Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları, 31 Mart seçimleriyle ilgili Millet İttifakı cephesinde enteresan olaylar yaşanıyor. Öncelikle şunu söyleyeyim, bu Millet İttifakı çalışmaları 2 aydan beri kesintili devam ediyor ve bir türlü de bitmek bilmiyor. Her geçen gün ittifak il sayısı artarak devam ediyor ve şuan itibariyle 46 ilde CHP ve İYİ Parti seçime tek liste ile girmeye hazırlanıyor. Zannederim bu hızla devam ederse çalışma, 81 vilayette seçim ittifakı yaparak seçime birlikte girecekler. Tabi ki 81 vilayette ittikla seçime girerlerse, seçimden sonra bana göre yapılması gereken tek şey şu olmalıdır, 2 siyasi parti genel kurullarında karar alarak tek bir parti haline gelmesi gerekir. Bana göre de o partinin yeni ismi İYİCHP olmalıdır. Hem de bu sayede CHP mazisindeki bütün tarihi ve siyasi kirliliklerden kurtulmuş olur.
Peki bu iki parti neden böylesine büyük çapta ittifak çalışmasına başladı? Bana göre irdelenmesi gereken nokta budur. Bunun irdelemeden önce, irdelenmesi gereken nokta da şu olmalıdır: 24 Haziran’da ki seçimlerde Millet İttifakı feci bir yenilgi ile sonuçlanınca Meral Akşener siyasetten ve genel başkanlıktan çekildiğini açıkladı. Uzunca bir süre de inat etti. Sonradan hiçbir şey olmamış gibi tekrar yoluna devam etmeye başladı. İşte bu çok enteresan bir noktadır ve gün yüzüne çıkarılması gereken nokta da burası olmalıdır, bana göre. Bu devrede uluslararası bir akıl devreye girdi mi, girmedi mi? Bunun tarih önünde ortaya çıkarılması tarihçilerin temel görevi olmalıdır. Zira olayın tarihi yönü siyasi yönden daha ağır basmaktadır. Bu karardan vazgeçildikten sonra tekrar siyasete başlanıldıktan kısa bir süre sonra Türkiye, Amerikan odaklı olmak üzere parasal noktadan bir dolar krizine sokuldu. Şimdi ben merak ediyorum, Meral Akşener geri döndüğü esnalarda Türkiye’nin ekonomik abluka altına alınacağı bilgi ilgili siyasi çevrelere sızdırıldı mı acaba? Bunu çok merak ediyorum. Doların 7.5 liraya çıkması ekonomik ablukanın boyutunu da ortaya koymaya yetiyor.
Bu Millet İttifakı 31 Mart Mahalli Seçimlerini öyle değişik bir anlayışa getirdi ki, bu uygulanan siyaset parti anlamında kendilerini sıfırlamak anlamına da gelmektedir. Düşünebiliyor musunuz ki yılların solcu partisi ve ortanın solunun mimarı CHP 31 Mart seçimlerine İstanbul ve Ankara’da öyle bir değişik anlayışla giriyor ki CHP’nin siyasi misyon açısından kendisine inkar anlamını taşımaktadır. Gençliği ülkücü militanlıkla ve ömrü MHP’ne hizmetle geçen bir kişiyi Ankara’da büyükşehir belediye başkan adayı ilan etti. İstanbul’da ise hayatı merkez sağ partilerinde geçen ve ömründe hiçbir zaman CHP siyasi prensiplerini ruhunda ve beyninde kabul etmeyen Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ilan etti. 70 yıllık demokrasi tarihimizde, 12 yıl Kur-an Kurslarında Kur-an eğitimi alan bir siyasetçi sosyalist enternasyonal üyesi bir partiden aday oluyor. Bu olay dahi Türkiye’de siyasetin hangi noktalara getirildiğinin ibretlik bir vesikasıdır.
24 Haziran seçimlerinde tarihten gelen yandaşlarını milletvekili yaptırtan sayın Kılıçdaroğlu o seçimlerde hiçbir ülkücüyü milletvekili yapmıyorsa, mahalli seçimlere giderken aşırı sağcı kişileri İstanbul ve Ankara adayı gösteriyorsa burada garabet olduğu net ortadadır ve uluslararası aklın tavsiyelerinin pratiğe geçmesinden başka bir anlayışla izahı mümkün değildir. 24 Haziran’da milletvekilleri adayında ki tespiti sinsi siyaseti milletimiz çok iyi gördü ve Aydın şehri başta olmak üzere halkımız bütün Türkiye’de cevabını sandıkta verdi. Milletvekili seçimlerinde CHP yüzde 22 rey alabildi, aynı partinin Cumhurbaşkanı adayı sayın Muharrem İnce sayın Kılıçdaroğlu’na yüzde 8 fark attı.
Buradan açıkça ilan ediyorum ki, 31 Mart seçimleri uluslararası derin güçlerin ve FETÖ terör örgütünün son umududur. Tek istedikleri 31 Mart’ta İstanbul ve Ankara belediye başkanlıkları başta olmak üzere Cumhur İttifakı’nın bu seçimlerden yenilgi ile çıkmasıdır. Uluslararası güçler ve güç odakları Türkiye’den artık ümitlerini tamamen keseceklerdir. Ayrıca son bir ay içerisinde tv kanallarında Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in konuşma yaptırılmalarının amacı seçim öncesi Türkiye’de büyük halk gerilimi ortaya koymak ve seçimin zaferinin alt yapısını oluşturmak düşüncesinden başka bir şey değildir.
Bu açıdan 31 Mart mahalli seçimlerine normal değerinden yüz kat daha ayrı bir siyasi ve tarihi değer veriliyorsa, ki bu değeri veren uluslararası güç odakları ve FETÖ terör örgütü olduğu kesindir. Millet İttifakı’nın 81 vilayete kaydırılmasının altında da uluslararası güç odaklarının gösterdiği hedefle bir paralellik olduğu düşüncesindeyim. Dünya’nın demokratik hiçbir ülkesinde siyasi parti ruhunun ayaklar altına alınıp çiğnendiği bir seçim ittifakı olmamıştır tarih boyunca. Bugünden sonra da olacağını da tahmin etmiyorum. Bu durumun kamuoyu tarafından çok iyi bir şekilde tespitinin yapıldığını inanıyorum. Bunun karşısında nasıl bir tavır alınacağını en iyi anlatan sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu konuyla ilgili ayrı bir yazı yazacağım hele bir cumhurun Aydın adayları açıklansın tekrar görüşmek üzere Allah’a emanet olun değerli okurlar vesselam.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.