Sevgili Aydın Denge gazetesi okurları, son 15 günden beri görsel ve yazılı medyada 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra ilerleyen zamanlarda çeşitli insanlar veya gruplar tarafından ikinci ve üçüncü dalgaların geleceği ve gelme ihtimallerinin yüksek olduğu şeklinde çeşitli yayınlar yapılıyor. Ve bu yayınlarda çeşitli insanlar, basının karşısına çıkarak cahilce ve ukalaca mesele hakkında görüşler belirtmektedir. Ve bu yayınlar esnasında yayını idare eden kişi de kuzu gibi dinlemekte, iddia hakkında delillerini ispatlamaya davet etmemektedirler. Her açıdan baktığımız zaman yanlışlıklar ile dolu olan bu iddiaların ülkemize ve insanımıza hiçbir yararı olmadığı gibi yüksek oranlara çıkmış olan toplumsal moralimizi zarara uğratmaktadır. Bu tip iddiaların zerre miskal faydası olmadığı ortadadır.
Öncelikle şunu belirteyim bu olaya iki açıdan bakılması gerekir.
1- Usul açısından
2- Esas açısından
Büyük bir tehlikeden geçen Türkiye, devlet ve millet kaynaşmasıyla birlikte bu tehlikeyi bertaraf etmiştir. Usul noktasından bu ikinci ve üçüncü dalgayı seslendirmenin doğru olmadığı ortadadır. Birinci dalgayı siz önceden söylemediniz, halkı ve devleti uyarmadınız ama halkımız bu hazırlıksız yakalandığı bu olayda başkomutan ile millet kaynaşmasının meyvesini çok güzel şekilde verdi. Esas noktasında da yanlış bir taktiktir. Bu hain FETÖ örgütünün hala fiziki, siyasi ve toplumsal açıdan güçlü olduğunu 80 milyon memleket evladına gerçeğe aykırı bir şekilde bildirmenin esas açısından ne faydası olabilir? Çok merak ediyorum.
KRİTİK YIL 2011
Siz 15 Temmuz darbe teşebbüsünün gerçeğini anlayamazsanız darbe sonrasında da yanlış şeyler ifadelendirmeye devam edersiniz. Birinci darbe teşebbüsünü anlayamayanlar ikinci ve üçüncü darbe teşebbüsü hakkında ahkam kesemezler.
Birinci darbe teşebbüsü dediğimiz hareketin iyi tespitini yaparsak daha sağlıklı sonuçlara gidebiliriz. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün teknik özellikleri şunlardır.
1- Bu hareket 2011 yılı sonrasında uluslararası güç odakları ve dünya emperyalizminin önderliğinde hazırlandırılmış bir projeydi. Dolayısıyla iki veya üç ayda planlanan bir hareket değildir. Dünyadaki egemen güçler 2011 sonrasında AKP’nin kendileri için tehlikeli bir idare olmaya başladığını tespit etmişlerdir. Yani 2011 yılı ümitlerinin yıkıldığı bir tarihtir.
2- Bu projede en iyi kullanabilecekleri sosyal grup veya malzemenin ise FETÖ ve yandaşları olduğu gerçeğidir. FETÖ bu operasyonda kullanılmıştır.
3- Darbe teşebbüsünün mali portresi çok yüksek oranda rakamlardır. Tahminime göre bu rakam 5 milyar dolardan aşağı değildir. Bu finansmanında FETÖ Terör Örgütü tarafından karşılandığını tahmin ediyorum. Zira 3-4 yıldan beri Türkiye’den toparlanan paraların Pensilvanya’da havuzda bekletildiğini düşünüyorum. Bir de emperyalist devletler bu tip maddi harcamalarda pek cömert değildirler.
4- Darbeye katılan TSK’da subay ve astsubay orantı rakamlarında çok enteresan ipuçları vermektedir. Darbeye katılan general sayısı toplam general sayısının yüzde 40’ında ulaştığı halde subay, astsubayda darbe girişimine katılım sadece yüzde 3 veya 5 civarlarında kalmıştır. Bu rakamlar çok enteresan rakamlardır. Bu enteresan durumun ilerleyen zamanlarda maddi, siyasi ve sosyal sebeplerinin ortaya çıkarılması tarihi bir zorunluluktur. Darbe girişimine katılan general sayısı ile subay, astsubay katım oranları arasındaki çarpık bir ilişki vardır. Bu üzerine kafa yorulması gereken bir keyfiyettir.
BELGELERİNİ İLGİLİ KURUMLARA VERSİNLER
Darbe ile ilgili ikinci ve üçüncü dalga geleceği ile ilgili elinde istihbarat bilgisi olanlar, bilgilerini kamuoyuyla paylaşmak yerine ilgili kurumlara aktararak belgelerini verirlerse bu memlekete daha büyük hizmetler yapmış olurlar. TV’ye çıkıp da elindeki hiçbir resmi vesikayı göstermeyip ahkam kesmek hiçbir faydası olmayan basit bir davranıştır. Benim ikinci ve üçüncü dalga operasyonlarıyla ilgili düşüncelerim şunlardır;
Bu ülkede en az 30 sene buna benzer davranış ve teşebbüs olamayacaktır. Hiçbir uluslararası güç odağı böyle bir şeye tevessül dahi edemeyecektir. Etmeye kalksalar başarılı olamayacaklarını çok iyi bilmektedirler. Bu ülkenin başında Allah uzun ve sağlıklı bir yaşam versin, Recep Tayyip Erdoğan durduğu müddetçe bu tip hain ve alçak davranışlar başarılı olamaz. Cumhurbaşkanımızdan sonra da kim gelirse gelsin yine başarılı olamazlar. Kamuoyu tarafından bu böyle biline. Bundan dolayı Türkiye, önümüzdeki 10 yıl içerisinde savaş sanayinde bir dünya devi olmak zorundadır. Hatta buna mahkumdur. Bütün bir millet olarak ve özellikle büyük zenginlerimizin bu savaş sanayinin kurulmasında en büyük fedakarlığı yapacak olan kişilerdir.
AKŞAMLARI RAHAT UYUMUYORLAR
Çünkü emperyalist ülkeler önümüzdeki 100 yıl içerisinde dünya coğrafyasının yeniden dizaynı konusunda çalışmaya başladılar. Bu anlamada önümüzdeki 20-30 yıl içerinde NATO, Avrupa Birliği G20 Birliği ve benzeri kurumlar yerle bir olabilirler. İngiltere’nin Avrupa Birliği'nden çıkması bunun bir sinyalizasyonu olabilir. Çünkü Türkiye’nin 2 milyar Müslüman dünyasını önüne katma korkusu içindeki batı dünyası artık akşamları rahat yatağa girememektedir. Bu yüzden diyorum ki bizim manevi silahımız iman ve vatan sevgisidir. Bunun yanı başına maddi silahımızı da koymak zorundayız. Allah’ın bizden istediği de budur. Asırların tarihi tecrübesi de buna tanıklık etmektedir. Çünkü İstanbul 1453’te iman ve savaş tekniği üstünlüğüyle fetih edilmiştir. (0 533 438 17 16)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.