Bafa Gölü kıyısında, Söke’nin Avşar Mahallesi yakınlarında bulunmaktadır. İyon Birliği üyesi on iki kentten en küçüğü ve en az bilinenidir.
Efsaneye göre, Salamis Savaşı’nın Atinalı kahramanı Themistokles’in sonraları gözden düşüp yurdundan sürüldüğünde Pers kralının dostluğunu kazandığı ve yaşamını sürdürmesi için kralın ona üç kent verdiği anlatılır: Ekmek için Magnesia, şarap için Lampsakos ve 'opson' için Myus. ‘Opson’un Türkçedeki karşılığı “katık” sözcüğüdür ve “ekmeğin yanında yenecek herhangi bir yiyecek” anlamına gelir. Günümüz Batı dünyasında et ya da balığın yanında ekmek yenirken, eski Yunanlılar, bugün Türklerin yaptıkları gibi ekmeğin yanında et ya da balık yiyorlardı. Myus’un Themistokles’e sağladığı ‘opson’, hiç kuşkusuz öncelikle balıktan oluşmuştu. Diyodoros’un anlattığına göre, Myus çevresinde balık çok boldu. Bugün de birkaç kilometre uzaktaki dalyan aynı duruma tanıklık etmektedir. İÖ 201 yılında ise bu kez Makedonya Kralı V. Philippos, ordularıyla Anadolu’dan geçer ve erzakları tükendiğinde, Magnesialılara başvurur. Onlar da krala bir miktar incir verirler, çünkü tahılları yoktur. V. Philippos daha sonra Myus’u ele geçirince, incirlere karşılık kenti Magnesialılara armağan eder.
*
Myus, kurulduğu dönemlerde yakınında bulunan Milet ve Priene gibi Ege Denizi’ne kıyısı olan bir liman kentidir. Ancak zamanla Büyük Menderes'in getirdiği alüvyonların önünü kapatması ve denizden koparması nedeniyle önemini kaybetmiştir. “Myus’un yakınında küçük bir koy vardır” der Pausanias. Sonra da şöyle devam eder sözlerine: “Maiandros bu koyun ağzını çamurla kapayarak onu bir lagüne dönüştürdü. Deniz geri çekilip, lagün de bir tatlı su gölüne dönüşünce, buradan o kadar çok sivrisinek türedi ki, Myuslular kenti terk etmek zorunda kaldılar.içlerinde kült heykellerinin de bulunduğu taşınır eşyalarını yanlarına alarak Miletosun yolunu tuttular. Myus’a uğradığımda, ak mermerden yapılmış Dionysos Tapınağı dışında hiçbir şey göremedim.” Strabon’un zamanında ise nüfus o denli azalmıştı ki Myus, bir kente özgü işlevleri gerçekleştirmemeye başlamıştı; politik bir birlik kimliği altında Miletos ile kaynaştırıldı.
*
Miletos kazılarını sürdüren Alman ekibi Myus’ta da çalışmıştır. 1964 yılında küçük çapta devam ettirilen çalışmalarda, antik kaynaklarda adı geçen ve beyaz mermerden yapıldığı bilinen Dionysos tapınağı ortaya çıkarılmıştır. Ana yerleşmenin bulunduğu doğudaki ikinci tepede kayalara oyulmuş birtakım evler, mezarlar ve sarnıçlar ile sur duvarları ve Bizans kalesi kalıntılarına da rastlanmıştır. Ören yerinde işlenmiş taşlara ender rastlanması, bu tür malzemenin yeniden kullanılmak üzere Miletos’a taşınması olasılığı ile açıklanmaktadır. Myus’un yerleştirildiği sırtın doruğundaki Avşar Kale adı verilen küçük Bizans kalesi ise geç dönemden bir istisna. Moloz taş işçiliğiyle yapılmış Avşar Kalesi ve çevresindeki mezarlar bir dönem define avcılarının hedefi haline gelse de günümüzde kaderine terk edilmiş durumda.
*
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.