Takip Et
  • 1 Ocak 2016, Cuma

Gazetecilik bu değil beyler

Gerek iletişim fakültelerinde okuyan gerekse gazeteciliğe heves eden gençlerimize yol göstermek amacıyla yazdığım yazılar var. Bunlardan birisi “gazetecilik temas ve mesafe mesleğidir.” Yazımı iyi incelesinler. 'Gazeteciyim' demekle gazeteci olunmuyor. Gazeteci, gerçekleri araştıran, didikleyen ve onu tarafsız şekilde halka yansıtan muhabirdir, yani haber verendir. Gazetecilik, bir aşk mesleğidir. Çoğu zaman karşılıksız gibi gözüken, bir nevi kara sevdanın adı. Ancak; bir karşılığı var elbet. Hem de en beklenmedik anda çıkıveren, tam da yaptıklarınızın boşuna olup olmadığını sorgulamaya başladığınız anda, içinde umutlar filizlendiriveren, önünüze güzellikleri koyuveren bir uğraşın, mücadelenin adı; gazetecilik. Gazeteci kendinden emin olunan, zarar vermeyen kişi olmalıdır. Ve elbette ki; haber veren, haberi doğru veren, olayların arka planına inebilen, yönetilenden yana tavır koyabilen, muhalif olabilen kişidir gazeteci. Septisizme varmayan şüphecilik, tecessüse varmayan araştırmacılık, aptallığa varmayan cesaret gazetecinin vasıfları arasındadır. Buna karşın mesleğin giderek kirlendiğini, toplum nezdinde güvenirlik sorunu yaşadığı, yazdığından değil, yazmadığından geçinen türedi habercilerin varlığı, sağdan soldan kamplaşmaların yaşandığı, örgütlenme sorunlarının baş gösterdiği yakın bir gerçektir.

Gazetecinin, gazete, radyo, televizyonun ve gazeteci meslek örgütlerinin özgünlük ve özgürlüklerini koruma adına ekonomik özgürlüğe sahip olması tespitini ortaya koymak zorundayız. Siyaset ve ticaretin tahakküm iştahasına karşı koyamayan, teğet olmak zorunda olan mesafeyi korumayarak, hayat alanına müdahaleye açık bir mesleğin topluma ışık olması, önden yürümesi mümkün değildir.

Güzel fakat tuhaf işimiz var, gazetecilik! Birinden aldığın haberi diğerlerine duyurmak, sızdırmak, sızdırıyor gibi yapmak, birilerine 'anlat sen yazmayacağım' diyerek kandırmak, dedikodudan beslenmek, 'kötü' ve acımasız olmak temel kurallar haline geldi. Köşe yazanlar mesela, kendilerini gazeteci zannediyor. Ekranda birkaç saniye görünenler 'program yapımcısı' diyor kendine. Salt dedikodu üzerine kariyer yapanlarsa 'duayen…' Tuhaf, dedim ya. Dostluk, arkadaşlık pek yok, arkadan konuşma pek bol. En sevip güvendiğim, hayran olduklarım da bu meslekten, yüzüne bakılmayacaklar da. Yüzünüze gülüp arkanızı dönmeden kuyunuzu kazanlarla aynı masada oturmak ve kimi zamanda sohbet etmek zorunda kalıyorsunuz. Ego hem şişik hem yerlerde! Gelgitlerle, paranoyarla dolu bir hayat. İletişim fakültelerinde okuyan kardeşlerime söylüyorum:

“Aşkla yapacaksanız, haberci vasıflarına sahipseniz gazeteci olun. Yazı yazmayı ve okumayı nefes almak gibi görüyorsanız elinize kalem alın. Sorumluluk bilincine sahipseniz, değer yargılarınız varsa ve yaptığınız her haberde ve yazdığınız her yazıda, bahsi geçen kişiyi ailenizden biriymiş gibi içselleştirebiliyorsanız gazeteci olun…"

Öyle olmak zorunda, işimi o kadar çok seviyor ve önemsiyorum ki, berbat yazılarla, olmadık fikirlerle, bilgisiz, donanımsız kişilerle aynı kefeye konmak insanın canını acıtıyor. Saygı duyduğunuz biri, an geliyor sizi öyle bir harcıyor ki kalakalıyorsunuz! Aynı işi yaptığınız ve ona da 'köşe yazarı' denen biri, bakıyorsunuz ilkokul öğrencisi düzeyinde bir yazıyla ulusal bir gazetenin ikinci sayfasında yer buluyor. Gazeteyi 'Pıtırcık İlkokulu'nda dağıtmadıkları için tuhafıma gidiyor tabi. İşin bir de “yazılana hörmet” kısmı var ki, o daha da acı. 'Kar beyazdır' başlıklı yazılara hayran okuyucu, sanırım en tehlikelisi.

"'Aman Allah'ım kar beyazdır' mı dediniz, aman da ne kadar doğru söylediniz” diye methiyeler düzüyorlar. E kardeşim düne kadar “Pembe” miydi? Bilemiyor ve şaşırıyorum, yeni yıl için mesleğimizin kutsanmasını, temizlenmesini, akıllanmasını, aklanmasını, huzura kavuşmasını diliyorum. Canı gönülden; Bakın belli bir ideolojiden ya da fikir uyuşmazlığından bahsetmiyorum. Kötüler, art niyetliler, yazarak değil de yazmayarak geçinenler hülasa kifayetsizler gitsin diyorum! Bu kadar net…

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.

Yazarın notu:

Bu yazıyı yılın ilk veya son yazısı kabul edebilirsiniz. İlk ve son yazıları yazmak ayrı bir özen ister. Bu öncekilere yeterince itina göstermediğimiz anlamına gelse de “bazı şeylere nokta koyuluyor hissi”nin tuhaf sorumluluğunu hissedeceksiniz. Acısıyla, tatlısıyla bir yıl daha geride kaldı. Yeni yılda bizleri neler bekliyor bilinmez, ama aile birlikte oturulan, hikayelerin, gülüşlerin heyecanların ve tabi ki şahane yemeklerin paylaşıldığı bir sofranın verdiği keyif, hiçbir zaman değişmeyecektir.

Yeni yılda hepinize sağlık, mutluluk ve başarılar, esenlikler dilerim. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.