Takip Et
  • 2 Nisan 2021, Cuma

YAŞAMA VE YAŞLANMAYA DAİR

Çok ileri bir tarihte

Çok yaşlı olarak

Sessizce ayrılmalıyım

Kimseye pek gözükmeden

Ve kimseyi rahatsız etmeden.

 

Masamın üzerinde

Dünden kalan işler

Tamamlanmamış yazılar

Okunmayı bekleyen kitaplar

Ve anılar ve umutlar.

 

Filleri kuyruğundan çekerek

Tepeleri aşırtmaktı görevim

Günler bitti filler tükenmedi

Ben elimden geleni yaptım

Gerisini siz tamamlayın.

 

Boşa geçmedi hayatım

Daha fazlası olabilirdi ama

'Buna da şükür' demeliyim

İşte sevgili dostlar

Ben böyle veda etmeliyim.

İsmail Cem, New York, 1995

Geçenlerde okudum "Yaş almak ile yaşlanmak arasında bir fark yok" demiş Şevval Sam...

Bal gibi de fark var. Yaşlanmak, derin bir can sıkıyor yaş almak göğüs kabartıyor... Yaşlanmak derin bir ahh çektiriyor yaş almak "Geç karşıma sana tecrübelerimi anlatayım" dedirtiyor. Yaşlanmak, "Dipsiz bir karamsarlık yaratıyor" Yaş almak umut veriyor. Yaşlanmak, "Bizden geçti dedirtip sosyal hayatı sıfırlıyor, yaş almak "Her yaşın ayrı bir güzelliği var" şarkısını söyletiyor. Yani çok önemli: Yaş almak ile yaşlanmak" arasında çok fark vardır diye düşünüyorum. "Sanıyorum merdiven yapımlarında giderek daha sert malzeme kullanılıyor; Eskisine göre hem basamakları çoğalttılar hem boylarını yükselttiler. Her şeyden öte ikişer ikişer çıkılmaz oldu, tek tek çıkmak zorunda kalıyor insan. Bir de yazıları küçülttüler her ne hikmetse, burnumu gazeteye dayamak zorunda kalıyorum iki satır okumak için. Geçen gün avucumdaki bozuklukların üzerinde kaç kuruş yazdığını görmek için gün ışığının kuvvetli geldiği yöne yürüdüm. Hani gözlük kullanmayayım, yanımdakine okutayım gazeteyi diyorum ama insanlar o kadar alçak sesle konuşuyorlar ki okuduklarını da tam anlamıyorum ne okuduklarını.

Her yer eskisinden daha uzak sanki. Evden durağa olan mesafe iki katına çıktı neredeyse. Önceleri hiç fark etmediğim bir de yokuş varmış evle durak arasında. Vapurlarda vaktinden önce kalkar oldu şimdilerde. Hani koşmanın da anlamı yok nasıl olsa benden önce halat alıyorlar.

Kumaşlar da eski kumaş değil. Kısa sürede dar geliyor, ne giysem. Ayakkabı bağları kısaldı mı ne giderek erişilmez oldular. Havalar bile tuhaflaştı, kışlar daha soğuk, yazlar daha sıcak.

 

Tatil beldeleri bu kadar uzak ve zahmetli olmasa yolculuk da yapacağım. Kar bile ağırlaştı, eskisi gibi kolay küreyemiyorum. Kapı pencere çerçeve imalatında da değişiklik yaptılar sanıyorum, daha sert cereyan yapıyor karşılıklı açtığımda. İnsanlar da sanki ben onların yaşındayken göründüğünden çok daha genç gibiler. eski okul arkadaşlarımla üniversitede bir buluşma günü ayarladık, hayretler içinde kaldım bebek yaşta öğrencileri görünce. Ama itiraf etmeliyim ki bizim zamanımızdan çok daha terbiyeli yetiştiriliyorlar. Birkaçı bana "Beyefendi" diye hitap etti. Hatta aralarından biri caddede karşıdan karşıya geçmeme yardımcı oldu. Fakat buna mukabil hayret ediyorum yaşıtlarım benden çok daha yaşlılar... Tamam bizim jenerasyona yaşını başını almış gözüyle bakılıyor ama bunaklıklarına ve takıla topallaya yürümelerine ne demeli? Aynı akşam üniversitenin barında bir sınıf arkadaşlarıma rastladım. Nasıl bir değişim geçirmişimse artık beni tanıyamadı bile!!

Yukarıdaki yazıya Philippe Noiret'ten Mehmet Teoman çevirdi. Yazımıza Jerge Luis Borges'in bir şiiri ile son verelim istiyorum:

Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,

İkincisinde daha çok hata yapardım.

Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.

Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,

Çok az şeyi

Ciddiyetle yapardım.

Temizlik sorun bile olmazdı asla.

Daha çok riske girerdim.

Seyahat ederdim daha fazla.

Daha çok güneş doğuşu izler,

Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.

Görmediğim bir çok yere giderdim.

Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.

Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.

Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım.

Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.

Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.

Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.

Hiçbir yere yanında su, şemsiye ve paraşüt almadan,

Gitmeyen insanlardandım ben.

Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.

Eğer yeniden başlayabilseydim,

İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.

Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.

Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,

Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.

Ama işte 85'indeyim ve biliyorumn...

ÖLÜYORUM....

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.