Bugün 28 Şubat 2017, bu 28 Şubat günü Türkiye Cumhuriyeti için, demokrasimiz için çok özel bir gün. Bugüne geldiğimiz zaman çok şeyleri hatırlıyoruz, çok şeyler gözümüzün önünde geliyor.
Her şeyden önce ilk olarak şunu söylemeliyim, ben bu 28 Şubat gününü çok seviyorum. Her yıl bugüne geldiğimiz zaman çok mutlu oluyorum, çok seviniyorum. Nasıl sevinmeyeyim ki. Bu 28 Şubat bir süreçtir. Bu sürecin sonunda toplumumuz muazzam bir şekilde uyanmıştır. Bu topraklara maddi ve manevi bereketler gelmiştir. Bunların sonucunda Türkiye dünyanın yükselen bir devi olmuştur. Türkiye, dünya mazlumlarının eli, kulağı ve gözü olmuştur.
Her şeyden önce ilk olarak 28 Şubat’ın ne olduğunu tarihi bir vak'a olarak ortaya koyalım. Yaşanan olayların ışığında 28 Şubat’ta yaşadıklarımızı ve gördüklerimizi hatırlayalım.
1995 Aralık seçimlerinde Refah Partisi 1.parti olarak ortaya çıktı. Birinci parti olarak ortaya çıkan Refah Partisi için 1987 yılında yani başarıdan 8 yıl öncesinde RP için ‘’Türkiye’de % 7,5’i asla geçemez’’ diye ABD’ye garanti verilen bir partiydi. Bu sonuç ve bu garanti sonrasında büyük aydın İsmet Özel ‘’Bize % 7,5’lik parti derler‘’ diye tarihe geçecek bir yazı yazmıştı. İşte bu yazı ve ABD’ye verilen garantiden 8 yıl sonra ülkenin siyasi ve matematik olarak en büyük partisi RP olmuştur. Böyle bir sonuç Türk demokrasisinde büyük bir infial ortaya koydu eksi ve artı açısından. 6 ay boyunca RP’siz bir koalisyon kurulması için ulusal ve uluslararası derin güçler büyük bir görevle çalıştı. Kurulan ANAP-DYP koalisyonu kısa zamanda eridi. Ve sonrasında RP-DYP koalisyonu kuruldu. Derinlikli güçlere meydan okurcasına merhum Necmettin Erbakan başbakan oldu. TBMM’den güvenoyu aldıktan sonra Türk demokrasisinde bir yıl sürecek bir tiyatro dramı yaşanmaya başlandı. Neler olmadı ki. Sonucunda Sincan’da yürüyen tanklar yolun asfaltını çökertemedi. Çünkü yolun asfaltı en kaliteli asfalt olarak yola dökülmüştü. Ama o tanklar Türk demokrasisinin asfaltını perişan etti. O esnada Orgeneral Çevik Bir Paşa milletimizin siyasi tarihine geçecek o korkunç ve bayağı cümleyi söyledi. ‘’Bu 28 Şubat, bin yıl sürecek.’’ İşte bu 28 Şubat öyle bereketli bir olaydır ki bu gidişle Çevik Bir Paşamızı haklı çıkaracak. Zira bu 28 Şubat’ın maddi ve manevi bereketi, bu gidişle bin yıl süreceğe benzer. RP ve DYP hükümetini bozmanın en kolay tarafı her zaman olduğu gibi DYP’den belirli bir miktar milletvekilini istifa ettirmekti. Ve öyle de oldu. Koalisyonu dağıttırdılar. Tabi ki bunlar yaşanırken Bülent Ecevit’in Güneş Oteli’ni hatırlamamak mümkün değildir. RP-DYP koalisyonu bir yıl sürdü. Bu bir yıl içinde derin güçlerin organize ettiği bütün antidemokratik hareketler 28 Şubat süreci olarak hayatımıza girdi. Bu yaşanan olayları irdelemeden önce bu 28 Şubat sürecini en iyi algılaması gereken partinin, en iyi yorumlaması ve bu yorumlamadan kendisi açısından ders çıkarması gereken partinin Refah Partisi ve onu sevenlerin olduğuna inanıyorum. Bunu ifade etmemin de acı bir tarihi görev olduğunu idraki içindeyim. Bu bir yılda yaşananları en iyi gören milletimiz oldu. Çünkü Türk demokrasisi için iğrenç diye vasıflandırabileceğimiz bu olayları en iyi değerlendiren milletimiz oldu. Milletimiz, bu olaylardan öyle bir bilenmişti ki milletin intikamı çok muazzam bir şekilde tecelli etti. Hem de tarihte asla unutulmayacak bir şekilde. Bu 28 Şubat sürecinde yaşanan bu zulümden sonra 1997’den 2002 yılına kadar milletimizin hayatı maddi, siyasi ve manevi açıdan öyle bir feci hal aldı ki asırlar sonra gelecek olan nesiller tarih kitaplarında bunları okuduğu zaman, bu iğrenç işleri yapanları lanetleyecektir. Üniversitede başörtüsünden dolayı hayatları kararan kızlardan mı bahsedeyim, bütün devlet dairelerinde yaşanan zulümlerden mi bahsedeyim, yoksa Kütahya Adliyesi’nde, başındaki beresinden dolayı Şapka Kanunu’na muhalefetten öğretmenlikten atılan muallimden mi bahsedeyim, bir de bu 28 Şubat süreci içerisinde FETÖ Terör Örgütü ve Fethullah Gülen denilen münafığın bu derin güçlerle işbirliğinden mi bahsedeyim.
Böyle bir süreci yaşayan milletimiz, öyle bir sağduyulu bir karar aldı ki elinde sadece bir tek demokrasi mermisi kalmıştı. Bu büyük millet 1999 genel seçimlerinde bilinçli bir şekilde bu mermiyi patlatmadı. Bozuk para gibi bu demokrasi mermisinin harcanmaması için ve 2002 seçimlerine gelindiği zaman demokrasi mermisini patlatabileceği bir ortama geldiğine inandı, karar verdi ve bu demokrasi mermisini patlatırken bunun hakkını verecek partinin de AK Parti olduğuna inandı. O partiye yürekten bağlandı. O tek mermi öyle bir bereket getirdi ki ülkemize bunu sayfalar dolusu anlatsak bitmez. Sadece bir cümle ile ifade etmem gerekirse yıllık milli gelir kişi başı 3 bin dolarlar civarındayken bu demokrasi mermisinin patlatılmasında sonra 12 bin dolarlara çıktı. Şimdiki hedef ise 30 bin dolar. Manevi bereketi ise o kadar güzel oldu ki toplumun her kesimi özgürlüğün tadını çıkarmaya başladı. İnsanlar istediği gibi yaşamaya, giyinmeye, düşünmeye ve düşüncesini özgürce açıklayabilmeye kavuştu. İşte bu 28 Şubat öyle bir berekettir ki bu bereket, bin yıldan daha fazla süreceğe benzer. İşte bu açıdan yazımın başlığını attım. 28 Şubat’ın derinlikli güçleri tarih bilmiyor, siyaset hiç bilmiyor, halk demokrasisine hiç inanmıyor, kalplerinde zerre kadar inanç ve sevgi yok. İşte bütün bunlar birleştiğinde sonuçta bol bereketi oluşturuyor. Hamdolsun.
İşte ben 28 Şubat'lara her yıl ulaştığım zaman çok mutlu oluyorum. Bu bereketli sonuçları toplumsal hayatımızda gözlerimle gördüğüm için, ben bu sonuçları görmekle kalmayıp bu topraklarda kıyamet kopana kadar hâkim olması için bu kalemimle mücadele veriyorum. Ve Allah’tan dileğim ömrümün sonuna kadar bu mücadelede bulunmaktır. Çünkü Hakk’ın yeryüzünde hâkim olmasında daha estetik bir görüntü olamaz.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.