Sayın Cumhurbaşkanımız yıllar önce Avrupa’daki bir panelde İsrailli devlet Başkanına ‘One Minute’ dedi ondan sonra her şeyler uluslararası platformda gelişmeye başladı. Bütün dünya Türkiye üzerine kumpas kurmaya başladı ve 15 Temmuz Darbe teşebbüsü ile zirveye çıktı. 2015 yılında Türk uçakları Rus uçağını düşürdükten sonra da kumpasın boyutu ve derinliği çok iyi ortaya çıktı. Bu işin gerçeği anlaşılınca Türkiye Rusya ile ilişkilerini düzeltmeye başladı ve sıkı ilişkiler içerisine girildi. Daha sonra aniden Ankara’da Rus Büyükelçisi FETÖ’cüler tarafından katledildi. Bu olay bile kumpasın dehşetini ve derinliğini ortaya koymaya yeter bir olaydır. Türkiye’de Rusya bu kumpası anladılar ve bu olay iki ülkeyi daha da birbirine kenetlenmesi şeklinde sonuçlandı ve büyükelçinin öldürülmesi olayının FETÖ’nün uluslararası güçlerin bir piyonu olduğunu matematiksel ispatı oldu. 6 aydan beri yaşadığımız olaylar Demokrat Parti döneminin 1958-60 yıllarındaki yaşadıklarını aynen ve tıpatıp benzemektedir. Ben Adnan Menderes dönemini tarihi süreci içerisinde iyi incelemiş bir kişiyim. Aydınlı hemşehrimiz olması nedeniyle de ilgi alnıma girmiştir.
Kamuoyunun hatırlayacağı gibi 1950 yılında Demokrat Parti iktidara gelince o an ülkemizin içinde bulunduğu çeşitli şartlar bizi batının ve Amerika’nın kucağına itmişti. Türkiye 1950 ve 58 yılları arasında Sovyetler Birliği ve İslam Ülkeleri ile ilişkileri oldukça düşük seviyede idi. Tamamen Amerika batı ülkeleri yanlısı bir NATO müttefiki idi. Bu ilişkiler o kadar ileriye gitmişti ki bununla beraber 1956 yılından sonraki dönemde bozulan ülke ekonomisi bizi tamamen Batı ve Amerikan yanlısı politikalara götürdü. Buna en canlı örnek vermek gerekirse; o sıralarda Fransa’dan alınacak 50 milyon dolar kredi uğruna bizler Birleşmiş Milletler’de Cezayir’in bağımsız oylamasında Fransa’nın yanında yer almıştık.
Başbakan Menderes bu 8 yıllık Batı yanlısı dış politikanın iflası sonrasında Sovyetler Birliği ile ilişkilerini yükseltmeye başladı. 1959’dan itibaren Sovyetler Birliği’nin Türkiye’de büyük iktisadi yatırımlar yapmasına izin verdi. (İskenderun Demir-Çelik fabrikası gibi) Bu esnada Adnan Menderes Amerika’ya gitti. 1959 yılının sonlarına doğra ABD Dış İşleri Bakanı ile görüşebilmek için özel kalem müdürünün odasında tam 3 saat bekletildi. 1960 yılının Nisan ayında Türk ve Sovyetler Birliği Dış İşleri Bakanlığı Ankara’da toplandı ve iki ülke ilişkilerinin geniş kapsamlı olarak genişletme kararı aldılar ve Temmuz 1960 yılında Sovyet Başbakanı ile Adnan Menderes’in Moskova’da buluşmaları kararlaştırıldı. Bu aşamadan sonrasından her şeyler o kadar hızlı ilerledi ki Mayıs ayının başlarında İncirlik Üstünden kalkan ABD uçakları Rusya hava sahasında inceleme yaparken düşürüldü.
ABD, Türk- Sovyetler Birliği ilişkilerini bozmak uğruna 3,5 askeri personelini öbür dünyaya yollamakta hiçbir mahsur görmedi. Ama Türkiye ve Sovyetler Birliği bu şeytani planı sezdi her iki ülke ilişkilerini daha da kuvvetlendirmek istediklerini beyan ettiler. Olan ABD’li pilotlara oldu, bir hiç uğruna canlarından oldular. Bundan da sonuç alamayan ABD bildiğiniz gibi son çare olarak 27 Mayıs’ta Türk Silahlı Kuvvetlerindeki alt kademedeki hainlerle irtibata geçerek meşhur 27 Mayıs ihtilali gerçekleşti.
Menderes döneminin son 1 buçuk yılı ile bizim şuan da yaşadığımız son 1 buçuk yıl tıpatıp benzemektedir. Hem şekil hem de muhteva olarak 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra ülkede her yönüyle hakimiyet gerçekleşti ve tehlike uzaklaştırıldı. İşte bu noktada şunu söylemek istiyorum; Her şeyler bitti zannedilmesin, bu uluslararası emperyalizm bu aziz davanın başından Recep Tayyip Erdoğan’ı uzaklaştırılması için bu kumpaslara devam edeceğine inanıyorum. Tarihi hakikatler ve sayfaları bu tehlikenin devam ettiğini gösteriyor. Bu açıdan bu davanın başından uzaklaştırılmak uğruna bin tane kumpas varsa bunları kullanmak isteyebilirler. Benim buradaki amacım bu tarihi hakikatten ders alınması şeklindedir. Cenab-ı Hak emperyalistleri kumpaslarıyla baş başa bırakmasını yürekten diliyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.