Takip Et
  • 24 Temmuz 2019, Çarşamba

Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül, Ali Babacan = Bu dörtlü politik şahsiyetlerin siyasal yaşamları - 1

Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları, iki aydan beri AK Parti içinde siyasi polemik ve tartışmalar artarak devam ediyor ve bu tartışmalar öyle bir noktaya geldi ki Ali Babacan sonucunda AK Parti'den istifa etti ve muhtemelen Abdullah Gül destekli yeni bir oluşum başlatacak. Ahmet Davutoğlu ise ayrı ve bağımız olarak bir harekat başlatacağa benziyor.

İşte böyle bir siyasi manzara karşısında da bir yazar ve siyasetçi olarak bu konu ile ilgili yazı yazmayı kendime görev addettim. Üstelik yukarıda ismi geçen dört politik şahsiyetin üçü ile bir siyasi ilişkim oldu. Yıllarca birlikte siyaset yaptık bu üç devlet adamı ile. Bu üç kişiden iki siyasi kişi ile ileri boyutta ilişkilerim oldu. Bu kişiler Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç'tı. Abdullah Gül bey ile sadece Refah Partisi MYK’sında üç sene birlikte mesai hukukum oldu.

Öncelikle bu dört kişinin siyasi yaşamlarından kesitler ve özetler verirsem daha sağlıklı olur düşüncesindeyim.

1. RECEP TAYYİP ERDOĞAN

T.C. devletinin idari ve siyasi yaşamına damgasını vuran devlet adamı özelliği bana göre tarihi bir gerçektir. 2023'e kadar iktidarda kalacağı kesinleşen bu devlet adamı yaklaşık olarak yirmi yıl iktidarda kalmış oluyor ve bu özelliği ile cumhuriyet tarihinde en fazla iktidarda kalan devlet adamı özelliği ile birinci olacak. İkinci Mustafa Kemal Paşa, üçüncü İsmet İnönü, dördüncüler Turgut Özal ve Süleyman Demirel olacak. Bunlardan Mustafa Kemal Paşa ve İsmet İnönü’nün demokrasi dışı bir rejim ile yönetilirken başkan olduklarını da hatırlayalım.

Bu noktalara Recep Tayyip Erdoğan nasıl geldi? 1980 öncesi MSP Gençlik Kolları İstanbul İl Başkanlığı ile başlayan bu siyasal yaşam 80 sonrası Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanlığı ve arkasından 10 yıl RP İstanbul İl Başkanlığı ile devam etti. 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının kazanılmasında Erdoğan faktörü, Erbakan faktöründen daha fazladır. Daha sonra belediye başkanlığı devam ederken şiir okuma gibi rezalet bir suçlama ile belediye başkanlığı elinden alındı ve hapse atıldı. Üstelik Ziya Gökalp gibi ünlü bir Türkçünün şiirini okumasına rağmen. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için onun zindana atılması gerekiyordu. Şer güçlerin hesabı buydu. O zavallılar Allah’ın hesabını bilemediklerinden dolayı bunu dikkate almamışlardı. Halbuki Kuran’ı okumuş olsalardı Allah’ın hep mazlumların yanında yer aldığını öğrenmiş olacaklardı. 1999 seçimlerinden sonra Erbakan Hoca ile Erdoğan yollarını ayırdı, siyaset etmedeki farklı düşünceler içerisinde olduklarından dolayı 2001 yılında AK Parti'yi arkadaşları ile birlikte kurdu, partinin genel başkanı oldu ama milletvekili seçimlerine sokmadılar. Üç ay sonrası düzenlenen bir kanun ile ülkenin başbakanı oldu ve bugünlere kadar başkanlığı devam etti. Bundan sonrasını anlatmama gerek yok ama sadece şunu söylemem gereklidir, bu devlet adamını 16 yıl boyunca öldürmek kasti ile 50 tane suikast ve benzeri hamleler yapıldı, hiç birine Allah izin vermedi. Bu özelliği ile de Cumhuriyet tarihinde en fazla suikasta maruz kalan birinci devlet adamı özelliği de ortaya çıktı.

2. BÜLENT ARINÇ

42 senelik bireysel ve siyasal yaşamımda tanıdığım bu siyaset ve devlet adamı, siyasi stajını Erbakan hocamızın yanında yaptı. Odalar Birliğinden başlayıp 2000'li yılların başına kadar Erbakan Hoca ile kaderleri devam etti. Bu açıdan Arınç, siyasi çevrelerde ‘Küçük Erbakan’ olarak bilinir. Siyasetin birinci özelliği şudur: Siyaset politika üretme sanatıdır. Bülent Arınç bu açıdan demokrasi tarihimizde bu yeteneğe sahip üç beş politikacıdan birisidir. Ayrıca büyük çapta bir hitabet ustası olduğu konusunda kamuoyu hem fikirdir.

Bülent Arınç tam bir dava adamıdır, davaya yürekten bağlı sayılı insanlardandır. Turgut Özal Anavatan'ı kurarken kendisini kurucular arasında görmek istemesine rağmen davaya bağlılığından dolayı kabul etmemiştir. 1995 yılında parlamentoya giren sayın Arınç 2015 yılına kadar milletvekili, TBMM başkanlığı ve başbakan yardımcılığı gibi önemli görevlerde bulunmuştur. Hangi siyasi parti iktidarda olsaydı dahi bireysel siyasi yetenekleri ile siyasi görevlerde bulanabilecek olan sayın Arınç, bir dava kriterine göre siyasi yaşamını belirlemiş ve bunda da çok başarılı olmuştur. Siyasette bugün gelmiş olduğu noktaya insanların himmetleri ile değil tırnaklarını kazıyarak gelmiştir.

3. ABDULLAH GÜL

Abdullah Gül’ü Türkiye ilk defa 1991 yılında RP Kayseri Milletvekili olarak tanıdı. Bakanlık yaptı, Fazilet Partisi genel başkanlık yarışında Recai Kutan ile yarıştı, az bir rey ile genel başkanlığı kaçırdı ama bütün delegeleri tespit eden Erbakan hocamız olmasına rağmen. Daha sonra Erbakan Hoca ile yollarını haklı gerekçeler ile ayırdılar. AK Parti kurucuları arasında yer alarak bu davada önce başbakan sonra uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı ve en sonunda 2007 yılında TC Cumhurbaşkanı seçildi. 2014 yılına kadar Cumhurbaşkanı olarak kaldı. Bütün bu makamlara ulaşırken Erdoğan’ın himmeti en ön plandaydı. Yani Reis'in kendisini büyük çapta onara ettiği bir numaralı AK Partili damgasını kazandı. Siyasette gelmiş olduğu büyük makamlara tırnaklarını kazıyarak değil, Reis'in himmeti ile geldi.

4. ALİ BABACAN

ODDÜ’de en başarılı öğrenci damgasını ve mezuniyetini aldıktan sonra 35 yaşına kadar ticaret ve iyi eğitim etiketleri ile vakit geçirdi. 35'li yaşlarda Reis'in daveti ile AK Parti'de kurucu olarak yer aldı. Yine Reis'in himmetleri ile ekonomi bakanlığı ve dış işleri bakanlığı yaptı. Ekonomi bakanlığında çok başarılı oldu ama dış işleri bakanlığında aynı başarıyı gösteremedi. Bir iki yılandan beri parlamento dışında kaldı. Bunların sonucunda AK Parti'de muhalif bir isim olarak ortaya çıktı ve bugün itibari ile AK Parti ile hiçbir hukuki ve kalbi bağlılığı kalmadı. Muhtemelen yeni bir siyasi hareketin mimarı olarak ortaya çıkacağa benzer. Ali Babacan tıpkı Abdullah Gül gibi siyasette tırnaklarını kazıyarak gelmiş birisi değil, Reis'in himmetleri ile bu noktaya gelmiş birisidir. DEVAMI YARIN

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.