Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları 17 Eylül’de Adnan menderes ve iki arkadaşının idam edilişi ile ilgili yazı yazmak istiyordum günler öncesinden. Günleri birbirine karıştırınca bir gün gecikmeli yazımı yayınlamak nasip oldu. Bunda da bir hikmet vardır diye kendimi teselli ettim.
Adnan Menderes 1950-60 yılları arasında başbakan olarak aziz milletimize hizmet etti. Demokrat parti’ de 1950-54-57 seçimlerini ezici sonuçlarla CHP’yi yenerek iktidara geldi. 1961 yılında yapılacak genel seçimleri de kazanacağı önceden belli olunca uluslar arası güç odakları ve emperyalist Amerika bazı çalışmalar içerisine girdi. Çünkü rahmetli Menderes 57 seçimlerinden sonra Amerika ve Avrupa’nın niyetine ve bazı derinliklerine vakıf olunca bir takım icraatlara girişti, CENTO’ yu kurdu. Orta doğuda Amerika ve Avrupa’nın oyunları görünce bu oyunları bozmak amacıyla bazı çalışmalar yaptı. Rusya ile ileri boyutta yakınlaşmaya başladı. Tıpkı şimdi Ak parti iktidarının Rusya Fedarasyonu ile giriştiği ilişki gibi. İskenderun’ da Rusya devasa bir demir çelik fabrikası kurdurmak kararından sonra Amerika’nın tavrı ve hareketleri çok büyük değişikliğe uğradı. Mesela bu zaman diliminde 1959 yılında başbakan Adnan Menderes Amerika’ ya gitmişti. Amerika Dış işleri bakanı ile görüşmek için özel kalem müdürünün odasında 3 saat bekletildi.
1957 seçimlerinden sonra Londro ve Zurich anlaşmaları ile Türkiye Kıbrıs’ da garantör ülke sıfatını elde etti. Burada en büyük başarı şehit dış işleri bakanı Fatih Rüştü Zorlu’ ya aittir. Bugün Kıbrıs’ da Türkiye’ nin bayrağı dalgalanıyorsa bu şehit bakan sayesinde olmuştur. 1974’ de er bakan hoca CHP’ ye rağmen Kıbrıs’ a savaş harekat emrini verirken dayandığı mesnet garantörlük sıfatı olmuştur. 1957’den sonraki icraatleri ile Amerika’ ya resti çeke Menderes bunun bedelini hayatı ile ödedi ve bu açıdan geçek bir vatan şehidi oldu. Zaten 70 yıllık demokrasi tarihinde kim Amerika’ya karşı tavır almaya başlamışsa bu ülkede her 10 senede bir darbeler, muhtıralar ve darbe teşebbüsleri olmuştur. 1957 seçimlerinden sonra ülkemizde öğrenci olayları gizli güçler tarafından başlatılmış Türkiye hızla bir kaosa doğru sürüklenmiştir. Böyle bir kaos ortamında 1959 yılında Ana Muhalefet partisi lideri İsmet İnönü’ nün TBMM’ de yaptığı konuşma tarih kitaplarına geçmiştir. İsmet paşa mecliste yaptığı konuşmada şunu söyledi ‘Şartlar tahakkuk ettiği zaman ihtilaller meşru olur. Sizi ben dahi kurtaramam’ Demokratik rejimle yönetilen Türkiye’ de halkın reyi ile Ana Muhalefet Partisi lideri sıfatını alan İsmet İnönü bu konuşması ile demokrasiye kara bir leke sürmüş ve aynı zamanda da demokrasinin ırzına geçen bir muhalefet lideri ünvanını da almıştır. Ülkede demokrasi var halkın rejimi var b u rejimde Ana Muhalefet lideri İsmet İnönü kürsüye çıkıyor konuşması ile darbecilere davetiye çıkarıyor ihtilalin alt siyasi yapısını oluşturuyor. Bu sözü İngilitere’de bir Ana Muhalefet lideri söyleyemez. Şayet söylerse halkın linç girişimi ile karşılaşır. Bu sözden dolayı dahi İsmet İnönü Avrupalı ve Amerikalı demokratlardan hiç tepki almamıştır çünkü batılılar ve Amerika kendi ülkesi sınırlarında demokrat sınırlarının dışında ise en büyük canavar ve sömürgeci siyasal anlayışa sahip olan ülkelerdir. Türkiye cumhuriyetini kuran İsmet İnönü’ nün devletin bütün derinliklerine vakıftır ve kendisine her türlü bilgiler gelmektedir. 1959 da mecliste yaptığı bu konuşma esnasında devletin derinliklerine vakıf olan İsmet Paşa’ nın bu konuşmasıyla ihtilalin ayak seslerini bildiğini de itiraf etmiş olmaktadır.
İşte halkın ve hakkın ahını alan CHP 70 yıllık demokrasi tarihimizde hiçbir zaman tek başına iktidar olamamıştır çünkü ah ile abat olunmaz.
1960 ihtilalinden sonra yatsı ada mahkemelerinde ki yargılamalar hukuk ve adalet adına cinayetler vazındadır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ki en yüz karası sahneleri bu mahkemede yaşanmıştır. Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra kurulan istiklal mahkemelerini aratmayan bu mahkeme ve heyeti en güzel halkın tokadını ve cevabını Ankara’ da bir manav esnafı vermiştir. ‘Senin gibi hakime benim dükkanımdan satılık mal yoktur’ diyerek manav bu sabık hakimi kovmuştur.
Değerli dostlar ben bu mahkeme safahatı ile ilgili kişisel bir yorum yapmak istiyorum. Ben şunu arzu ederdim Adnan Menderes’ ten ‘ Siz kim oluyorsunuz ey eşkıya güruhu beni yargılayacak. Sizi mahkeme heyeti ve hakim olarak tanımıyorum ve size kutsal savunma hakkımı dahi yapma gereği hissetmiyorum. Benden sana gelecek olan siyasi iktidarlar bunun hesabını size soracaklardır’ Diyerek kahramanca dar ağacına gitmesini isterdim. Yine isterdim ki 1962’ den sonra 1971 yılına kadar tek başına iktidara gelen adalet partisinin ve onun başbakanı Süleyman Demirel’ in yassı ada mahkeme hakim ve avcılarını tutuklayıp mahkemede yargılamasını isterdim ‘ ama yıllarca biz demokrat partinin devamıyız’ diyen adalet partisi ve Süleyman Demirel tarih önünde bunun en büyük sorumlusu ve suçlusudur. Bırakınız bu hakim ve savcıları tutuklamayı demokrat partililerin iade-i itibarlarını dahi gerçekleştirememiştir.
70 yıllık demokrasi tarihinde ilk şehidi Aydın ilçesinden çıkmıştır. Ezilen ve sömürülen Türk halkını uyandırmıştır. Bu açıdan bu Aydın şehri demokrasi ve vatan için bedel ödeyen şehir haline gelmiştir. Bu anlamda muhterem Adnan Menderes’ in manevi anlamda çok iyi mertebelerde olduğuna inanıyorum. Menderes ve iki kader arkadaş olan Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’a Rabbimden rahmet diliyorum. Allah katında bu İslam beldesinde dünya emperyalizmine karşı verdikleri mücadelen dolayı bu üç şehidin vatan ve İslam şehidi olduğuna inanıyorum. Demokrasi şehidi lafı bu üç şehit için söylenecek en son cümle olmalıdır çünkü bir Müslüman için hayat iman ve cihattan ibarettir, gerisi laf-ı güzaftır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.