleme eşyayla doluyor.

Sonra bir takı meselesi çıkıyor ki ortaya, hiç kafa takılmayacak gibi değil.

Kız tarafının gayet taraflı bir şekilde hazırladığı takılacaklar listesi, damat adaylarını adaylıktan çekilmeye bile götürebiliyor.

Evleneceğiz diye on yıllık kredi borcunun altına girenler var. Böyle bir şey olabilir? Benim aklım almıyor.

Hani eskilerin bir sözü vardır: “Düğün olur iki kişiye, kaygısı düşer konu komşuya.” El alem ne der kaygısıyla garip ve acayip insanlara dönüştük. Düğün hazırlıklarında yaşanan sorunların merkezinde gösteriş merakı ve el alem ne der var hep.

Oysaki evliliğin geleceğini belirleyen şey aldığınız eşya veya takı değil. Kişiye verdiğiniz değerdir.

Değer vermek için de para değil yürek gerekir.

Damatla ilgili ilk akla gelen “Evi, arabası, SSK’sı var mı acaba?” olmamalı. Çünkü evdeki mutluluk seviyesini para değil insanlık belirler.

Pırlanta gibi kalbi olan gençler, kıza pırlanta takamadı diye niçin başı önde gezsin? Bırakın ev kiralık, eşyalar eksik olsun. Yemeğe 300 kişi değil, 30 kişi katılsın. Takılar da varsın, dirseğe gelmesin.

Zira o çok önem verdiğimiz SSK aile saadetini kapsamıyor. Takılarının gramı da boşanma vakalarında ki dramı önlemiyor.

Mutlu yuva kurmak için tapu, takı, eşya veya sigorta değil, birbirini seven ve değer veren iki insan gerekli.

Parayı, pulu tamamen göz ardı etmek elbette mümkün değil. Ama ne yoksullar var ki eşini sultanlar gibi yaşatıyor. Bir de artık hepimizin alıştığı için normal gelen, aslında değil normal olması, hatta garip olan adetler var.

Takı merasiminde insanlar kuyruğa girince kameraman hemen yerini alıyor ve çekime başlıyor. “Gelinin dayısından, amcasından…” diye başlayan anonslar geliyor.

Takı törenini videoya çekmek nasıl bir adettir? Amaç güzel anılar biriktirmek mi, hasılatı artırmak mı?

Parası olmayan garibanlar “bir şey takamazsak ayıp olur” diye utanarak samimi arkadaşının düğününe gidemiyor. Kimisi sahte altına başvuruyor. Parası gram altına yetenler takı sırasında başı önde bekliyor.

Zaten iş amacından sapmış. Mesele yeni bir hayat kuracak gençlere destek olmaktan öte mekanik bir davranışa dönüşmüş durumda.

Başkasının düğününe giderken “onlar bize ne takmıştı?” sorusunun cevabına göre hediye belirlenmez. Bunun adı hediyeleşmek değil hesaplaşmaktır. Hiç kusura bakmayın!

Eğer gün gelir, onlar da bize takar diye bir şey takıyorsak da hiç takmayın!

Biz ömür sürmesi beklenen birlikteliğin ilk adımında aile büyükleri biraz daha makul ve akıllı davranmalı.

Eğer büyüklerin yüzü gülerse, gençler de güler. Ama daha düğün olmadan damatla gelinin aileleri kavgaya tutuşursa, o evlilikten nasıl bir mutluluk beklenebilir ki?

Evlilik hazırlıklarında anne babalar sahneden çekilsin artık. Eğer sahnede olacaklarsa da evlilik kurumunun muhasebecisi rolünden çıksınlar. Zorlaştıran değil, kolaylaştıran taraf olsunlar.

Sevgi umudu besler, umut düşünceyi, düşünce adaleti. Adalet özgürlüğü besler, özgürlük barışı, barış kardeşliği. Kardeşlik huzuru besler, huzur bütünlüğü, bütünlük takım oyununu. Takım oyunu geleceği besler, gelecek çocukları ve gençleri.

Sevgi ve umut dolu aydınlıklar çocukları ve gençleri besler.

Ne alıp alınmayacağına evlenecek kişiler karar versin. Saçma sapan adetler yüzünden kimse kimseyi imkanı olmadığı halde bir şeyler almaya zorlamasın.

Bırakalım, gençler rahatça ve en kolay yoldan girsinler dünya evine.

Eskilerin deyimiyle: “Onlar ersin muradına, biz çıkalım kerevetine…”

Hepinize iyi hafta sonları diliyorum sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.