Hayırlı cumalar kıymetli okurlar!
“İman edenlerin Allah'ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan (önceden kitap verilenlerin) birçoğu fâsık kimselerdir.” (Hadîd Sûresi 16)
Bu ayetin indiği zamandan beri her ne kadar 1400 küsur sene geçmiş olsa da, Kerim Kitabımız güncelliğini kıyamete kadar koruyacaktır. Zira Kitabımız, bir zaman veya bir topluma sığdırılamaz. Her insan İslam’a muhtaçtır. İster muhtaçlığının farkında olsun ister olmasın, fark etmez. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm bizleri hiç yoktan yaradan Rabbimiz tarafından indirilmiştir. Rabbimiz, Rahman isminin tecellisiyle mümin-kâfir ayırmadan herkese merhamet eder. Ahirette ise sadece müminlere merhamet edecektir. Bu dünya ise imtihan içindir. Herkese nimet verilmiş ki adalet olmuş olsun. İman ise zorunlu değil seçmeli olsun. Seçmeli olduğu için de iman edenlere mükâfat, etmeyenlere ise ahirette ceza olsun.
Geçen haftaki yazımızda “Lafla Peynir Gemisi Yürümez” demiştik. Anlamı gayet açık. Başta okuduğumuz ayet ise bizlere büyük bir uyarı yapıyor. Tabiri caizse “Kendine Gel Müslüman” demektedir. Ne zamana kadar daha Rabbimize ibadetten uzak olacağız? Bunca nimeti görmezden mi geleceğiz? Başımıza gelenlerden hiç ders çıkarmıyor muyuz? Sadece bizim başımıza gelenlerden değil, çevremizde olan bitenden de ibret almamızın zamanı gelmedi mi? Gözle görülmeyecek bir virüs sebebiyle ne hallere geldik. Rabbimiz, bizlere eski kavimlerin helak olmasını anlatırken büyük afetlerle yok edildiklerini haber veriyor. Kudretinin her şeyden yüce olduğunu birçok kere tekrarlıyor.
Şimdi ise küçücük bir virüs sebebiyle bizlere yine kudretini gösterdi. Aslında kendimize bile baktığımızda Rabbimizin birçok kudretini görebiliriz. Fakat insan, her zaman gördüğü şeylere alışır da farkında olmaz. Ara sıra böyle belalarla imtihan oluruz. Bu imtihanlarda ibret alıp Hakk’a yönelen kurtulur, eski tas eski hamam devam edenler ise kaybeder. Bunun örnekleri Kur’ân’da çoktur.
Bu ayetle ilgili bir kıssa ile bu haftaki yazımızı itmam eyleyelim; Horasan evliyalar diyarıdır. Birçok Allah dostu yaşamıştır o topraklarda. Horasan’da yaşayan, bizim de ismini duyduğumuz Fudayl bin Iyaz adında bir zat vardır. Gençliğin heyecanıyla arkadaşlarıyla toplanmış bir çete kurmuş. Herkesten haraç alıyor, kervanları soyuyorlarmış. Epey zaman bu şekilde eşkıyalık yapmışlar. Birçok kişinin de hakkına girmişler. Bir gün yine arkadaşlarıyla bir kervanı soymak için pusuya yatmışlar. Gece olduğu için de kervandakiler bir tane nöbetçi bırakmışlar. O nöbetçi seccadesini sermiş ve yanık sesiyle Kur’ân okumaya başlamış. Kur’ân öyle bir kitap ki hakkıyla dinleyenin kalbinde ürperti meydana getirir. Nöbetçi, bizim başta okuduğumuz ayeti okumaya başlar. “İman edenlerin Allah'ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi?” Fudayl’ın gözlerinden yaşlar boşanır. “Geldi Ya Rabbi! Hem de geçti” diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Arkadaşları da onunla birlikte ağlamaya başlarlar. Yaptıkları işten pişman olurlar. Kimlerin hakkına girmişlerse mallarını iade ederek helallik isterler. İşte bizim de çok sevdiğimiz ve çeşitli hikâyelerini dinlediğimiz Fudayl bin Iyaz (k.s.) bu ayet sayesinde Tevbe etti.
Şimdi kendimize soralım; “Tevbe edip, alnımızı secdeye koyma zamanı gelmedi mi? Daha ne kadar daha ibadetsiz yaşayacağız? Her nimetin hesabını vereceğimizin ne zaman idrakinde olacağız?”
Şimdi kendimize gelme zamanı. Selam ve dua ile kalın değerli dostlar!
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.