Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları bugün Fidel Castro ile ilgili bir yazı yazmak istedim. Çünkü 13 Ağustos Fidel’in doğum günü.
Fidel’de komünist ihtilali ile ilgili yazı yazmam için çeşitli sebepler var. Bu yazıyı yazmamda en büyük etken; komünizme ve sosyalizme yürekten inanmış bir insanın neleri başarabileceğini ispatlamış olmasından kaynaklıdır. Sovyetler Birliği’nde komünist ihtilalin anlaşılabilir ama dünyanın öteki ucunda vahşi kapitalizm ve sömürgesini uygulayan ABD’nin bitişinde bir komünist ihtilalinin gerçekleşmesi sıradan bir olay olarak asla kabul edilemez. Komünist devrimden sonra ABD’ye Küba’nın kafa tutması sıradan bir olay değildir. Eğer bir davaya inanıyorsanız siz en üstünsünüz demektir ve yıllardan beride Küba sosyalist olarak hayatına devam ettirebilmektedir.
Bu olaya başka bir pencereden bakacak olursak yeryüzündeki 2 milyar Müslümana ve onların devletlerine tarihin ve Kübalıların attığı bir şamar oğlanıdır. 11 milyon nüfusa sahip olan Küba Amerika’ya 50 yıldan beri haddini bildirmekte ama 60 yıldan beri orta doğudan milyonlarca Müslüman ise ABD’ye asla kafa tutamamaktadır. Çünkü bunda en büyük etken o ülkelerin başlarında ki devlet başkanlarının ABD’nin uşaklığını yapmalarıdır.
Düşünebiliyor musunuz? 50 yıl boyunca Fidel 634 defa CİA tarafından suikaste maruz kalmış ama asla başarıya ulaşamamışlardır. Çünkü siz davanıza samimi olarak inanırsanız sizin yardımcınız Allah olur. Çünkü Allah yeryüzündeki mazlumların yardımcısıdır. Çağdaş firavunlara karşı sosyalist bir toplumu onun lideri korur ve onlara yardımcı olur.
Fidel Castro ile ilgili yazı yazmamda üçüncü etken şu oldu; Bildiğiniz gibi Fidel ilkokul ve lise tahsili sıralarında katı Katolik Hristiyan ve ilahiyat eğitimi almış olmasıdır. Bütün bu eğitimler sonrasında hepsini reddederek ateist ve komünist bir düşünceye sahip olmasıdır. Aslında bu olay dünya Hristiyanlığının ciddi boyutlarda sorunudur. Avrupa ve dünyanın değişi kıtalarında yer alan acı sorunudur. Tahribata uğramış orijinalliği kalmamış hükmü geçmiş bir din 21. Asırda ki insanlığa mutluluk verememektedir çünkü bu dini Allah ortadan kaldırmış bu din ve dinlerin en son kemal noktası olan İslam dinini insanlı âlemine bir yol gösterici olarak sunmuştur. Yeni gelen dinin eskisinin pratikte ve mesaj olarak orijinalliği kalmadığı için İslam dini bütün dünyada büyük rövanş görmektedir. Bunun farkına varan dünya Siyonizm’i ve oryantalistler dünyada İslami fobi gibi gerilim ortaya çıkararak insanların islama yönelmesini engellemeye çalışmaktadırlar. İşte bunun en son örneği Fidel olmuştur. Radikal bir Katolik Hristiyan mezhebi ve ilahiyat eğitimi alan Fidel’ i bunlar tatmin edememiştir. Bu orijinalliği kalmayan Hristiyanlığın bu kadar katı bir eğitiminden sonra Fidel ateist olmuş dinini reddetmiş ve militan bir komünist olmuştur.
Hâlbuki ki 21. Asırda yeryüzünde Osmanlı gibi İslam devletleri olmuş olsaydı nice Fideller ateistliğe yönelmeyip islamla yücelenmiş olacaktır ve bunlar Hz Ömer’ler olarak tarihi fonksiyonlarını yerine getireceklerdi.
Fidel Castro’nun hayatına ve mücadelesine bir göz atalım. Fidel Alejandro Castro 13 Ağustos 1926’ da Küba Mayari’de dünyaya geldi. Santiago’ da Katolik okullarında ve Havana’ da ki Cizvet lisesi Belen ilahiyat okulunda öğrenim gördü. 1950 yılında Havana Üniversitesinden Hukuk doktoru olarak mezun oldu. 1950-52 arasında avukatlık yaptı. Temsilciler meclisi seçimleri için Küba halk partisinden aday oldu. Ama 10 Mayıs 1952’ de iktidarda ki Carlos Prio Socarras hükümetini deviren Küba’nın eski başkanlarından General Batista seçimleri iptal etti.
1953 başlarında Batista diktatörlüğünü yıkmak amacıyla küçük bir grup oluşturan Fidel 26 temmuzda Santiago’daki moncada kışlasına 165 arkadaşı ile birlikte bir baskın düzenledi. Başarısız oldu tutuklandı. Mahkemede ki bir sözü tarih kitaplarına geçti. ‘ Sayın yargıç siz beni mahkum edin, tarih beni haklı çıkaracaktır.’ 16 yıl mahkûmiyet aldı 2 sene hapis yattı ve sonra bağışlandı. 1955’ de Küba’dan ayrıldı ve Meksika’ya gitti ve orada bir örgüt kurdu. 2 Aralık 1956’ da Granma yatı ile Küba’ ya dönerek Orient’e ‘ de karaya çıktı. Bu yolculukta bir arkadaşı kayboldu. Ve Fidel ‘bu arkadaşı bulmadan asla gitmeyeceğiz’ dedi. Arkadaşlarını nehirde buldular ve yola devam ettiler. Bu hareket bir dava adamına verilen en yüksek değerdir. Bu çatışmada arkadaşlarının çoğunu kaybetti, aralarında kardeşi Raul ve meşhur Che Guevara’nın da bulunduğu 12 arkadaşıyla Maestra dağlarına çekildi. Bu dağlarda Batista’ nın askerlerine karşı gerilla savaşını yürüttü. Siyasi desteğini yitiren ve bir dizi askeri yenilgiye uğrayan Batista 31 Aralık 1958’ de Dominik Cumhuriyetine kaçtı. Fidel Havaa’ya girdive başbakanlığa girdi. 31 Temmuz 2016 tarihine kadar bu görevleri yürüttü yetkilerini kardeşi Raul’a devretti. 2008’ de bir açıklama yaparak devlet konseyi başlığını bıraktığını açıkladı.
Burada şunu söylemek gerekir devrim ile ülkenin başına geçip komünist ihtilal yapan Fidel başkanlığı bir komüniste yakışmayacak şekilde kardeşi Raul’a devretti. Bu çok devlet başkanlarında başkanlık yaparken oluşan siyasi bir hastalıktır. Bu hastalık Fidel’ e de sirayet etmiş oldu. Bu noktada komünist ahlak kendini sıfırlamış oldu. Yeri gelmişken burada İslam’ın güzelliğini ortaya koymamız gerekir. Hz Muhammed vefat etmeden önce yerine geçecek devlet başkanını asla işaret etmemiş ve Müslümanların bütün kabileleri toplanarak istişare sonucunda Hz Ebu Bekir’ i devlet başkanı seçmişlerdir. Akrabası olan Hz Ali 4. Devlet başkanı olarak daha sonraları seçilmiştir. Bundan 14 asır önce Hz Muhammet’in ve ya İslam toplumunun gerçek demokrasiyi işletmesinin ne kadar büyük bir hadise olduğu bir tarihi anektod olarak kabul edilebilir. Fidel 2016 yılı 25 Kasım tarihinde öldü. Cesedi yakıldı dini tören yapılmadı.
Fidel’ in en büyük icraatı toprak reformu 40 dönümden fazlası toprakları kamulaştırdı ve fakir halka dağıttı. Küba’nın en büyük geliri şeker kamışıydı. Şekeri Sovyetler Birliğine satmaya başladı bundan dolayı ABD ile arası açıldı. Küba’ ya ekonomik ambargo uygulandı.
Küba devriminden sonra ABD’ ye kaçan ve dönemin başkanı John Kennedy yönetiminden silah ve maddi destek alan Kübalıların Nisan 1961de domuzlar körfezi çıkarması başarısızlıkla sonuçlandı. ABD ile değişen hiçbir şey yok 60 yıl boyunca bugünde ABD PKK ve YPG’ ye silah ve maddi destek sağlamaktadır. 60 yılda ABD ülkesinde değişen hiç bir şey yok. Ve arkasından üçüncü dünya savaşına sebep olacak meşhur nükleer başlıklar krizi ortaya çıktı ABD ve Sovyetler birliği arasında. Burada şunu söylemeliyim ki bizim çocukluğumuzda başkan Kennedy’nin bizim medyadan melek gibi bize lanse edilmişti. Hâlbuki ki bu makyaj boyamasıdır. Amerika’nın bitişiğinde ki bir ülke kendi özgür ve hür iradesini yaşama hakkını yok sayan Kennedy nasıl bir devlet adamı ise bugün ki Trump da aynı karakterde aynı ahlakta bir devlet başkanıdır. Vahşi kapitalizmin bu iki ahlaktan yoksun devlet başkanları dünya Siyonizm’inin emrinde olan uşaklardır. Son 25 yıldan beri orta doğuda ABD’nin müdahaleleri ile milyonlarca Müslüman katledilmiştir. Ortadoğu’da ülkeler ABD’ ye rest çekememiş ama bitişiğinde ki komünist Küba ABD’ ye rest çekmiş haddini bildirmiştir. Bu dünya Müslümanları için utanç verici bir durumdur.
Son Paragrafı Fidel Castro’nun şu sözü ile tamamlamak istiyorum ‘Dilenciye bir ekmek vermek yardımseverlik değildir. Asıl Yardımseverlik sizde dilenci kadar açken onunla ekmeğini paylaşabilmektir’
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.