Takip Et
  • 3 Şubat 2016, Çarşamba

Sayın Selahattin Demirtaş bir siyasi parti kurmanın ne demek olduğunu biliyor mu veya öğrenmek ister mi?

Sayın Demirtaş bugün Türkiye’de siyaset yapan bir simge isim. Daha doğrusu Türkiye siyaset zeminlerinde Aydınlıkçı Kürt siyasi hareketinin lideri veya onların ifadesi ile Eş Genel Başkanı.

Bu eş genel başkan terminolojisi siyasi yaşamımıza HDP’liler tarafından hediye edildi. Her kademe sosyal ve siyasal hareketlerinde üç beş tane eş başkan oluyor. Bu olay da bana bir hilkat garibesi olarak geliyor. Çünkü ben şunun doğru olduğunu tarihe baktığım zaman görüyorum. Bütün tarih boyunca siyasi hareketlerin bir tek lideri olmuştur ve çok sayıda yardımcıları yanında yer almışlardır. Selahattin Demirtaş üç beş yıldan beri Kürt siyasi hareketinin lideri olarak algılanmaktadır. Bu yüzden onun hareketlerini irdelemek istiyorum.

Türkiye’de Kürt siyasi hareketi yıllardan beri siyasi parti olarak teşkilatlanmaktadırlar. Bugüne kadar üç beş tane siyasi parti kurdular ve şu anki partilerinin ismi de HDP’dir. Türkiye’de siyasi parti kurmak herkesin hakkıdır. İnsanlar ve gruplar bir siyasi parti kurduğundan dolayı hiçbir demokratik zeminde ayıplanamaz ve kınanamaz. Bilakis aksine medeni cesaretlerini yüksek seviyede ortaya koyduklarından dolayı tebrik edilirler. O zaman bir siyasi parti kurmak ne demektir ona bakmamız gerekiyor.

İnsanlar ve gruplar bir siyasi parti kurmak için İçişleri Bakanlığının yolunu tutup, dilekçelerini verdikleri zaman, bakanlığa ve kamuoyuna şu taahhütte bulunurlar: Birincisi demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak bu kurduğumuz siyasi parti ile sadece ve sadece demokratik bir ortamda mücadele vereceğiz diye söz verirler. İkincisi bu siyasi mücadelemizi sürdürürken, demokrasi dışında hiçbir unsurlarla, gizli örgütlerle, irtibatımız olmayacak diye söz verirler. Fiilen, hukuken, ahlaken ve manevi olarak o örgütlerle asla yan yana gelmeyeceğiz diyerek kamuoyuna taahhütte bulunurlar.

Demokrasi dışı mücadele veren gizli örgütlerle hiçbir ilişkimiz olamaz diyerek kamuoyuna şeref sözü verirler. Ve bunların çalışmalarını onaylamadıklarını, onları reddettiklerini, şeref sözü vererek kamuoyuna deklare ederler. Ve dolayısıyla bu siyasi partiyi kuran kişiler ve gruplar, aynı ideolojiyi savunan illegal örgütler ve kişilerle asla bir araya gelemezler, görüşemezler, temas edemezler, aynı ideolojiyi benimseyen iki ayrı düşünce olarak birbirlerinin tezi ve antitezi durumunda olurlar. Demokratik ortamda mücadele eden bir siyasi parti aynı ideolojiyi savunan illegal örgütün boy hedefi haline gelir, birbirlerine atacak bol kurşunları olur. Eğer bu gerçekleşmiyorsa kamuoyunun bu olayı çok iyi değerlendirmesi gereklidir. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde ve bizim ülkemizde yukarda saydığım özellikler aynen böyledir. Yani bin gram bütün ülkelerde bir kilogram yapıyorsa bu keyfiyet de aynısıdır bütün ülkelerde.

Gelelim Selahattin Demirtaş’a ve onun siyasi partisi olan HDP’ye. Son 3 yıl boyunca Demirtaş ve ekibinin eylemlerine bir göz atalım. Bu lider ve partisi öncelikle PKK terör örgütünü asla reddetmemiştir. Onların çalışmalarını saygıyla karşılayarak, onlara destek vermiştir. Son 3 yıl boyunca en az on defa Kandil’e gidip, bu terör örgütünün en üst düzey yöneticileriyle görüşmüşler ve Kürt siyasi hareketinin istikbali konusunda fikir alışverişi yapmışlardır. Bu görüşmelerini kamuoyunun önünde yaparak yalanlama cihetine dahi gitmemişlerdir. PKK terör örgütü militanı çatışmalarda öldürüldüğü zaman militanın cenazesinin başında her zaman üç beş adet HDP milletvekili bulunmuştur. Bu görüntü çözüm görüşmelerinden önce de böyleydi, görüşmeler devam ederken de böyleydi, şimdi savaş esnasında da böyle oluyor. HDP ve PKK birlikteliği 3 seneden beri yüzlerce defa ispatlanmıştır.

Bu genel manzara siyasin ve ahlakın çıldırmasıdır. Başka hiçbir şeyle izah edilemez. Buna siyasette ve ahlak felsefesinde ancak şu cümleyle ifadelendirilir:

“Bunun adına ahlaksız siyaset denir.” Çünkü dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bir siyasi parti asla ve asla terör örgütü ile hiçbir zaman bir araya gelmemiştir. Bunun bir tek misalini dünyada gösteremezler. Bu durum İngiltere, İtalya ve İspanya ve İrlanda’da böyledir. Bizim ülkemizdeki kadar ahlaksız bir siyasi mücadele hiçbir yerde yaşanmamaktadır. Böyle ahlaksız siyaseti yapmaya cesaret dahi edemezler Avrupa ülkelerinde. Çünkü toplumsal linçin siyasi gücü onları ortadan kaldırır. 3 yıldır Türkiye kamuoyunun gözünün içine baka baka yalan söyleyen Selahattin Demirtaş asla ve asla Kürt siyasi hareketinin gerçek ve ahlaki anlamda siyasi lideri olamaz. Bana Avrupa siyasi hayatından Sayın Demirtaş’a benzeyen bir lider gösterebilir misiniz? Uygulanan oportünist ve Makyavelist bu siyasi hareket eninde ve sonunda parçalanmaya ve yok olmaya mahkumdur. Çünkü dünya siyasi ve ideoloji tarihine baktığımız zaman temeli ahlaki zeminlere oturmayan hiçbir hareket başarıya ulaşamaz. Bu tarihen sabit olan bir keyfiyettir. Çünkü bu HDP hareketine baktığınız zaman aralarında hiçbir ideolojik birliktelik yoktur. Çünkü tarihen sabittir ki İslamcı olduğunu iddia eden bir HDP siyasetçisiyle Marksist ideolojiyi savunan bayan siyasetçi bir siyasi hareket içinde birlikte olmaları eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur. Bu görüntü bile bunların acıklı durumunu ortaya koymaya yeter. Böyle çelişkilerle dolu bu siyasi hareket Güney Doğu’daki Kürt kardeşlerimize hiçbir zaman hayır getirmez. Bu yüzden Sayın Demirtaş, bu dramatik durumdan kurtulmak için bir yol ayrımındadır. Ya ahlaki zeminlere dayanan bir Kürt siyasi hareketini yöneten bir siyasetçi olacak, ya da bugün yaptığı gibi ahlaksız temellere dayanan siyasi hareketine devam edecek, ve kısa zamanda siyasi tarihimizden yok olup gidecektir. Yapacak olduğu bu tercih Türkiyemiz için de çok hayırlı olacaktır.

Sözlerimi bitirirken bugünden itibaren Sayın Demirtaş’ın siyasi hayatında günde iki saat felsefecilerle oturup kalkmasını tavsiye ederim çünkü felsefeciler düşünen ve uzağı iyi gören Allah’ın yarattığı müstesna insanlardır o yüzden sözlerime son verirken Cumhuriyet Türkiye’sinin en büyük felsefecisi olan Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken’in şu iki paragrafını yazıma koymayı kendime bir vazife gördüm:

“İnsanlığı fiile çıkarmak iktidar iledir. İktidar ise siyaset iledir. Siyaset ahlak iledir ve ahlak ruh ile ruhun kudreti iledir. Ahlaksız siyaset vatan için değildir. İnsanlık için değildir. O yalnız ikbal hırsını doyurmak içindir. Ve bir zorbaya baş eğdirmek bütün bir cahiller güruhunu bir zalime esir etmek içindir. Siyasetsiz ahlak yalnız çocuklar içindir. Dünyadan elini çeken bunaklar içindir. Biz doğru olmayı ne yapalım doğruluğu yetiştiremedikten sonra biz iyi olmayı ne yapalım iyiliği kuvvet ve fiile koyamadıktan sonra.”

 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.