Sevgili Aydın Denge gazetesi okurları geçen hafta İstanbul’da Suudi Arabistan başkonsolosluğunda bir cinayet işlendi. Cemal kaşıkçı adlı Suudi Arabistan uyruklu bir rejim muhalifi olan bir gazeteci evlilik işlemlerini yürütmek için başkonsolosluğa girdi ve bir daha oradan çıkamadı. Bütün bir Dünya Suudi Arabistan’ın üzerine yürüyünce Suudi devleti cinayetin başkonsoloslukta işlendiğini itiraf etti.
Yani bir ülke düşünün kendi vatandaşı ülke sınırları dışında bir Suudi toprağında evlenmek için müracaat ediyor ve kısa zamanda katlediliyor. Bir ülke düşünün İslam şeriat nizamlarını devletin resmi kanunları olarak gördüğünü beyan ediyor ama uyguladığı şeriat kanunlarının Allah’ın İslam şeriatı ile bir ilişkisinin olmadığını da bütün İslam ulemasının ortak görüşü.
Bir ülke düşünün o ülke yer yüzünün en şerefli insanının arasından çıktığı bir kabileden neşet etmiştir. O peygamber de Hz. Muhammed aleyhi selamdır. Yani peygamberin ırkından olan kabile kökenli o devletin adamları 14 asır sonrasında insanlığı ve Müslümanlığı yerle bir eden zavallı insanlar olmuşlardır. Çöle inen nuru çölden çıkan vahşete dönüştüren bu Suud kabilesi asla İslam din ve düşüncesinden nasibini alamamışlardır. Çünkü Allah’ın indirdiği İslam ile peygamberin yaşadığı ve yaşattığı İslam ile hiçbir alakası olmayan sapık bir meslek görüntüleridir. O zaman bu mezhep nedir bunu açıklamamız gerekiyor. işte bugün Suudi Arabistan’da hakim ve resmi mezhep Vehabilik’tir. Bu sapık mezhebin doğuşu sadece ve sadece 280 yıl önce olmuştur. 1740’larda Vehabi mezhebi ihtikadi mezhep olarak ortaya çıkmasına rağmen siyasi yönü ağır basan bir mezheptir. Ehlisünnet imamlarına göre sapık bir mezhep olarak akdedilir. Hareketin önderi Muhammet İbnü Abdulvehap’tır. 1744’te Riyad yakınlarındaki deriye kasabasına yerleşerek orada bir kabilenin başkanı olan Muhammed İbnü Suudi ile işbirliği yaptı. Bu bölgeye Necef bölgesi denir. Arabistan yarımadasındaki bu Necef bölgesinin size tanıtmanın en güzel yolu peygamberimizin Mekke’de yaşarken öldürülme planları yapılıyordu. Mekke’de kabile reisleri her bir alternatifi söyledikten sonra Necef bölgesinden gelen alim kılıklı bir kişi toplantıda şunları söylüyor, “ her kabileden bir kişi katılarak öldürünüz” diyor. Bu hain plan Allah tarafından peygamberimize bildirilince buna karşı tedbirlerini alırken arkadaşlarına şunu söylüyor, “Necef bölgesine ve insanlarına dikkat ediniz” bu iş birliklerinden Vehabi isyanları doğdu Osmanlı bu çapulcuların hepsini yakaladı ve idam etti. Daha sonraki yıllarda Osmanlı zayıflamaya başlayınca İngilizlerin desteği ile Riyad’da hükümet kurdular ve Osmanlıya karşı savaş açtılar. Birinci dünya savaşı sonrasında Osmanlı yenildikten sonra 1925’li yıllarda ülkenin adını 1744’lü yılların eşkıyası Muhammet Suudi’n adını vererek Suudi Arabistan ülkesini ortaya çıkardılar. İşte kabileden devlete intikal olunca böyle bir rezalet ortaya çıkıyor. Düşünebiliyor musunuz ki birleşmiş milletlerde 200 civarında devletler var. bu 200 devletin arasında bir şahsın adı devlet ismi olmuştur o da Suudi Arabistan’dır. Suudi Arabistan’da İslam yaşantısının yerine sapık Vehabi mezhebinin ortaya çıkmasında en büyük suç ise sömürgeci ve emperyalist Britanya imparatorluğudur. Öncelikle şunu söylemeliyim bu kaşıkçı ailesi Arabistan da sıradan bir aile değildir. meşhur Adnan Kaşıkçı dediğimiz dünya çapındaki bir silah tüccarının yeğenidir. Ağzı çok iyi laf yapan bir gazetecidir. Öldürülmeden 15 gün önce ünlü bir mısırlı gazeteciye verdiği televizyon röportajından sonra katledilmiştir. Kabile devleti olduğu için böyle iktidai usullerle bu işi ellerine yüzlerine bulaştırmışlardır. Modern bir şekilde ve çağdaş teknolojiyle bir insan nasıl katledilir İngilizlerden kurs almadıklarından dolayı bu iş böyle ilkel yöntemlerle gerçekleşmiştir. Zaten eğitim almak isteseler de İngilizler bu eğitimi vermekten imtina ederler. Net bir şekilde şunu söylüyorum bu infazın İstanbul’da gerçekleştirilmesi rastgele bir seçim değildir. zaten bir ay önce Washington başkonsolosluğundan evlilik için işlemlerini halletmeye gittiğinde merhum Kaşıkçı'yı İstanbul’a yönlendirmiştir yetkililer. Ve İstanbul’da infazın gerçekleştirilmesinde bir taşla bir çok kuş vurmak arzu edilmiştir. Özellikle batılı derinlikli ve Mossadvari bir güçlerle en büyük amaç Türkiye Suud ilişkilerini gererek koparmaktır buradaki amaç prens Salman’ın kafasındaki Türkiye ile ilgili düşünceler bunlardır.
İslam’ın fışkırdığı bu mübarek topraklardan 14 asır sonra böyle bir katl olayın olmasının yeryüzündeki 7 milyar insanlık toplumu karşısında 2 milyarlık Müslüman dünyasını ne kadar zor bir durumda bıraktığını düşünebiliyor musunuz? 18 kişilik bir suçlu listesi yayınlayıp bu insanlara ceza verilecek diye açıklama yapılması ayrı bir hazin öyküsüdür. Sanki bu 18 kişilik ölüm mangası 2 tane uçağı kimsenin haberi olmadan İstanbul’a getirmişlerdir bu kraliyet ülkesinde bundan daha komik daha rezil bir görüntü ortaya çıkamaz.
Meselenin özü kökeni şuraya dayanmaktadır; çöldeki kabile reisliğinden devlet ortaya çıkarsa böyle facialar kaçınılmaz olur. Vesselam.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.