Cumamız mübarek olsun kıymetli dostlar!
Gün geçmiyor ki toplum olarak ahlaki çöküşümüzü gözümüze sokan bir gelişme olmasın. Her gün haberlerde ve sosyal medyada kadına karşı şiddetle alakalı haberlere denk geliyoruz. Şiddet kime karşı olursa olsun, kabul edilemez. Kadına karşı şiddetle mücadelede çeşitli önlemler alınmaya çalışılmakta. Tabi ki her mecrada şiddete karşı olduğumuzu haykıracağız. Birlik olup şiddeti kınayacağız. Ama yapacaklarımız sadece kınamakla kalmamalı. Sadece cezaları ağırlaştırmak da çözüm olmayacaktır. Belki cezaları ağırlaştırmak gözü korkutabilir. Dinimize göre birkaç çözüm önerisi sunmak istiyorum. Zira gittikçe artan şiddete karşı suskun kalamayız. Hele toplumun en değerli iki üyesi olan kadın ve çocuklara karşı olan şiddet asla tasvip edilemez.
Rabbimiz, Kitâb-ı Hakîm’inde şöyle buyurmaktadır; “Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.” (Mülk Sûresi 14) Madem Rabbimiz âlemleri ve içindekileri yoktan yarattı, o zaman da bütün yaratılmışların nasıl daha iyi bir düzen içinde hareket edeceğini bilir. İnsan, Rabbimizin yarattıkları içinde en güzel varlıktır. Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin en değerlidir. İnsan olarak dünyaya gelmesi onun mükerrem olması için yeterlidir. Eğer hayatını Rabbinin emrine isyanla geçirirse, o zaman da aşağıların aşağısına düşer.
İslam’dan önce kadınlara hiç kıymet verilmezdi. “Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir.” (Nahl Sûresi 58) Hele mirastan pay hiç verilmezdi. İslam, genelde insana özelde de kadına hak ettiği değeri vermiştir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Meryem’den ismi verilerek övgüyle bahsedilir. “Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem'i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi.” (Tahrim Sûresi 12) Diğer bir ayette de Firavun gibi lanetlik bir adamın imanlı karısını örnek göstermiştir; “Allah, iman edenlere ise, Firavun'un karısını örnek gösterdi. Hani o, "Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!" demişti.” (Tahrim Sûresi 11) “ Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.” (Nisa Sûresi 19)
Allah’ını, peygamberini, kitabını kısaca dinini bilmeyen birisi, sadece kadına değil hiçbir canlıya değer vermez. Bu sebeple evlatlarımıza dinini öğretmeliyiz. Rabbinin emrettiklerini yapmasını, yasakladığı şeylerden uzak durmasını öğütlemeliyiz. “Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz.” (Bakara Sûresi 187) buyuruyor Rabbimiz. Örtü nasıl bizleri kapatıyor, insanların görmesini istemediğimiz yerlerimizi örtüyorsa, karı-koca da birbirlerinin ayıplarını örterler. Elbise sıcak ve soğuktan koruduğu gibi karı-koca da birbirlerini tehlikelerden korurlar. Kimseye açamadıklarını dertlerini ve sıkıntılarını birbirlerine açarlar. Sevinçlerini ilk önce birbirleriyle paylaşırlar. İlk ailenin cennette kurulduğunu bilir ve mutlu ailelerin cennetten bir köşe olduğu bilincini taşırlar. Senin veya benim görüşüm değil, bizi Yaradan’ın emri der ve orta yolu rahatça bulurlar. Ailelerinde, en güzel aileyi kuran Efendimiz (s.a.s.)’i kendilerine örnek alırlar. Muâviye el-Kuşeyrî şöyle anlatmaktadır; “Resûlullah"ın (sav) yanına gelerek; "Hanımlarımız hakkında ne dersiniz?" diye sordum. O da şöyle buyurdu: "Yediklerinizden onlara da yedirin, giydiklerinizden onlara da giydirin, onları dövmeyin ve onları kötülemeyin." (Ebû Dâvûd, Nikâh, 40-41)
Bazı ailelerde haklardan bahsedilip sorumluluklardan bahsedilmemesi sorunlu aileyi ortaya çıkarmaktadır. Hak varsa sorumluluk da vardır. Sadece hakkımı alayım hiçbir sorumluluğum olmasın diye bir şey dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Ailede hak ve sorumluluk dengesi kurulursa, sorunların çoğu aşılır. Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “...Bilin ki, sizin hanımlarınız üzerinde hakkınız olduğu gibi, hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır...” (Tirmizî, Radâ, 11)
Saygı tek taraflı değildir. Tek taraflı olan da saygı olamaz. Efendimiz (s.a.s.) ben peygamberim sen de kimsin dememiş, hanımlarının görüşüne saygı duymuştur. Onlara asla hakaret etmemiştir. Onları kesinlikle dövmemiştir. Bu konuda ise şöyle buyurmaktadır; “Sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davrananınızdır.”(Tirmizî, Radâ, 11) Başka bir defasında ise şöyle buyurmuştur; “Dünya (geçici) bir nimettir. Dünyanın en değerli nimeti ise iyi/saliha kadındır.”(Müslim, Radâ, 64)
“Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkekler, Allah'a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab Sûresi 35)
İstikametimiz, bu ayetin gerektirdiği hayat biçiminde olsun inşallah. Selam ve dua ile kalın sevgili dostlar!
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.