Takip Et
  • 29 Ekim 2016, Cumartesi

ADÜ’de seviyeli bir tarih panel

26 Ekim Çarşamba günü Adnan Menderes Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü tarafından bir panel düzenlendi. Panelin ismi ‘Atatürk, Cumhuriyet ve Demokrasi’ idi ve panelistlerin hepsi üniversitenin kendi hocaları idi. Yani başka şehirlerden hiçbir katılımcı olmadan gerçekleştirildi. Bu açıdan çok sevindirici bir seviye olarak kabul ediyorum. Panelde konuşmacılar Doç. Dr. Dilşen İnci Erdoğan, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Toksoy, Dr. Fatma Tombak, Okutman Coşkun Türkan idi.

İlk konuşmacı Doç. Dr. Dilşen Hoca Hanımefendi idi. Konuşmalarında Mustafa Kemal’in çok bilinçli bir Cumhuriyetçi düşünceye 1905’li yıllardan beri sahip olduğunu, buradan da uzağı iyice ve önceden görebilen bir devlet adamı meziyetlerine sahip olduğunu, Anadolu’da yaptığı kongrelerde bu düşünceyi delegelere iyi bir şekilde anlatarak genç Cumhuriyet'in kuruluşunda bu emeklerinin büyük faydasının görüldüğüne işaret etti. 1919 Mondros Mütarekelerinde Osmanlı ordularının lav edilirken bu silahların sivil halka verilmesinde büyük bir tarihi isabet olduğunu vurguladı. Daha sonra Yrd. Doç. Dr. Ahmet Toksoy Cumhuriyet kurulduğu ana kadar Osmanlı’nın geçirdiği süreci çok iyi tahlil ederek sıkıntıların nereden kaynaklandığını izah ettiler. Dünyadaki milliyetçi hareketlerin Osmanlı’ya olan zararlarını dile getirdiler. Dr. Fatma Tombak Hanım, batı dünyasının cumhuriyet ve demokrasiye ulaşırken geçirdiği uzun süreci çok iyi izah ederek Batı'nın cumhuriyet ve demokrasisiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıç gelişmelerini mukayeseli olarak izah ettiler. Orada bir cümle çok dikkatimi çekti ve çok beğendim ‘Burjuvazinin, siyasal anlamda güç elde etmek için mevcut hiyerarşiye katılması gerekiyordu. Bu da ulus devletinin yaratılmasına neden oldu. Bu da yeni bir egemenlik kaynağı doğurdu. Bu da halkın egemenliği idi. Daha sonra Okutman Çoşkun Türkan Bey de 1905’ten Cumhuriyet'in kurulduğu 1923 yılına kadar geçen süreyi çok iyi tahlillerle izah etti. Mustafa Kemal’in hiçbir zaman ittihatçı olmadığını ve ittihatçıların deniz serüvenler peşinde koşan macera adamları olduğunu hatırlamamıza sebep oldu.

KALİTELİ AMA KISA

Hocaların söylediklerini ifadeden sonra ben de şunu söylemek istiyorum; Tarih Bölümü’nün çok seviyeli ve akademik anlamda bilimsel yönü yüksek bir panel oldu. Bilim insanlığının getirdiği tarafsızlıkla ilk defa bu denli kaliteli Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet anlatıldı. Bu açıdan panelistleri yürekten kutluyorum. Çünkü bilim insanı bilimin tarafsızlığı içerisinde olması bilimsel bir zorunluluktur. Yalnız panelin çok kısa bir sürede olması araya başka programların katılması, panelin olması gereken verimliliğini düşürüyor. Bu anlamda panelistlere öğrencilerin ve katılımcıların sorular sorması verimliliği artıracağını düşünüyorum.

VAHDETTİN İLE SOHBET

Mustafa Kemal’in uzağı görme gibi yüksek bir kabiliyete sahip olduğu bir vakıadır, onun üstün bir özelliğidir. Zira Sultan Vahdettin ile saraya giderek saatlerce Osmanlı’nın geleceği ile ilgili sohbetler yaptığını biliyoruz. Üstelik genç bir yüzbaşı olduğu zamanlarda. Aynı sohbetleri Sultan 2. Abdülhamit ile ölümünden 3,4 sene öncesinde yaptığını biliyorum. Sultan Vahdettin Almanya’ya seyahate giderken yanına genç subay Mustafa Kemal’i de alıp götürüyor. Trende yapılan bu sohbet esnasında genç subay Sultan’a şunları söylüyor (İttihatçı Talat Enver Cemal Paşalarla ilgili olarak Sultana şunu teklif ediyor) ‘Sultanım, bu maceracı subayları bir gece kararnamesi ile emekliye sevk ediveresinize!’ Sultan’da şöyle cevap veriyor; ‘Ben bunu yaparsam Osmanlı Erkan-ı Harbiye’si allak bullak olur, ordu birbirine girer.’ Mustafa Kemal de cevaben şöyle söylüyor ‘Ben yaptım oldu’ dersiniz. İşte Mustafa Kemal’in en karizmaTİK yönü burasıdır. Bu meşhur paşalar maceracı politikaları ile Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu getiren meşhur İttihatçılar olarak tarihe geçtiler.

ADÜ Tarih Bölümü’nü tebrik ediyor, güncel panellerde bizleri buluşturmasını diliyorum.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.