Takip Et
  • 24 Nisan 2020, Cuma

ONBİR AYIN SULTANI

Bugün Ramazan ayının ilk günü aynı zamanda Ramazan ayının ilk Cuması…

1982 yılından 2006 yılına kadar tam 24 yıl aralıksız oruç tutmayı ve namaz kılmayı Allah’ım bana nasip etti. 2006 yılında şeker ve tansiyon nedeniyle bu görevimi yerine getiremedim, nasip bu kadarmış.

Ramazan, insanı özünden kavrayan, bireysel ve toplumsal planda değişim ve dönüşümü kolaylaştıran bir zaman diliminin adıdır. Üç ayların girişi, kandil günleri Ramazan’ın habercileridir. Ramazan yaklaştıkça, farklı bir iklim kuşatır Müslümanları. Tatlı bir heyecan dalgası, tatlı bir telaş ister istemez kendi varlığını hissettirir. Bir buçuk milyar Müslüman, bu bir aya farklı bir gözle bakar. Ramazan, rahmet, mağfiret ve bereket ayı olarak bilinir. Ramazan, Hz. Muhammed’in ifadesiyle “Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapatıldığı” bir aydır. Oysa, salt “Zaman” kavramını merkezi alarak düşünecek olursak Ramazan’ın Ay Takvimi’nde yer alan 12 aydan birisinin adı olduğunu görürüz. Bir zaman diliminin, başka bir zaman dilimlerinden farkı, insanın ona yüklediği anlam sayesinde olur. Bu bakımdan, Ramazan günlerini farklı kılan birtakım ciddi nedenlerin olması gerekir. Daha açık bir ifadeyle, Ramazan’ı farklı kılacak olan biziz. Eğer bizler, bu zaman zarfında gerçekten “Anlamlı” denilebilecek işler yaparsak, enerjimizi Kur-an’ın ifadesiyle “Salih amale” iyi işlere dönüştürmeyi başarabilirsek bu zaman dilimi, hayatımızın en güzel zaman dilimi olabilir. Daha da ötesi, bundan sonraki hayatımız da Ramazan tadında geçebilir. Ancak, insanlarla ilgili her şeyin temelde “Farkındalıkla” ile ilgili olduğunu hemen hatırlamalıyız.

Kur’an, Ramazan’la ilgili farkındalığı bilinç düzeyine taşımak için iki önemli hususa dikkat çeker: Birincisi; Ramazan, Kur’an’ın insanla buluştuğu zaman dilimidir. Kur’an’ın “Bin aydan daha hayırlı” olduğunu belirttiği Kadir Gecesi, Ramazan’ın gecelerinden birisidir. Kadir Gecesi’ni bu denli önemli ve anlamlı kılan, Kur’an’ın o gece insanlığın dünyasını aydınlatmaya başlamasıdır. O zaman, şu gerçeğin altını çizmekte fayda vardır: Ramazan’ı anlamlı kılan Kur’an ise, hareketle değer üretebildiği kadar bu güzel günleri kendisi için daha anlamlı ve yararlı hale getirebilir. Daha açık bir ifadeyle, Müslüman, Kur’anı anladığı kadar Müslüman olabilir.

Ramazan’ı anlamlı kılan ikinci husus “Oruç’tur”. Yüce yaratıcı, bu aya ulaşanların oruç tutmalarını istemektedir. Yani, oruç Müslüman için farzdır. Bu husus, Bakara Suresi’nin 183 ve 184. Ayetlerinde şöyle belirtilir: “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sayılı günlerde size de farz kılındı ki, Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için hayırlıdır. Bu ayet, Ramazan’ı anlamlı kılan ”Oruç’un” İslam’dan önce de bilindiğini ve tutulduğunu gösterdiği gibi, oruçla birlikte, Müslüman insanın sorumluluk bilincinin gelişmesi gerektiğini de ortaya koymaktadır.

Ramazan’la ilgili keşif yolculuğu daha işin başında bizi “Zaman” ve “Sorumluluk” gibi iki önemli kavramla karşı karşıya getirmiştir. Şimdi biraz daha meseleyi yakından kavramaya çalışalım: Zaman. Biz farkında olsak da, olmasak da, değerlendirsek de, değerlendirmesek de, avucumuz içinden kayıp gitmektedir. İnsanoğlunun hiç düşünmeksizin tükettiği bir sermayedir zaman. Oysa, insan olmanın temelinde kendi varlığının farkında olmak yatıyorsa, kendini inşa etmenin temelinde de, zaman konusunda duyarlılık yatmaktadır. Zaman bilinci gelişmemiş kişilerin, enerjilerini salih amale dönüştürmelerini beklemek elbette doğru olmaz. Zira, insanın kendi varlığının farkında oluşu, zamanın ve mekanın farkında oluşuyla birlikte mümkün olmaktadır.

İnsanın kendi varlığının farkında oluşu, onu ‘Tanrı’nın farkında olmaya götürür. Boşa dememişler: “Kendini bilen Rabbini de bilir” diye. Gerçekten de kendini bilmek en büyük erdemlerden birisidir. Koca Yunus: “İlim, ilim bilmektir; /İlim, kendini bilmektir. /Sen kendin bilmezsen, bu nice okumaktır?” derken, gerçeğini en güzel şekilde özetlemiş olmaktadır.

Diyoruz ki, Ramazan’da birlikte yapacağımız keşif yolculuğu, öncelikle kendimizi, bizi, insan gerçeğini işaret etmektedir. Ramazan, insanın kendini tanıması, anlaması için mükemmel bir fırsattır. Kendini bilen, ister istemez Yüce Tanrı’yı da bilmek isteyecektir. Ancak, bütün keşif yolculukları, çetin geçer. Eğer engellerin aşılmak için var olduğunu bilirsek, hiçbir şey bizi, hakikate ulaşmaktan alıkoyamaz. Hasan Hüseyin Yolcu şiirinin son kısmında şöyle söyler: “Derim ki sana Nehirler boyunca git! Nerelerde ve niçin durgundur nehirler, nerelerde ve niçin hırçındır nehirler, nerelerde ve niçin mendereslidir, nerelerde ve niçin çağlayanlı ve de çavlanlıdır nehirler, gözlerinle gör, duy kulaklarınla! Gör ve duy ki, nasıl varır nehirler denizlere! Derim ki sana: Denize varmaktır amacı nehrin, denize varmak, ey yolcu!” (Acıyı bal eyledik) kitabından.

Evet, şairler gerçekleri bir başka güzel anlatıyorlar. Keşif yolculuğu, emek isteyen, var olmak cesareti isteyen bir yolculuktur. Hayırlı yolculuklar…

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.

Yazarın notu:

Bu yıl Ramazan ayına coronavirüs nedeniyle mahzun ve üzgün girdik. Sanıyorum ki öylede bitireceğiz. Hepinize hayırlı ramazanlar dilerken sağlıklı kalın, evde kalın diyorum. Hayat eve sığar. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.