Takip Et
  • 26 Ağustos 2022, Cuma

ÇOK MU ZOR?

Anneanneniz öpülesi elleri parçalanırcasına,

ovalaya ovalaya tarhana yaparken,

Siz, "Aman anane be, boş versene" deyip,

marketten hazır çorba alıyordunuz ya...

Anane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini

ananeden alıp, bir kenara yazmadınız ya...

İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş

organizma yemekten kurtulamazsınız

maalesef.

Ne verirlerse

Onu yiyeceksiniz.

Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara

gönderiyorsunuz.

Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy

alanları tek tek biliyor.

Bilmeli.

Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp,

limonata yapmasını bilmiyor!

Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran...

İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş

meşrubat içmeye mahkûm,

maalesef torunlarınız da.

Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek

yapmaya üşendiğiniz için,

İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri,

mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan!

Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi

börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz

için, hamburger bağımlısı oldu.

Tahin-pekmezi " köylü işi" vıcık vıcık yağ

fışkıran kremaları "modernite" sandığınız için,

Daha 10 yaşında çocuklarımız balona döndü,

yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor,

merdiven çıkamıyor.

Size zor geliyor ama zor mu evde yoğurt

yapmak?

İstanbul'un güneşi müsait değil, anlarım, zor

mudur İzmir'de,

Antalya'da, Adana'da evde salça yapmak?

Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi

konuyor, zorla beyazlatılıyor diye...

İster tam buğday unundan, ister çavdardan,

hakikaten zor mudur evde

ekmek yapmak?

Bütün ailen kabız...

Tonla para verip, abuk sabuk

ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet

umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı

yapmayı?

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze

taze yesinler diye, pazara gidiyorsun

Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için

tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun

kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış

gibilerini alıyorsun

Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl

verecek şimdi...

Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara,

hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin,

ondan sonra konuşsun!

Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten

haberin yok;

Gazetelerin tiraj almak için uydurduğu

uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri

öğreniyorsun...

Brüksel lahanası yiyerek mi AB'ye gireceğini

sanıyorsun?

Çin'den bal getiriyorlar mesela...

Taaa Arjantin'den, Meksika'dan bal getiriyorlar.

Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş

organizma olabilirmiş falan...

İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına

şükredin!

Ben iddia ediyorum;

Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere

kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan

çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf

karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli'de,

Pervari'de terör bile azalır, terör bile...

Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.

Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten

önce beynimizin DNA'sını değiştirdi!

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda

tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün

tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze

döneceğiz,

Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.

Yukarıdaki satırlar tanınmış Gazeteci Yılmaz Özdil’e ait. Çok keyifle okuduğum ve aynı görüşleri paylaştığım için sizlerin de okumasını arzuladım.

Yalnız burada gözden kaçırdığımız bir durum var. Bundan sonra istesek de istemesek de o tarhanayı marketten alıp yemek zorundayız, çünkü Anadolu’nun köyleri üretken insanlarını kaybetti. Olanlar da emek gücü olmayan yaşlılar… Eski tarım arazileri ekilip, dikilemediği için çorak hale geldi. O mis kokulu tarhanayı yapacak güç kalmadı. Aynı zamanda köylerde çocuk yapacak genç nesil de kalmadığı için köy okulları da kapatıldı. Açık alanlarda çalışabilecek gençler daha iyi bir gelecek hayali ile şehirlere göç ettiler, ediyorlar. Özellikle son yıllarda büyükşehir yasasıyla köyler mahallelere dönüştürüldü. Sanki sistemik Anadolu’nun köyleri boşaltılır oldu. Köylerde 3-5 yaşlı ile cemaati olmayan camiler ve imamlar kaldı. Velhasıl, eski çamlar bardak oldu…

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları… 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.