Sevgili Aydın Denge gazetesi okurları, cümlemize geçmiş olsun. Cenab-ı Hak millete acıdı ve rahmiyle merhamet eyledi.
Yazımı böyle bir başlıkla ve Allah’ın hamd ile başlamam, her şeyden önce yapılması gereken bir davranıştır. Çünkü darbe teşebbüsünün başından sonuna kadar olan silsilesinde olan hataların izahı şudur. Allah’ın yardımının soyuttan somuta dönüşmesidir. Zira başından itibaren yapılan hatalar, inanılmaz boyutlardadır. Bunun başka bir izah tarzı da yoktur. Çünkü bu darbe planlamasının aylar öncesine dayandığı ve bu planlamayı yapanların, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde er rütbeli askerler olmadığı, general rütbeli askerler olduğu ortaya çıktı.
Darbenin ne olduğunu, neler yapıldığını veya yapılmak istediğini hepimiz tv'lerde ezberledik. O yüzden size darbenin nasıl ve ne şekilde icra ettiğini anlatacak değilim.
''YAPILMASI GEREKENİ İŞARET ETTİ''
Benim burada anlatmak istediğim; Marmaris’ten kalkıp İstanbul’a gelirken sayın cumhurbaşkanımızın inanılmaz mucizelerle İstanbul’a inişini anlatmak değildir.
Muhterem cumhurbaşkanımızın daha Marmaris’te iken veya havaalanına geldikten sonra oradan Türkiye'nin en büyük haber kanallarıyla irtibat kurarak Türk halkına seslenmesidir. Bu seslenmede milletimize darbecilere karşı ne yapması gerekli olduğunu işaret etmesidir. Ve bu işareti alan aziz milletimizin, başkomutanın kendisine verdiği talimatı derhal bir maddi ve manevi emir telakki ederek yerine getirmesidir. Çünkü bu emir ve bu emri yerine getiren halkımız, gerçek anlamıyla ve fiil anlamıyla bu darbe teşebbüsünü bozmuş ve başarısızlıkla sonuçlanmasını sağlamıştır. Ve bunun sonucunda darbecilerin hepsi bir zaman dilimi içinde kıskıvrak yakalanmış ve cezaevine girmeye başlamıştır. Geceden sabaha kadar süren bu olayı şöyle yorumlamak istiyorum.
EHLİYET VE LİYAKAT
İlk başlangıçta Allah’ın yardımı hepimizin üzerine gelmiş ve cumhurbaşkanımız Marmaris’ten İstanbul’a selamet içinde intikal etmişlerdir. İşte bu hareket kesinliklikle Allah’ın iradesi ve isteğiyle gerçekleşen bir olaydır. Asla ve kat’a insan iradesi yoktur. Bu başarının altyapısını oluşturan ilk ve en önemli faktörüdür.
Bundan sonrasında ise liderin ehliyeti, liyakatı, devlet adamlığı ve benzeri insani üstünlükleri devreye girmiş yine Allah’ın yardımı ile birleşerek. Ama burada bir devlet adamının ehliyet ve liyakat sahibi olması, ölümünün zerre kadar kararlılığına etkisinin olmaması (ehliyet ve liyakatın imanlı bütünleşmesi), bir başarıda en önemli faktörlerdir. Bu ikinci kısım bir devleti yönetmede ne kadar önemli bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır.
''MAREŞAL RÜTBESİ VERİLMELİ''
Liderdeki ehliyet ve liyakatı ifade ettikten sonra bu liderin halleriyle her açıdan bütünleşmesidir. Halkın yürekten sevmesi ve bu halkın da onu yürekten sevdiğini canını vererek ispatlamasıdır. İşte bu özellik, demokrasi tarihimizde yani 70 yılda ilk defa gerçekleşmektedir. Bu açıdan baktığımızda dünya çapında bir siyasi ve tarihi olaydır. Geçmişteki demokrasi tarihine baktığımızda bırakın ihtilal teşebbüsünü bir muhtereza dahi şapkasını alıp kaçan başbakanları gördük bizler. Asırlardır dünya tarihine şerefli davranışlarda bulunan ecdadımızın en son torunu olan cumhurbaşkanımız, ecdadımızın yolundan giderek 21. asırda o büyüklükte şerefli bir tarihi davranışta bulunarak ecdadının ruhunu yad etmiştir.
İşte bu yüzden bu başkomutanımıza ve onun şerefli yardımcıları olan Başbakan Binali Yıldırım ve onun şerefli Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a TBMM tarafından mareşal rütbesinin verilmesini öneriyorum. Çünkü bu üç devlet görevlisi bu mareşal rütbesini fazlasıyla hak etmişlerdir. Şimdiden rütbeleri mübarek olsun. Onlara kanunen verilmese dahi bu üç görevli Allah katında mareşal rütbesi aldılar ve Türkiye tarihine en büyük mücahit devlet adamları diye geçtiler.
Yazımı burada kesiyorum. İlerdeki yazımda darbecilerin ve onların akıl hocası olan Pensilvanya'daki şerefsiz ve alçak adamın durumunu izah etmeye çalışacağım .
Allah bu milleti korumayı devam etsin duasıyla...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.