Takip Et
  • 6 Aralık 2019, Cuma

GAZETECİLİĞE DAİR KAFAMDA DELİ SORULAR

Bu köşede zaman zaman gazeteciliğe dair ve Türkçeye dair yazılar yazıyorum. Mesleğe yeni başlayan gençler belki okurlar diyerek.

Geçenlerde gazeteciliğe dair neler yazmışım diye şöyle bir baktım geçmiş yazılarıma işte manşetler: “ Gazetecilik temas ve mesafe mesleğidir. Dilimin ucunda kelimeler, gazetelerin sonu geliyor mu? Yeni sistem gazetecilik. Gazetecilik bu değil beyler. Okumak üzerine. Türlü çeşitli gazetecilik! Yazım yanlışları. Gazete, dergi, kitaplar ve biz. Basın kan kaybediyor mu? Yazılı basının sonu geliyor mu? Gazeteci olayları yok sayamaz. Gazetecilik ve tetikçilik. Anlatım gücü ve gazeteciliğe dair basın bayramı.”

Yukarıda başlıkları verdiğim tüm yazılarım Denge arşivinde bulunup okunabilir. Dilerim yerel basındaki genç arkadaşlarıma yardımcı olur.

Zaman zaman gazetecilikle ilgili güzel köşe yazıları okursam onları da bu köşeye taşımak istiyorum. İşte ilk yazı değerli kardeşim Mine Söğüt'ten:

“Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan nasıl emin olabilir? Basın kartı aldığında mı

Bir meslek sendikasına ya da derneğine üye olduğunda mı?

Kendisinden tecrübeli gazetecilerin takdirini topladığında mı? Okurun güvenini kazandığında, onayını aldığında mı? Basın ahlakına harfi harfine uyduğunda mı? Mesleğin kurallarını kendi çıkarlarının çok üzerinde tuttuğunda mı? Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan emin olabilir?

Yapma denileni yaptığında mı? Yazma denileni yazdığında mı? Sorma denileni sormakta inat ettiğinde mi?

Bunları yaptığı için işten atıldığında mı? Bunları yaptığı için iktidar tarafından kara listeye alındığında mı? Bunları yaptığı için gazetecilikten başka işlerde çalışmak zorunda kaldığında mı?

Bunlara rağmen bir de okur tarafından kolayca unutulduğunda mı?

Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan nasıl emin olabilir?

Zamanın her türlü rüzgarına kendini bırakabildiğinde mi?

İlkesiz olmayı içine sindirdiğinde mi? Her devrin adamı olmayı becerdiğinde mi? Gazetecilik adına tetikçilik yaptığında mı? Gazetecilik adına komisyonculuk yaptığında mı?

Gündemi gerçeklere değil birilerinin ihtiyaçlarına göre, güdümle belirlediğinde mi? Gazetecilik adına kendisinden talep edilecek her şeyi yapabilecek tıynette olduğunda mı?

Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan nasıl emin olabilir?

Meslek ilkelerini hiçe saydığında mı? Kendi çıkarlarını her koşulda kolladığında mı? Kendi yarattığı bir ahlaksızlığa ahlak diye pazarladığında mı?

Bu haline rağmen okurun aklını alabildiğinde mi? Bu haliyle iyi para kazanabildiğinde mi? Patronun gönlünü yapabildiğinde mi? İktidarın gözüne girebildiğinde mi? Yerini hep sağlam tutabildiğinde mi? Tüm bunları yapmasına karşın okur tarafından hala muteber sayıldığında mı? Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan hiçbir zaman emin olamaz. Sonra bir gün…

Dünyanın gözünü diktiği bir uluslararası buluşmada bir devlet adamı ülkesindeki gazetecilikle ilgili tuzak bir soru sorar… Bu tuzak soruya oradaki tüm gazeteciler ve politikacılar düşüverir… Hatta cevap verir, hatta gülüverir.

Bu cevap üzerine bir alaycı soru daha gelir. O alaycı soruya da cevap verilir. Tüm bunlar “One minute” içinde oluverir. Hiç kimse çıkıp da “One minute” ya da “Hop” falan demez.

Böylece bu ülkedeki gazetecilikle ve devletle ve politik hassasiyetlerle ilgili gerçekler kayda geçer ve o gerçekler bir kez daha tüyler ürpertir. Ve gazeteci, kim değildir tartışması yeniden ülkenin gündemine gelir.

Sonra boşlukta başka bir soru belirir. Bir devlet başkanı, o devletin, o devletin başkanının kendisi olduğundan gerçekten eminmidir?

Aklımda böyle deli sorular…

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.