Takip Et
  • 15 Nisan 2022, Cuma

ATLARI DA VURURLAR!

1518 yılında Fransa'nın Strazburg şehrinde ortaya çıkan bu olay Frau Troffea adlı bir kadının, kendisinden başka kimsenin duymadığı bir müzik eşliğinde sokakta dans etmeye başlamasıyla patlak verir. İleriki bir hafta içinde kendisine 34 kişi daha eşlik etmeye başlar, bir aya varıldığında ise dans edenlerin sayısı 400'e ulaşmıştır. İşte bu 400 kişi dans etmekten kanayan ayakları kendilerini taşımayana dek eylemlerini sürdürmüş. Onlarcası kalp krizi, yorgunluk ve muhtelif sebeplerden dolayı ölmüştür.

Tarihçiler, psikologlar ve bilim adamları bu gizemli olaya bilimsel ve adli bir açıklama getirebilmek adına vaka üzerinde derinlemesine bir araştırma yapmışlardır.

Uzunca bir süre revaçta olan teori şu yöndedir; Bu, nemli çavdar saplarında oluşan bir çeşit küfün, tüketilen ekmeğe karışması nedeniyle ortaya çıkan toplu bir ruhsal bozukluk vakasıdır. Gerçekten de bu durum şiddetli sarsılma, delirme ve aşırı titreme halinde kendini gösterebilir. Lakin bu teoriye itirazları olanlar bu ve benzeri ve vakaların kayıtlarında şiddetli sarsılma semptomuna rastlanmadığını öne sürerler. Bir diğer teori ise şöyledir; Salgınlar, dini kaygılar ve yarattığı depresyon hali neticesinde ortaya çıkan kitlesel bir hezeyan halinden başka bir şey değildir. Çünkü salgınlar, İncil'de bahsedilen felaket senaryolarının sürekli ve ard arda vuku bulduğu bir dönemde ortaya çıkmaktadır. Kuraklık, sel, deprem vb… Bu da insanlarda tanrının günahkarları cezalandırmak adına tüm bu felaketleri insanlığın başına musallat ettiği gibi hezeyana neden olmuştur.

İnsanlar da bir çeşit ruhani trans haline düşmüşlerdir. Büyük bir ihtimalle dans ederken amaçladıkları şey, bu yolla Aziz Vitus’ u yardımlarına çağırmaktır. Zaten Aziz Vitus gününde Aziz Vitus heykeli önünde dans etmek bu coğrafyada oldukça eski bir gelenektir.

Yukarıdaki olayı okuyunca yıllar önce izlediğim bir filmi anımsadım; Atları da vururlar.’ Yönetmen: Siydney Pollaek, senaryo: James Poe, oyuncular: Jane Fonda-Michael Sarrazin, orijinal adı; They Shoot Horses, Don't They? yapım yılı: 1969

1929-1930'lu yıllarda ABD'de büyük ekonomik buhran hüküm sürerken fakirlik ve çaresizliğin pençesindeki işsiz milyonlarca insanlardan biri de Gloria Beatty (Jane Fonda)’dir. Sürekli Hollywood hayalleri kuran, geçmişte hep aldatılmış, gençlik yılları çok gerilerde kalmış hayalperest ve tatminsiz bir kadın olan Beatty uğradığı sayısız ihanetlerden birinin sonucunda intihara teşebbüs etmiş, hastanede yatarken eline geçen bir dergide büyük para ödüllü bir dans yarışmasının ilanını görmüştür.Bu yarışma o yıllarda kitlelerin dikkatini ekonomik buhrandan başka yönlere çekmek için için yapılan sayısız çılgınlıklardan sadece birisidir. Sıradan bir yarışma değildir bu, bir maratondur adeta. Arada verilen çok kısa molalar haricinde yarışma haftalarca hatta aylarca sürecek, en son ayakta kalan çift yarışmayı kazanacaktır.

Ödül o yıllar için küçük bir servet sayılabilecek bir miktar olan 1500 dolardır. Yarışma tabii ki radyodan da naklen yayınlanacaktır Gloria partneri olarak film yönetmeni olma hayalleri kuran bir aylak olan Robert Syverton (Michael Sarrazin)’i seçer. Diğer yarışmacılar ise yaşlı ve bıkkın bir bahriyeli olan Harry Kline (Red Buttons), gebe bir çiftçi kızı olan Ruby (Bonnie Bedelia) ve onun kocası James ve gözü yükseklerde bir aktrist olan Susannah'tır. Tabii bir de kendi çıkarları için yarışmayı manipüle eden şikeci antipatik sunucu Rocy vardır. Yarışma ikinci ayına girdiğinde yarışmacılar arasında esen kuşku, belirsizlik ve güvensizlik rüzgarları olayları kontrolden çıkarır. Bu eziyetli maraton Gloria’nın zaten dengesiz olan ruh halini iyice bozmuştur. Her geçen gün umutsuzluğu daha da artan Gloria çevresine karşı daha saldırgan olur. Partneri Robert’tan yaşadığı bu ızdıraba son vermesi için kendisini vurmasını ister. Zaten sakatlanan ızdırap çeken atları da bu şekilde vurmuyorlar mı? Zira kendisi de dans ederken ayağını incitmiştir… Film Horace Mc Coy’un 1935'te yazdığı Roman'dan, yazarı öldükten sonra filme alınmış oskar dahil bir çok ödül almıştır.

Yakında Türkiye’de de dans edenleri görürsek şaşırmayalım diye konuyu yazıya döktüm,

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları

Yazarın notu: Değerli yazar dostum Ergün Poyraz'a yapılan saldırıyı şiddet ve lanetle kınıyorum. Değerli hemşehrimize geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.