Sevgili Aydın Denge gazetesi okurları, bu haftaki yazımda anayasa değişikliğini TBMM’den çıkaran AKP, MHP’nin desteği ile kanunu milletimizin önüne getirdi ve referandum sonucunda evet oyları fazla çıkarsa kanunlaşacak ve bunun sonucunda demokratik rejim hayatımızda çok önemli değişiklikler yapılacak.
Ben bu kanun değişiklikleri üzerinde görüş beyan etmeyeceğim, bu kanun değişikliği medyada enine boyuna tartışıldı, bunun üzerinde durmayacağım. Üzerinde durmak istediğim iki konu var. Birincisi; referandumda ‘evet’i müdafaa edecek ve halka bunu anlatacak olan AKP teşkilatlarının ve görevlilerinin nasıl bir strateji izleyeceğidir. İkincisi; referandumda fiili ve siyasi anlamıyla anayasa değişiklikleri oylanacak yoksa AKP iktidarının güven zedelemesi sonucu Türk siyasetinden yok edilme hedef ve operasyonları gerçekleşecek. Bu iki konuda görüşümü ortaya koymaya çalışacağım.
Birincisi ile ilgili şunları söylemeden önce, 10 günden beri AK Parti'de yereldeki üst kademe görevlilerinin kamuoyuna açıklama yaparken işledikleri hatalı strateji söylemi olmuştur.
Her şeyden önce referandumun muhatabı seçmenimizdir. Referandumda siz seçmene yönelik izahat yaparken, filanca belediye başkanının hayır mı evet mı oyu vereceği konusunda görüş beyan edilmesi bana göre strateji ve siyaset açısından büyük bir hatadır. Bu hatayı babamın oğlu dahi yapsa bu aziz dava uğruna ifade etmem gerekir. Bu benim davaya olan sadakatimdir. Çünkü bizim karşımızdaki 60 milyon seçmenimize yönelik konuşmalar olması gerekir. Her şeyden önce bir belediye başkanı, kanunlar karşısında bir kamu görevlisidir, vazifesi, bulunduğu şehrin hizmetiyle mükelleftir. Kanunen ve ahlaken referandumla ilgili görüş beyan etme zorunluluğu yoktur. Bundan dolayı siyaseten ve ahlaklan kınanamaz. Belediye başkanı, ancak hizmetlerinden dolayı tenkit edilmelidir. Bilakis şunu unutmayalım ki halkın sevdiği insanlar olma sebebiyle seçilmişlerdir. Bundan dolayı halk onları seviyor, sevmiyor olsa idi onları belediye başkanı yapmaz idi. Seçmenin sevdiği filanca belediye başkanını referandum dairesinin içine çekmenin pratikte referandum çalışmalarında hiçbir faydası olmaz. Bir tek şahıs üzerine yönelik referandum çalışması yapmaktansa bir milyon Aydınlıya yönelik bir referandum çalışmasının daha akli, mantıki olacağı siyasi bir gerçektir. Bu açıdan AKP’nin yereldeki en üsteki görevlisinden en alttaki çalışanına kadar bu stratejik tespite uyma zorunluluğu vardır. Bu referandum çalışması, MHP ile girişilen bir işbirliği sonucunda gerçekleşti. Bu gerçekleşmeden sonra yerelde bir AKP yetkilisinin MHP lideri ile ilgili beyan ettiği görüşler, siyaseten korkunç bir hatadır. Akıl ve siyasetin doğal kanunları ile açıklama yapamazsınız. Bu olaylar sonrasında MHP yönetiminin açıklamalarını okuduğum zaman AK Parti adına çok üzüldüm. Bu hataları daha da genişletmeden şunu rahatlıkla söylemek istiyorum. AK Partisi İl Başkanlığı'nın en kısa zamanda bütün ilçe başkanları ile bir araya gelerek referandum seçim stratejisini tespit edip bu tespite göre çalışmalarını devam ettirmesi gerekir. Bu gerçeği hatırlatmayı kendime bir vicdani görev kabul ediyorum. Bu plan ve strateji tespiti yapılmadan halkın önüne geçilmemesi gerekir.
Şimdi gelelim ikinci ve en önemli meseleye. Bu referandumda başkanlık sitemimi oylanacak, yoksa AKP iktidarı siyaseten mi referandumda oylanacak. İşte bu tespiti edelim, bu konuda görüşümü beyan etmeden öncesinde 2003 yılında başlayan AKP iktidarını 2017’ye gelene kadar geçirdiği badireler, tarihi vak'aları hatırlatmayı çalışayım.
1.Önceleri verilen gizli ve aleni askeri muhtıralar.
2.Anayasa Mahkemesi'nde açılan, hukuk adına rezaletin son noktası olan parti kapatma davası.
3.Ergenekon ve Balyoz davalarında FETÖ terör örgütünün hukuk ve ahlak adına işlediği alçakça cinayetler serisi.
4.MİT Başkanı Hakan Fidan’a karşı FETÖ’nün kumpası adı altında AK Parti'ye karşı hücumlar.
5.Gezi olaylarındaki iğrençlikler ve bunların arkasında görülmeyen Batı emperyalizmi.
6.17-25 Aralık’ta AK Parti’ye karşı yapılan FETÖ darbesi.
7. Ve en sonunda 15 Temmuz 2016'da uluslararası konsorsiyumun desteği ile AK Parti’ye karşı askeri darbe teşebbüsü ve bunun karşısında milletimizin Çanakkale ruhunu 100 yıl sonra ispatlaması.
İşte yukarıda saydığım 15 yıldaki 7 adet girişim ve başarısızlıkları karşısında, dünya emperyalizmin elinde son bir şansı kaldı, o da “referandumda hayır oyu çıkması için, uçağa binecek yolcular için son çağrı”dır diye bir anonsu hatırlatmaktadır. Bundan dolayı FETÖ terör örgütü PKK, HDP, DEAŞ, DHKP-C ve benzeri yıkım yuvaları hep beraber hayır oyu için sistematik bir şekilde çalışma yapmaktadırlar. İşin en acı ve trajik tarafı hayır oylama sürecinde bu dairenin içinde yer almaktadır. Bir siyasi partinin HDP, PKK ile ayni siyasi sonuç hedefine doğru ilerlemesinin acı ve dramatik olduğunu düşünüyorum. İşte referandum nisan ayında muhtemelen yapılacak bundan dolayıdır ki nisan ayında siyasi açıdan anayasa değişiklikleri oylanmayacak bu referandum sonucunda AKP iktidarı siyaseten bir darbe alabilir mi umutlarını boşa çıkarma veya çıkarmamayı ortaya koyacaktır. Bu açıdan baktığımızda referandum siyaseten çok önemli tarihi bir olaydır. Milletimize bu açıdan bakarak izah etmekte büyük fayda görüyorum. Bizim milletimiz nasıl 15 Temmuz’da 80 milyon kenetlenerek bu FETÖ’ya ve ona emir komuta eden dünya emperyalizmine cevap vermişse aynı şekilde nisan referandumunda da aynı kenetlenmeye yaparak yüzde 90’larla bu referandumun sandıktan geçirmesinin çok büyük tarihi bir mesaj olacağıdır. İşte bize düşen vazife, gerçek maliyetini milletimize iyi bir üslupla anlatmaktır. Kişiler üzerinden yapılacak bir referandum çalışmasının kesinlikle zarar getireceği ortadadır. Bu açıdan partilere genel başkanlarına, milletvekillerine ve özellikle belediye başkanlarına yönelik bir referandum çalışmasının isabetsiz olduğunu düşünüyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.