Sevgili okurlar; Ramazan ayı yaklaşıyor. Muhtemelen Cuma günü Ramazan ayının ilk günü olacak. Öncelikle bu Ramazan ayının ülkemize bütün İslam Alemi’ne ve tüm insanlara hayırlar getirmesini yüce Allah’tan dilerim.
Benim yaşım 64. Çok Ramazanlar gördüm ve yaşadım. Bu seneki Ramazan ayını da görüp yaşayacağız. Ama maziye dönüp baktığımızda hayatımızda ilk defa çok farklı bir ortam ve psikolojide Ramazan ayı yaşayacağımız belli.
Bütün dünyada korana virüsü var. Yer yüzünde altı milyar insanın yaşadığı coğrafya da görülüyor. Bugün itibariyle bu virüsü vücudunda taşıyan iki buçuk milyon insan var ve 200.000 insan bu mikroptan öldü.
İşte böyle bir hastalık ortamında Ramazan ayına giriyoruz. Kalabalıklardan uzakta sessiz ve sakin bir Ramazan ayı bizi bekliyor. Teravih namazları, iftar yemeklerinde kalabalıklar bir araya gelemeyecek. Bu açıdan Ramazan ayının manevi bereketini yaşayacağız ama sosyal ve toplumsal açıdan bereketi çok düşük bir Ramazan olacağa benzer.
Bu açıdan derin düşünecek olursak bu Ramazan ayında zengin insanlara çok iş düşüyor. İftar yemeklerine ayırdıkları paralarına biraz daha ilave ederek bu virüsten etkilenen ailelere parasal yardımda bulunabilirler. Bu da en doğru ve en akıllıca bir davranış olur.
Bu virüsten dolayı sosyal hayatımız gibi ekonomik hayatımız da allak bullak oldu. Yerleşim merkezlerindeki esnafların yüzde ellisi dükkanlarını kapattılar. Açık olanların da yüzde ellisi siftah yapamadan açıklar. Bu açıdan çalışan işçi kardeşlerimiz de büyük sıkıntı yaşıyor. İşten çıkarılan kardeşlerimiz muhtarlar vasıtasıyla öğrenilerek bu kişilere nakdi yardımda bulunulmalıdır.
Bana göre zenginlerimiz bu açıdan imtihandadır. Fakir gariban ve işsiz insanları bularak yardımda bulunurlarsa bizler Müslüman bir toplum olduğumuzu ispatlamış oluruz. Zira yarın mahşer günü cebinde parası olmayanla cebinde bir milyar TL’si olan kişi aynı kategoride yargılanmayacaklar.
Özellikle bu durumu hatırlatmayı üzerime büyük bir görev kabul ettim. Bu açıdan geçmiş yıllardaki Ramazanlardan çok farklı bir ayı yasayacağız.
Bu noktada şunu söylemek istiyorum. Ramazan ayı görev ve fonksiyon olarak Diyanet İşleri Başkanlığı ve il, ilce müftülüklerinin ayıdır. Bütün dini içerikli konuşmaların ekonomi endeksli olmasında büyük önem ve fayda vardır.
İslam dini barış dinidir. Bir toplumda beş milyon işsiz insan varsa o ülkede toplumsal barıştan söz edemezsiniz. Böyle bir ortamda ise kürsüden ve televizyonlardan İslam’ı anlatırken İslam’ın ekonomik kurallarını anlatmadığınız zaman siz uzayda gezip gökyüzüne el sallıyorsunuz demektir. Burada Peygamberimizin bir sözü her şeyi en güzel bir şekilde ifade ediyor; “Komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir.”
Ayrıca şu konuyu dile getiriyorum. Çok önemli olduğundan dolayı Bu ayda Müslümanlar milyonlarca Hatim-i Şerif gerçekleştiriyorlar. Her yerde Kur’an Arapça okunuyor. Bütün Aydınlı mümin ve mümine kardeşlerimden bu Ramazan’da Arapça Kur’an yerine Türkçe Kur’an okumalarının çok faydalı olacağıdır.
İslam dini bilmeyi gerektiren bir dindir. Önce neye iman edeceğinizi bileceksiniz, ondan sonra o bilmenin fiili amelini gerçekleştireceksiniz.
Neye iman edeceğinize, nelerden sakınacağınızı size Kur’an öğretir. Bu açıdan Kur’an’ı anlamak için Türkçe okumak zorundayız. Düşünsenize bir yılda belki de bütün Türkiye’de bir milyar Arapça hatim indiriliyor. Bunun okuyan insanlara ne faydası oluyor? Anlamadıkları dilden okuyunca anlamıyorlar. Bunun sonucunda hiç bir şuur oluşmuyor. Ama bir milyar Türkçe Kuran hatmi gerçekleştiğinde bunu okuyup anlayan kişilere yüksek miktarda iman ve amel şuuru vereceğini tahmin edebiliyor musunuz?
Burada yeri gelmişken sözü Kur’an’a bırakalım. Yusuf Suresi ikinci ayet. Mana “Biz Kur’an’ı Arapça olarak indirdik. Umulur ki siz onu anlarsınız.” Fussilet Suresi. 44’üncü ayet. Mana “Eğer biz Kur’an-ı Kerimi yabancı bir dille okunan bir kitap kılsaydık, diyeceklerdi ki ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalıydı. Muhatapları Arap olduğu halde Arapça olmayan bir kitap mı geldi?”
Kur’an’dan uzaklaşılan bir toplumda FETÖ ve benzeri kötü niyetli insanlar ve gruplar her zaman fışkırır. Ama İslam Kur’an’dan öğrenilirse asla FETÖ’ler bu toplumda yer bulamaz.
İşte bu gibi cemaatler ve sapık tarikatlar ve onların önde gelen şeyhleri hiç bir zaman Kur’an’ın Türkçe mealini müritlerine okuyunuz demezler. Zira o müritler Kur’an’ı Türkçe okurlarsa o cemaat ve sapık tarikatlarla ilişkilerini keserler. Hepinize hayırlı ve bereketli Ramazanlar dilerim.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.