1- İran İslam (!) Cumhuriyeti
2- Suriye Esad Devleti
Sevgili aydın denge gazetesi okurları 1947’de İsrail devleti kurulduğundan beri Ortadoğu’da bir bataklık gölü oluşmaya başladı. 30 yıldan beri Irak’ta Amerikan emperyalizminin yol açtığı bu bataklık gölü Van Gölü kadar büyüdü. Ortadoğu, 10 yıldan beride Suriye Devlet Başkanı Esad’ın 1 milyon kendi vatandaşını öldürmesi sonucunda Dünya’nın en büyük bataklık gölü haline geldi.
10 yıldan beri Suriye’de ki iç savaşta kendi, vatandaşlarını katlederken bebek çocuk ve yaşlı ayrımı yapmaksızın katliamını sürdürdü.10 milyon Suriyeli ‘de başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelere göç etti. Bunların sonucunda Suriye’nin nüfusu bugün itibariyle 10 milyon civarına düştü. Suriye asırlar boyunca Sünni bir ülke olmasına rağmen 1975’li yıllardan beri sapık bir mezhep olan Nusaybi Hafız Esad ve oğlu Beşar Esad tarafından yönetilmektedir.
Nusaybilik dediğimiz meslek ne Şia’dır ne de Sünni bir mezheptir. Hristiyanlıkla İslam’ın karmakarışık bir şekliyle bu topraklarda neşet etmiş olan bu mezhep Hz. Ali’ye ulviyet giydirecek kadar yoldan sapmış bir mezheptir. İran’da ki Şia’ya benzemeyen ve Ghulat-i Şîʿa diye adlandırılan bu mezhep Hristiyanlık‘ta ki Ruhul Kudüs’e benzeyen sapık sonuçlara dahi yol vermektedir.
Hafız Esad, 1973 Arap-İsrail savaşı sırasında Suriye Hava Kuvvetleri Komutanı idi. Bu savaş esnasında uçaklarını yerde kilitleyip vatanına ihanet eden bir hain idi. Bu savaş sonrasında darbe yaparak ülkenin hâkimiyetini ele geçirdi. Ve 2020’li yıllara kadar Esad’ların zulmü devam etti. Yeryüzünde hiçbir ülke yoktur ki kendi vatandaşına kimyasal bomba atarak onları imha etsin. Bunun tek bir örneği yeryüzünde İslam topraklarında tecelli etmiştir oda Suriye Devleti’dir.
Suriye Devlet Başkanı Hafız Beşar Esad böyle aşağılık bir imha emrini verirken tek başına kendi gücüyle bunu yapamıyor. Yanı başında iki tane ülke var birisi İran diğeri ise Rusya… Bu iki ülkenin korkunç miktarlarda askeri gücü ile maddi desteğini yanına alarak kendi vatandaşlarını öldürüyor. Bunlardan İran Müslüman topraklarında bir devlet, devletin başında da İslam kelimesi yazılmış olmasına rağmen zalim Esad’ın kendi ülkesinin insanlarını bombalamasına her türlü desteği veriyor. İkinci ülke Rusya ise bir Hristiyan ülkesi. İslam ile hiçbir alakası olmayan bu devletin en büyük amacı 200 yıldan beri sıcak denizler yani Akdeniz’e inebilmek. Bu sevda uğruna Esad’a korkunç miktarlarda askeri ve maddi destek vererek amacına ulaşıyor.
Bunlardan öncelikle beni ilgilendiren İran’dır. Çünkü İran, Hz. Ömer’den beri bir islam beldesidir. Hatta Hz. Ömer İran’ı fethedip (M.S. 640’lı yıllar) İslam beldesi haline dönüştürdüğünden bu yana da kendisini sevmezler. Osmanlı imparatorluğunun asırlardır siyasal askeri ve idari üstünlüğünden dolayı aşağılık kompleksi içerisinde asırlarını geçirmiş bir coğrafyadır İran.
İslam din ve düşüncesini Allah’ın Kur’an’da anlattığı gibi Müslümanlar tarafından algılanmadığı zaman ortaya böyle facialar çıkar İslam beldelerinde. İslam’da mezhebi ön plana çıkaran bir anlayış asla İslami ve Kur’an’i olamaz. İran İslam Cumhuriyeti Devleti’de mezhebi ön plana çıkaran bir anlayışa sahiptir ve bu anlayış asla İslami ve Kur’an’i olamaz. Mahşer gününün hesabına inanan bir devlet adamı ve ya başkanı asla Suriye’de Müslümanların katledilmesi için Beşar Esad’a yardım yapamaz. Hem Müslümanlık adına hem de insanlık adına bunu yapamaz. Suriye’de Hristiyan insanların öldürülmesi dahi olsa bir Müslüman ülke başka bir ülkeye askeri yardım yapamaz. Allah’ın İslam’ı ve ya İslam adaleti bunu emreder ama gelin görün ki İran İslam (!) Cumhuriyeti Suriye’ye her türlü yardımı yapıyor. Üstelik üç tane askeri tugayını da orada bulunduruyor. Kendi ülkesinde kendi vatandaşı ise enflasyon canavarını altında inim inim inliyor. Bunu yapan bir ülke isminin içinde İslam kelimesi geçse dahi ne İslamidir ne de insanidir. Küba Komünist Devleti, İran İslam(!) Cumhuriyeti Devleti’nden daha şerefli ve daha onurlu bir ülkedir.
Suriye bu vahşeti yaşarken iki milyara yaklaşan İslam ülkeleri en başta devlet başkanları olmak üzere devenin nalbant dükkânına baktığı gibi bakıyor. Bir tek Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve başkanı hariç… ben medeniyim diyen Avrupa ülkeleri de aynı şekilde bakıyor. Birleşmiş Milletler (BM) olaya kayıtsız kalıyor. Olan sadece 10 milyon civarında olan Suriyeli göçmenlere oluyor. Perişan bir vaziyette Meriç Nehri’ni geçmeye çalışırken Yunan güçleri ceplerindeki paraları da çalıyor. Ve dünya bu vahşet içerisinde kıyametin kopacağı zamana doğru hızla koşarken dünya üzerinde iki milyara yaklaşan Müslümanlar her Cuma birbirleriyle cuma mübarekleşmesi yaparken attıkları mesaj sayısı 20 milyarın üstünde. Sosyal medyadan ‘Hayırlı Cumalar’ mesajını çekiyor bu 2 milyar Müslüman utanmadan sıkılmadan…
Böyle bir dünyada ve ya evrensel ahlaka yürekten inanmış bir insan için ve ya İslam’ı yürekten tasdik etmiş bir Müslüman için ne kadar ıstırap verici bir yaşam. Yarabbi sana duaya yüzümüz yok ama biz Müslümanlar bu bela ve musibetten ne zaman kurtulacağız?
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.