Kıymetli Kardeşlerim Cumamız Mübarek Olsun!
Halil b. Ahmed şöyle demiştir: İnsanlar dört kısımdır; Birincisi bilen adamdır. Bildiğini de biliyor, o gerçek âlimdir, ona tabi olun. İkincisi bilen ama bildiğini bilmiyor. O uykudadır, onu uyandırın. Üçüncüsü bilmiyor olduğunu bilir, irşada muhtaçtır, onu irşad edin. Dördüncüsü bilmez, bilmediğini de bilmez. O cahildir, ondan kaçın (İmam Gazali, İhyâu Ulâmi'd-Dîn, Dâru İbni Hazm,Beyrut,2005,s.72)
Efendimiz (s.a.s)’e ilk inen ayetler Alak Sûresi’nin ilk ayetleridir. Dikkat buyurun ki bunlar neden bahsediyor, Efendimiz (s.a.s)’e neyi ilk olarak emrediyor? “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alak” (embriyo, aşılanmış yumurta)' dan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini Öğretendir.”(Alak Sûresi 1-5)
İlk inen emir ‘İkra’ dır, yani “oku” dur. Ne namazdır ne oruç ne de zekât. Okumaktır ilk emir. Çünkü ibadet ve taatler ancak okuyup bilmekle yerine getirilebilir. Okuyup bilindiğinde iman edilebilir. İnsan ancak bildiği şeye iman eder, bildiği bir Zat'a ibadet edebilir. Âyet-i Kerime’de okuma emredilirken neyin okunacağı belirtilmemiştir. Kişinin kendisi, içinde yaşadığı toplum, hatta insanlık için yararlı olan bütün ilimlerin okunup öğrenilmesi bu emrin kapsamı içindedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s); “İlim öğrenmek her müslümana farzdır.” (İbn Mâce, Mukaddime, 17.) buyurarak bütün Müslümanların ilim öğrenmesi gerektiğini söylemiştir.
Kur’an-ı Kerim’de ilim kelimesi 105 kere zikredilmiştir. Çeşitli şekillerde ise 750 defa zikredilmiştir. İnsanların gözünde ilmin nasıl bir değeri olduğunu biliyoruz. Göz aydınlığı yavrularımız okusun-öğrensin diye nasıl canhıraş bir şekilde uğraşıyoruz. Biz okuyamadık, bari çocuklarımız okusun diye gayret ediyoruz. Çevremizde ilim sahiplerine, okuyanlara her zaman değer verildiğini biliyor ve görüyoruz. Eski hükümdarlar, zenginler ve diğer şanlı şöhretlilerin isimleri silinmiş, ilim sahiplerinin adları baki kalmıştır.
Allah Teâla ilme önem vermiş, bizzat zatını ilimle vasıflandırmıştır. Her şeyden ve herkesten daha âlim olduğunu Kur’an’da bildirmiştir. O’nun ilmi bizim ilmimiz gibi kısıtlı değildir. Her şeyi hakkıyla, geçmişi ve geleceği ile en ince ayrıntısına kadar bilir. Âlemde olanların hiç biri O’nun için gizli de değildir. Nitekim şu ayette bunu açıkça bildiriyor; "Şüphesiz yerde ve gökte Allah'a hiçbir şey gizli kalmaz". (Al-i İmran Sûresi 5) Rabbimiz, olmuş ve olacak olanların hepsini en ince ayrıntısına kadar bilir. Yerde ve gökte olanları, ikisi arasında olanları da bilir. Allah Teâla kendi ilim sıfatını taşıyanları da sever ve onları diğer insanlardan üstün tutar. “De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer Sûresi 9) “Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Mücâdele Sûresi11)
Efendimiz (s.a.s) ise bu durumu şöyle ifade buyurmuşlardır; “Allah(c.c.), hakkında hayır dilediği kimseye din hususunda büyük bir anlayış verir.” (Buhârî, İlim 10) Rabbimiz bir şeyi bilmeden yapmayı da hoş görmemiştir. Bundan sorumlu olunacağını da belirtmiştir; “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ Sûresi 36)
İlimden kasıt kupkuru bir bilgi yığını değildir. Bildiklerini uygulamaktır aslolan. Yoksa bilginin bol olduğu çağımızda en değerli şey internet ve bilgisayar olurdu. İlim amacımız değil, Allah (c.c.)’ın rızasına ulaşma noktasında bir aracımızdır. Araca sahip olmak bu kadar yüksek mevkide ise, “Amaca” ulaşmak nasıl yüce bir mevki ve şereftir, varın siz düşünün.
Efendimiz (S.A.S.) şöyle buyurdu; “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” ( Buhârî, İlim 10) Yine başka bir hadiste Efendimiz (s.a.s.) ; "Hikmet, müminin yitiğidir. Mümin hikmeti nerde bulursa onu sahiplenir.” (Tirmizi,İlim19) Rabbimiz başka bir ayette ise; “Kulları içerisinde ancak âlimler (gereğince) Allah’tan korkar”(Fâtır Sûresi 28)
Mevla Teâla Efendimiz (s.a.s)’e şöyle dua etmesini emir buyurmuştur; “De ki; Rabbim! Benim ilmimi artır. (Tâhâ Sûresi 114) Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s), ilmin değerini en iyi bilen insan olması sebebiyle Rabbi’nden kendisinin ilmini artırmasını talep etmiş ve ümmetine de böyle yapmalarını salık vermiştir. Cenâb-ı Hakk, Peygamber Efendimiz’e ilmin dışında herhangi bir şeyi kendisine artırması için dua etmesini emretmemiştir. Efendimiz (s.a.s.) hem ilminin artırılması için dua etmiştir hem de yararlı olan ilmi istemiştir. “Allah’ım, bana öğrettiğin ilimden beni yararlandır, yararlı olacak ilmi bana öğret. İlmimi artır. Her hal üzere Allah’a hamd olsun.” (İbn Mâce, Mukaddime, 23) “İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır.” (Tirmizî, İlim 2) “Ya ilmi öğrenen ol, ya ilmi öğreten ol veya ilmi seven/destek olan ol. Beşincisi olma helak olursun.” (Darimi, Mukaddime, 26).
Yunus Emre (k.s.) okumanın amacının ne olduğunu çok güzel bir şekilde ifade etmiştir;
Okumaktan murat ne / Kişi Hakk'ı bilmektir
Çün okudun bilmezsin / Ha bir kuru emektir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.