Takip Et
  • 25 Temmuz 2014, Cuma

Hayat Bayram olsa...

Sevgili Denge okurları pazartesi günü yeni bir bayramı daha idrak edeceğiz. Öncelikle bayramınız kutlu olsun ve mutlu geçsin.

Bayramlar insanda etrafını mutlu kılmak için her türlü özveriyi seve seve, isteye isteye yapma duygusu uyandırır. Açıklaması zor, insanın mayasında var olduğu farz edilen duygu stoğunu, vicdan stoğunu dostluk, kardeşlik, akıl, insan ilişkisi, kan davasını unutma, düşmanını bile sevebilme stoklarının istiflendiği gözle görülmez, elle tutulmaz, gizli ambarların kapıları bayramlarda açılır.

Gece Ay, aynı Ay, gündüz Güneş, aynı Güneş, Dünya aynı Dünya, toprak aynı toprak, Kainat aynı Kainat… Dolayısı ile gün, aynı gün. Fakat bayramlar, “Gürültü patırtının ortasından şu birkaç gün içinde uzaklaş sessizce, sükunetle dolaş, sessizliğin içindeki huzuru bul ve onu yaşa, herkesle dost olmaya çalış, sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.” Duygusunu uyandırır.

Milli bayram ya da dini bayram farkı var mutlaka… Ancak kırk kapılı ambarlarda stoklanmış duyguların dışa vurmasında bayram günleri, kilidi açan anahtar oluveriyor.

Bayram kilidi açan çilingir gibi bir anahtara dönüşüveriyor.

İnsanın içinde şöyle bir düşüncenin çiçeklenmesine bahçıvanlık ediyor. Bağışla ve unut. Başkalarına kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle ve anla insanları, çünkü herkesin öyküsü kendince önemli ve kıymetli hani hayatım roman olur derler ya, işte öyle…

Yalnız yapmayı düşündüğüm projelerin, planların değil bugüne kadar başardıklarının da tadını çıkar. Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmiyorsan eğer, sever gibi yapma. Çevrene, tanıdıklarına önerilerde bulun fakat asla hükmetmeye kalkma, insanları yargılarsan onları anlamaya, kavramaya, sevmeye, sarılmaya zamanın kalmaz.

İnsanlığın sevgi konusunda yüzyıllardır öğrenebildiği bir çöldeki tek bir kum taneciği bile değildir. İnsan eğer insanlığın üstüne çıkamazsa çok adi ve iğrenç yanı hemen açığa çıkar. Bayramlar insanların adi, iğrenç, dayanılmaz, kaprisli yanlarını siyah bir perde gibi örtüyor, gizliyor.

Bayramlar, kirlenmiş, çürümüş, bencilliğe ve iğrençliğe batmış insanı arıtmak için dini ahenk ve rahmet aşılaması da yapıyor. Çürümüş, kirlenmiş insan bile, “Bundan 2000 yıl önce bir tapınak üzerinde yazıldığı gibi, hayatta kaybedebilirsin, fakat kaybetmeyi ahlaksızca bir kazanca tercih et. Kaybetmenin acısı bir an fakat ahlaksızca kazanmanın acısı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır, galip sayılır doğru yoldaki mağlup misali…

Bu dünya da bırakacağın en büyük miras doğruluk ve dürüstlüktür.

Ya da Konfüçyüs’ün dediği gibi, zenginlik ve şeref herkesin istediği şeylerdir. Eğer bunlar doğru yolda kazanılmazsa, pek çabuk kaybedilir.

Fakirlik, garibanlık, yoksulluk, düşkünlük insanların kendine konduramadığı, istemediği ve nefret ettiği şeylerdir. Eğer insanlar dürüst davranmazlarsa bunlardan kendilerini sıyırmalarının,soyutlamalarının imkanı yoktur, diye düşünmeye başlıyor.

İçi kirli insan, içi temiz insan bayramda fark gidiyor, kayboluyor.

İnsanlar birbirlerine sarılıp, birbirlerinin bayramını neşe, mutluluk içinde kutluyorlar. Bayramlar, insanın mayasında olduğu varsayılan duygu stoğunu, dostluk, kardeşlik, akıl, insanlık, kan davasını unutma, düşmanını bile sevebilme stoklarının istiflendiği kırk kapılı sevgi ambarlarının kilidini açan anahtar. Hayatınız bayram gibi olsun.

Geçmiş ve gelecek bayramlarınız kutlu olsun. Eviniz, aileniz neşeyle dolsun.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.