Kıymetli kardeşlerim cumamız mübarek olsun!
Rabbimiz bizleri en güzel şekilde yaratmıştır. Âlimlerimizin ifadesine göre insan, Allah (c.c.)’ın yarattığı en güzel varlıktır. İnsanın bütün azaları bir amaç için yaratılmıştır. Vücudumuzda yer alan herhangi bir organımız fazlalık ve işe yaramaz değildir. Şu organım fazlalıktır, işe yaramaz diyeceğimiz bir tane bile yoktur. O organlarımızın amacını ister bilelim ister bilmeyelim boşuna yaratılmış değillerdir. İnsanın bedeni amaca göre yaratıldığı gibi insan olmak sebebiyle herkes değerlidir. Herkesin yaşama hakkı Allah (c.c.) tarafından verilmiştir. Allah’ın izin vermediği şekilde kimsenin canına zarar verilemez.
Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır; “Allah katında dünyanın yok olması, bir Müslüman’ın öldürülmesinden daha hafiftir.”(Tirmizî, Diyât, 7) İnsan hayatı dokunulmazdır. Allah (c.c.)’ın haklı kıldığı bir sebep olmadıkça kimsenin hayatına son verilemez. Hele müminin öldürülmesi dünyanın yok olmasından daha ağırdır. Hz. Âdem (a.s.)’ın Hâbil ve Kâbil adında iki oğlu vardı. Kâbil ziraatle Hâbil ise hayvancılıkla uğraşıyordu. İkisi de Allah (c.c.)’a kurban sundu. Hâbil en iyisinden Kâbil ise malının en kötüsünden kurban sundu. Kâbil malının kötüsünden kurban sunduğu için kabul edilmedi buna karşın Hâbil en iyisinden kurban sunduğu için onunki kabul edildi. Kâbil kendisinin değil de kardeşinin kurbanının kabul edilmesinden dolayı kıskançlık yaptı. Kıskançlığına yenik düşen Kâbil, kardeşine, “Seni mutlaka öldüreceğim.” demişti. Hâbil ise onu uyararak, “Unutma ki Allah (c.c.), sadece kendisine karşı sorumluluk bilinci içerisinde olanların kurbanlarını kabul eder.” demiş ve eklemişti: “Beni öldürmek için bana elini uzatsan bile, ben seni öldürmek için elimi uzatmayacağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah (c.c.) tan korkarım. Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu, zalimlerin cezasıdır.” (Mâide Sûresi 27-29)
Kâbil nefsine yenilip kardeşini öldürdü. Ancak kardeşinin cesedini nasıl defnedeceğini bilmediği için Allah Teâlâ kardeşinin cesedini gömmesini öğretmesi için bir karga gönderdi. Kavga eden iki kargadan biri diğerini öldürmüş sonra da toprağa gömmüştü. Kâbil bu olayı görüp şöyle demişti; “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar bile olup da kardeşimin cesedini gömemedim!” demiş ve pişmanlık duyarak vicdan azabı çekmeye başlamıştı. (Mâide Sûresi 30-31) Yeryüzünde işlenen ilk cinayetti budur. Devam eden ayette Rabbimiz insan öldürmenin ne kadar büyük günah olduğunu şöyle ifade ediyor; “Bu yüzdendir ki İsrâiloğulları’na şöyle yazdık: Kim bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir insanı öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir insanı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.” (Mâide Sûresi 32)
İlk kan döken Kâbil olduğu için, her öldürülen kişi için Kâbil’e de günah yazılır. Bunu ise Efendimiz (s.a.s.) şöyle ifade ediyor; “Haksız yere öldürülen her insandan dolayı Âdem’in ilk oğluna bir pay (günah) ayrılır. Çünkü o, öldürme işini ilk defa başlatan kişidir.” (Tirmizî, Diyât, 7) Bu sebeple bulunduğumuz yerde önceden işlenmemiş olan bir günahı işleyip reklam etmekten sakınalım. İyiliğe örnek olan kimse ondan sevap alır, aynı şekilde kötülüğe örnek olan da kötülüğü yapan gibi günah kazanır. Buna dair Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır; “Kim İslâm’da güzel bir işe öncülük ederse hem (kendi yaptığının) sevabını, hem de kendisinden sonra o işi yapanların sevaplarını alır. Üstelik onların sevaplarından da bir şey eksilmez. Kim de İslâm’da kötü bir gidişe öncülük ederse hem kendi günahını, hem de kendisinden sonra onu yapanların günahını alır. Yine onların günahından da bir şey eksilmez.” (Müslim, İlim, 15)
Mümini öldürmenin ne kadar büyük günah olduğuna dair şu hadis-i şerif çok önemlidir; “Gökte ve yerde olanların tümü bir mümini öldürmek için işbirliği yapsalar, Allah onların hepsini yüzüstü cehenneme yuvarlar.” (Tirmizî, Diyât, 8) Sadece müminlerin değil mümin olmayanların da canı değerlidir. Hele ülkemizde yaşayıp da bizlere zarar vermeyen insanlar öldürülemez.
Rasûlüllâh (s.a.s.) Veda Hutbesi’nde ashab-ı kirâm’a şöyle buyurmuştur; “Kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız tıpkı bu beldenizin, içinde bulunduğunuz bu ay ve bugününüzün haramlığı gibi birbirinize haramdır (dokunulmazdır).” (Buhârî, İlim, 9)
Bir ayette ise mümini öldürmenin günahı şöyle anlatılıyor; “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisâ Sûresi 93) Bu ayetteki ebedi cehennemde kalacağı ifadesi âlimlerimizin çoğuna göre uzun süre cehennemde kalır demektir. Ya da adam öldürmeyi helal sayan kişinin ebedi cehennemde kalacağını bildirir. Çünkü iman eden kimseler cehennemde ebedi kalmaz. Fakat Allah (c.c.)’ın kesin olarak haram kıldığı canı kıymayı helal sayan imandan çıkıp kâfir olduğu için, ebediyen cehennemde kalır ve oradan bir daha çıkamaz. Şu ayette kâfirler dışında Allah (c.c.)’ın diğer insanları affedeceğini bildiriyor; “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasının dışında kalan (günah)ları dilediği kimseler için bağışlar.” (Nisâ Sûresi 48, 116) Ehl-i Sünnet âlimlerimize göre, iman sahibi günahkâr kimse, günahlarının cezasını çektikten sonra cehennemden çıkacaktır.
Bir hadis-i şerifle yazımız bitirelim; “İki Müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya gelir ve biri diğerini öldürürse, öldüren de öldürülen de cehennemdedir.” Bu söz üzerine, “Ey Allah’ın Elçisi, öldüren böyledir ama öldürülene ne oluyor?” denildiğinde, Hz. Peygamber, “O da arkadaşını öldürmeye istekliydi.” şeklinde cevap vermiştir. (Nesâî, Muhârebe, 29)
Rabbim hepimize istikamet nasip eylesin!
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.