Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları, dünkü yazımda büyük mücahit boksör Muhammed Ali Clay'i sizlere anlatmaya çalıştım. Bu muhterem insanın arkasından güzel sözlerle anmak, beni her yönüyle memnun etti. Derken Hürriyet Gazetesinden Ertuğrul Özkök kendi köşesinde de ünlü boksörle ilgili yazı kaleme aldı. Sayın Özkök, bu yazısında ünlü boksörle ilgili tatlı girdiği yazısını perişan bir benzetmeyle noktaladı. Bunu hazmetmediğim için, daha doğrusu Muhammed Ali Clay’e yakıştırdığı bu sıfattan rahatsız olduğum için bu yazıyı kaleme aldım. Şöyle diyor Özkök yazısında; “Hayır, onun şahsiyetli duruşuyla beni etkileyen. Daha 25 yaşında. Yani boks hayatının zirvesindeyken. Yani milyonlarca dolar para kazanırken. Her şeyini kaybetme pahasına söylediği şu sözdü beni mahveden; ‘Benim Vietkonglu bir insanla hiçbir meselem yok.’ Ben Muhammed Ali’yi niye çok sevdim biliyor musunuz? O benim gözümde ilk gezi çocuğuydu. Bundan 3 yıl önce bir 30 Mayıs gecesi İstanbul sarsılırken, aklıma gelen ilk çocuktu o.”
Sayın Özkök, Muhammed Ali’nin bu hareketiyle gezi olaylarının arasında hiçbir açıdan şekil ve mana yönünde benzerlik yoktur. Sıralamaya kalksam 10 tane farklılığı size sıralayabilirim. Ünlü boksör Vietnam ile ilgili ilk sözünden sonra, şöyle söylediği ikinci cümleyi zikretmediğiniz için vebaldesiniz; “Vietnamlılar bana zenci olduğum için aşağılık gözle bakmıyorlar, beni hapse mi tıkmak istiyorsunuz? Zaten 400 yıldır hapisteyim. Üç beş yıl daha yatar çıkarım. Ama asla katillere yardım edip, fakirleri öldürmek için 15 bin kilometre yol katetmeyeceğim”.
Bu ikinciyi söylemezsen, yarın mahşer günü Muhammed Ali senden hakkını alır ve sen de Allah katında cezanı çekersin. Çünkü Muhammed Ali’nin yaptığı bu davranış şuurlu bir Müslüman olduktan sonra İslam inancının politik bir tavırla eyleme dönüşmesi olayıdır. Allah katında insanlar zenci beyaz ayrımı yapılmaksızın yaratılmışlardır. Bu sözleri söylediği zaman Amerika’da zenciler devlet ve beyazlar tarafından aşağılanan bir topluluk idi. (Tıpkı Kürt kardeşlerimizin Cumhuriyet Türkiye’sinde 40’lı yıllarda aşağılandığı gibi). 1950-60'lı yıllardaki Amerika’daki olayları gazete sayfasından okuduğunuz zaman bunu görebilirsiniz. Allah’ın kitabında insanların eşit olarak yaratıldığını okuyup iman ettikten sonra Müslümanlığını siyasi eyleme sokan bir Mücahit’in bir Allah dostunun, sen hangi kafayla nasıl olur da gezi olaylarındaki insanların hareketleriyle aynı kefeye koyarsın. Sen hiç Allah’tan haya etmez misin ey Özkök? Muhammed Ali'nin davranışı şanlı İslam anlayışından kaynaklanan bir soylu davranıştır. Gezi olaylarındaki hareketler ise zerre kadar bir inanç bir mefkureden kaynaklanmayan ulusal ve uluslararası güç odaklarının Recep Tayyip Erdoğan’ı yıkma operasyonundan başka birşey olmadığını bilmiyor musun? Sen bilmiyor musun gezi olaylarında o güzelim tabiatı o teröristlerin nasıl perişan ettiğini gözlerinle görmedin mi? Sen bilmiyor musun gezi olaylarında Taksim ve Beyoğlu’nda binlerce esnafın iflas ettiğini ticari hayatlarının nasıl perişan edildiğini. Sen nasıl olur da Muhammed Ali’nin şanlı davranışını en büyük gezici diye gazetende taktim edersin. Sen soylu bir İslam hareketini nasıl olurda Ateist Marksizt bir kanun dışı siyasi eylemle aynı kefeye koyarsın. Muhammed Ali bu şanlı İslami hareketiyle New York’taki esnafı mı batırdı ey Özkök? Bir gazeteci, tarihi ve evrensel hakikatları nasıl böyle ters düz edebilir? Muhammed Ali'ye övgüler yazdıracağım diye yola çıkıyorsun yazının sonunda ise Muhammed Ali’ye hakaret ediyorsun ey Özkök. Unutma Özkök, Muhammed Ali mahşer günü senden davacı olur diye tahmin ediyorum, ama unutma aynı düşünceye baş koymuş bir dindaşı olarak senden mahşer günü ben davacı olacağım. Haberin olsun ta ki özür yazını yazana kadar vazgeçmeyeceğim.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.