Takip Et
  • 19 Ağustos 2016, Cuma

LİNÇ KÜLTÜRÜ VE EMPATİ

Son zamanlarda “İnsanımız için ne isterim?” sorusunu sorsalar, hiç düşünmeden “Başkalarının penceresinden bakabilme becerisi dilerim” yanıtını verirdim.

Herkes birbirine zarar vermeden, düşündüğü gibi yaşasın, yaşadığı gibi düşünebilsin isterdim.

Bir olayı yaşarken, biriyle tartışırken, konuşurken onun gözünden hayatı görebilme yeteneğimizin olması arzu ederdim.

Benim kabus gibi hatırladığım bir olay, acaba karşımda duran insanın gözünden bakıldığında nasıl görünüyordu. Ben siyah görüyordum belki, o belki beyaz. Ben acı hissediyordum, o ekşi...

Benim için kabustu olanlar ama onun için belki “biraz zorlayan” bir deneyim... Belki de hatırlanmayacak kadar önemsiz bir durumdu. Veya tam tersi. Üstüme alındığım ve üzüldüğüm bir konunun belki benimle ilgisi bile yoktu. Kurduğumuz ilişkilerde de ortaya çıkıyor bu perspektif sorunu...

Karşımızdaki insanı gerçekten tanıyor muyuz yoksa kafamızda yarattığımız bir hayali karakteri onun üzerine mi yapıştırıyoruz? Karşımızda duran gerçek insanın bizim filtremizden geçmiş hayali bir versiyonuna karşı mı his besliyor, iletişim kuruyoruz acaba? Birbirinin açısından becerimiz olsa belki o zaman farklı düşünen, hisseden insanlar, bağdaşmayan, ayrı yönlerini ve bu ayrılığın hayatın en çıplak gerçeği olduğunu kabul eder ve nefes almadan kendi gibi düşünmeyeni linç etmeyi bırakırdı...

SILA'NIN BAŞINA GELENLER

Sıla’nın başına gelenlere bakalım. Katılırsınız, katılmazsınız, sinirlenirsiniz, sinirlenmezsiniz, bunun bi önemi yok. Ne yaptı? Düşüncesini söyledi. “Darbelere kesinlikle karşıyım ama yapılan şova katılmayacağım.” Kimseyi suçlamadı. Kimseyi hedef göstermedi veya “Darbe harika bir şeydir açıkçası” gibi bir söylemde de bulunmadı. Ama ne oldu? Konser iptallerinden sosyal medya lincine, terörist yanlısı şeklinde suçlamasından ağza alınmayacak küfürlerin hedefi olmasına kadar, başına gelmedik kalmadı.

İyi de Sıla’nın, mitingin kendisi için de şov dediğini nereden çıkarıyorsunuz? Oraya katılan milyonlarca insana laf mı söyledi Sıla? İktidarın, muhalefetin, toplumun her kesiminin demokrasi için yan yana gelmesine burun mu kıvırdı?

“Kesinlikle darbe karşıtıyım” diyerek tarafının o insanlardan yana olduğunu göstermedi mi?

Sıla’nın “şova katılmam” diyerek orada yer alan meslektaşlarını ve müzik piyasasını kastettiğini kimse anlamadı mı? yoksa anlamak istemedi mi? yapımcıların teknelere doluşmasını, şarkıcıların marşlar, sloganlar atmasını, ortaya çıkan müzik sektörü fotoğrafını belli ki samimi bulmamış Sıla. “Şov” diye kastettiği de bu...

Bırakın da kızcağız müzik piyasasını hepimizden daha iyi tanısın. Kariyerinin zirvesinde bir sanatçının bu fotoğrafı samimi bulmama hakkı yok mu? Samimi bulmadığı için o fotoğrafın içinde yer almama hakkı yok mu?

Gelin bir de şu açıdan bakmayı deneyelim. Mitinge gidememiş veya gitmemiş milyonlarca insan var Türkiye’de.

Eminim hepsine sorsak, illa söyleyecek bir sözleri bulunur. Hepsini dinlesek, ortaya nasıl bir manzara çıkardı dersiniz?

Şimdi hepsinin işlerini ellerinden mi alalım, onlara da hayatı dar mı edelim?

Hiç olmadığı halde milyonlarca insanı “terörist yanlısı” mı ilan edelim? Bu mu ağzımızdan düşürmediğimiz demokrasi? Bunun sonu nereye varacak merak ediyor insan. Ne istiyoruz çoğunluk gibi düşünmeyenden?

Dahası “çoğunluk gibi düşünenlerin çoğunluk gibi düşündüklerini nereden biliyoruz?

Sosyal medya paylaşımlarından ve basına verdikleri demeçlerden mi?

Peki “çoğunluk gibi düşünenlerin kimilerinin, nabza göre şerbet vermediğini nereden biliyoruz.

''DEMOKRASİ KELİMESİNİN ANLAMI DEĞİŞMİŞ''

Herhalde son bir aydır Türkiye’de en sık kullanılan kelime “aynen”den sonra demokrasi oldu.

Çok söylenmesi güzel, hep söylensin, ağımızdan hiç düşmesinden ama Türkçe konuşurken kelimelerinin anlamlarını arzu ettiğimiz gibi eğip bükemeyiz.

Demokrasi “Belirli şekilde herkes gibi düşünen insan ve onun yaşama hakkı değil” değil.

Eğer demokrasi kelimesini bu anlamda kullanıyorsak, ona başka bir kelime bulmak gerekir. Fakat olanlara bakınca görülüyor ki kullandığımız kelime demokrasi, fakat kelimenin anlamı çoktan değişmiş. “Birlik ve beraberlik” konusu da “Bizim gibi düşünmeyeni ortadan kaldıralım”a dönüşme kültürü etrafımızı sarmış. Herkes ağzından çıkacak kelimenin nereye çekileceğini düşünür ve endişelenir hale gelmiş.

Gerçek demokrasi ve gerçek “Birlik ve beraberlik” anlamlarının değiştirilmesine, eğilip bükülmesine ihtiyaç duyulmayacak kadar güzel kavramlar oysa.

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.

YAZARIN NOTU: Kahve Bahane’nin sahibi değerli kardeşim Kemal Alper’in sevgili annesini kaybettiğini öğrendim. Değerli kardeşim Kemal’e, Nilgün’e ve çocuklarına başsağlığı dilerken, merhumeye Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olur inşallah temennisinde bulunmak istiyorum.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.