Şimdi ise bunu felsefi terminoloji ile ifadelendirmek istiyorum. 50 yıl boyunca bunlar bu partilere girip çıkmışlarsa bunun felsefi anlamı şudur. “Bizler bu dünyada makyevelist bir yapıyız. Ve bizden daha büyük bir makyevelist Türkiye’de olamaz.” Felsefe tarihindeki makyevelist felsefi sitemini kuran İtalyan Filozof Makyevel, inanın bu paralel yapıyı görseydi 16. yüzyılda kurduğu bu felsefi akımı asla ve kat'a kurmazdı. İnsanlık alemine zarar vermemek için. İşte gördüğünüz gibi 50 yıl boyunca kılıktan kılığa giren bu paralel yapı, böyle bir yapıdır.
Şimdi olaya şu açıdan da bakmak istiyorum. Sosyolojik anlamda bir cemaat düşünün, 50 yıl boyunca ülkede eğitim, sosyal ve kültürel alanda faaliyet gösterecek, bu 50 yılın sonunda bu topluluk, kendi içinden ünlü bir şair edebiyatçı, siyasetçi, müzisyen, ressam yetiştiremeyecek. 50 yıl boyunca kendi içinden böyle bir ünlü çıkarmıyorsa bu cemaat ve bu yapı asla ve asla sosyolojik anlamda evrensel bir cemaat değildir. Yılların Marksist’i olan büyük şair İsmet Özel, kendi bünyesinde bir inanç ve fikir devrimi yaşadıktan sonra sosyal hayatta yerini alırken bu yapıyı ret ediyorsa bu olay zaten bu yapının evrensel olmadığını ispatıdır. Zira İsmet Özer, yaşamı boyunca paralel yapının 50 yılına tanık olmuş bir kişidir. İsmet Özel’in tahtında bütün düşünen insanları sembolize ediyorum. Bakın, burada iddialı bir cümle haykırıyorum. Türkiye’de ilmiyle mücehhez tanınmış ve şöhretli ilahiyatçı asla bu paralel yapı ile kendisini tanımlamaz. Bu mantıken mümkün değildir. İlmen de imkânsızdır. Çünkü bir ilahiyat profesörü, İslamı, Allah’ın kitabından orijinal şekliyle bilerek öğrenir. Bunların sonucunda bu cemaatin faaliyetlerini değerlendirir.
Şahsıma gelince ben bu paralel yapıyı Türkiye’de çok iyi bilenlerdenim. Övünmek gibi olmasın Türkiye’nin tarihi ve demokrasi merkezi olan Aydın şehrinde 10 yıl Refah Partisi İl başkanlığı yaptım. Bu 10 yıllık süreç, benim bu yapıyı çok iyi bilmeme vesile olmuştur. Bir de 1976-1981 yılları arasında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğrencilik yaptım. Dünyaca ünlü hocalarımız vardı. İslam felsefesi, kelam, mezhepler tarihi, ahlak felsefesi hocalarımız dünyanın tanıdığı büyük isimlerdi. Onlar bize her şeyi orijinalitesi içerisinde anlattılar. Bu dersleri can kulağıyla dinleyen bir talebenin paralel yapı taliplisi olması mantıken ve ilmen mümkün değildir. Hocalarımı bundan dolayı minnetle anıyorum.
ASLA GÜVENİLECEK KİŞİ DEĞİL
İşte bu donanımlarımla AK Parti iktidara geldiği zaman olayları dikkatle izledim. Bütün gelişmelerden ve onların çalışmasından haberdar oldum. Paralel yapının çalışmaları bende çok rahatsızlık meydana getirmişti ve ben bu rahatsızlığımı şöyle bir hareketle ifadelendirdim. Yıl 2010 yılı idi, bakanlar kurulunda ismi kuvvetli olan bir büyüğüme bir sayfalık rapor gönderdim. Raporun adı Pensilvanya idi. Raporumdan iki cümleyi siz okurlarıma aktarmak istiyorum. Birinci cümle “Fethullah Gülen asla güvenilecek bir kişi değildir” ikinci cümle “Fethullah Gülen sadece dini bir vaizdir, bundan başka hiçbir özelliği yoktur.” Bu rapor 2010 yılında kaleme alınıp gönderilmiştir. Bu rapordan 3 yıl sonra meşhur 17-25 Aralık hadiseleri olmuştur.
Şimdi AK Parti açısından olayı irdelemek istiyorum. Bir siyasi parti iktidara geldiği zaman devleti ele geçirir ve devlet olur. Bir siyasi iktidar devlet olduğu zaman bütün cemaatlere, tarikatlara A’dan Z’ye bütün sosyal gruplara karşı eşit mesafede olmak zorundadır. Bu açıdan baktığımız zaman AK Parti'nin geçmişte bu paralel yapıya devlete eleman alma konusunda toleranslı davranmaması gerekiyordu. Çünkü bir devletin bütün kuruluşlara karşı eşit mesafede durması gerekir. Bir tek Adalet Bakanlığı'ndan misal vermek isterim. 10 yıl boyunca adalet dünyasında bu paralel yapının ne kadar tahribat yaptığını hepimiz gördük. 3 yıldan beri uğraşılıyor, bu paralel yapının tahribatı yok edilmeye çalışılıyor. Bana göre Adalet Bakanlığı hakim ve savcı adayı alırken ehliyet ve riyakata ve adayın ahlaki üstünlüklerini dikkate almak zorundadır. Bunun dışında hiçbir kritere değer verilmemelidir. Bu İslamın da hükmüdür, aynı zamanda adaletin de gereğidir. Ben bu dersin çıkarıldığına inanıyorum.
MASKE DÜŞTÜ, KEL GÖRÜNDÜ
Sonuç itibari ile şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu yapı artık gerilerde kalmıştır. Türkiye artık bu cemaatle bir daha yüzleşmeyecek kadar tarihi ve siyasi dersini almıştır. İktidarda başka bir siyasi parti dahi olsa bu paralel yapı artık asla sosyal, siyaset ve kültürel zeminlerde olamayacaktır. Çünkü maske düşmüş, kel görünmüştür. Bu olaylar tarihe ibret vesikası olarak düşecektir. Türkiye bu açıdan istikbale ümitle bakabilmektedir. Çünkü bu paralel yapıyı 50 yıllık Cumhuriyet felsefesi üretmiştir. Devletin her şeye ilgisiz kaldığı bu 50 yılın faturası artık milletimize çıkmayacaktır. Zira cumhuriyetin temel felsefesi hak, adalet, maneviyat ve bölüşüm zeminine dayandığından dolayı bu tip marazi kurumlar, toplumdan asla karşılık bulamayacaklardır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.